![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Thanks God, we are secular'1980'li ve 90'lı yılların Türkiye'sine ait toplumsal ve siyasal eğilimleri, genel geçer manzarayı formüle etmek için Batılı akademik çevrelerde kullanılan ifadeyi yazının başlığına aldım. Yani, "Elhamdülillah laikiz." Bu ifade hem jakoben laiklikten verilen ödüne işaret etmekte hem de Türkiye tarzı laikliğin aldığı yeni biçime işaret ediyor. Bu formül, geçerliliğini resmî olarak 28 Şubat'a kadar sürdürdüğü söylenebilir. Laikliğimizden dolayı Allah'a şükreder(!) oluşumuzu herhalde ençok Turgut Özal ve onun simgelediği siyasal eğilime borçlu idik. Demirel döneminde neye şükrettiğimizi hatırlamıyorum. Olsa olsa bizi asker bir millet olarak yarattığı için Tanrı'ya şükretmişizdir. Cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek kişinin taşıdığı özellikleri sembolik düzeyde Türkiye'deki cari siyasal eğilimin ifadesi olarak da algılayabiliriz. Bu durum, parlamento içi dengeler kadar hatta daha çok parlamento dışına taşan devlet iradesinin yansımasını gösterecektir. Veya parlamento içi iradenin parlamento dışındaki siyasal güçler üzerinde ne kadar etkin olduğunun işaretlerini verecektir. Bu yazıyı okuduğumuzda muhtemelen Cumhurbaşkanı seçilmemiş olacak. Ancak en azından cumhurbaşkanlığına aday olan isimlere bakarak da Türk siyasetine hakim olan genel eğilimin ne yöne doğru olduğunu çıkarmak mümkün olsa gerek. Siyasal gösterge olarak bize değişik okuma imkanları sunuyor. Adayların ortak özelliklerine muhafazakar eğilimlilerin ağırlıkta olmakla birlikte herbirinin laikliklerinden şüphe duyulmayacak isimler olması gözden kaçmıyor. Muhafazakarlıklarıyla laiklik özellikleri aynı anda taşımaları daha önceki formülasyonu bu tiplere uygulayabileceğimiz anlamına gelmiyor. Laik olma vasıflarını mutlaka vurgulamaları, açığa vurmaları zorunluluklarına karşılık bu durumlarından dolayı şükretme makamında değiller. "Elhamdülillah" demeleri laikliklerine helal getirebilir bu dönemde. Ancak formüle edilmemiş bir muhafazakarlık, abartılı bir laiklik, çok derin bir devlet(ci) imajlarını gizlemeye yarayan liberal/demokrat görüntü genel hatlarıyla ortaya çıkıyor bu dönemde. 28 Şubat sürecinin olanca kıyımına karşın yok edemediği/edemeyeceği sağ/muhafazakar ağırlık (zaman zaman duyarsızlık olarak anlamına gelse de) Meclis'te ve hatta derin devlet mekanizmasında kendini göstermektedir. En azından laikliğinden dolayı (gizlice) şükreden bir tipoloji bir şekilde hayatiyetini sürdürüyor. Mevcut adaylar arasında sadece devletin soğuk yüzünü temsil edecek birinin tepeye gelmesi zor görünüyor. Hatta, Erbakan'a üçüncü doktorasını yaptıran Yılmaz Ecevit'e bir üniversite diploması kazandıracak manevra yapmazsa 5'li mutabakatın siyasal sonucu alınabilir. Eğer Yılmaz, Ecevit'e de bir diploma kazandırmak kararında olur ya da başka faktörlerden dolayı son an bir sürpriz olursa, Akbulut'un seçilme şansının yüksek olduğu görünüyor bugünden. Ancak şunu kesin olarak şu söylenebilir: Sezen seçtiremeyen Ecevit'in karizmasının hızla biteceği, son geceki olaya kadar uslu çocuk rolü oynayan MHP'nin tüm maskelerini atıp hırçın siyaset günlerine dönmesinin ne kadar kolay olduğu ortaya çıktı.
aemre@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|