YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Normalleşiyor muyuz?

Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, beş parti liderinin ortak imzasıyla, cumhurbaşkanı adayı oldu. Beş liderin 'ortaklık' görüntüsü bile kitleleri heyecanlandırmaya yetti. Sezer'in verdiği 'güvenilir hukuk adamı' imajı toplumda derin yankılara sebep oldu. Cumhurbaşkanını oylarıyla belirleyecek Meclis, büyük ihtimalle, toplumdaki bu heyecana ters düşmek istemeyecektir. Sezer'in yarın yapılacak ilk turda seçilmesi bile beklenebilir.

Beş liderin bir aday üzerinde birleşmesi Türkiye'nin yeni bir dönemin eşiğinde olduğu mesajını veriyor. 'Güvenilir hukuk adamı', kendisinden önceki dokuz cumhurbaşkanından her bakımdan çok farklı bir 'profil' çiziyor. İlk üç cumhurbaşkanı gibi meşruiyetini tarihî kişiliğinden alan biri olmayacak o; istese bile öyle bir mazhariyeti yok çünkü. Ya da sonraki dört cumhurbaşkanının toplumda da ağırlığı bulunan bir güç odağıyla kurumsal ilişkisi onda yok; olması da mümkün değil. Bir parti tarafından omuzlanarak Çankaya'ya taşınmış son iki cumhurbaşkanının güç tabanına da sahip değil. Seçildiği taktirde, Sezer'in 'parmak-dışı' meşruiyeti, 'beş liderin ortak adayı' olmasından kaynaklanacak... Bu da az bir güç sayılmaz.

Eflatun'dan (Platon) beri insanların zihnini meşgul eden 'bilge kral' figürünü andırıyor Ahmet Necdet Sezer; günlük olayların ayrıntılarıyla fazla ilgilenmeyen, çekildiği Olimpos dağı tepesinden topluma yön veren bir yönetici tipi... Belki aile bağları sıkı, ancak bizdeki 'yargı' mesleğine tutkuyla bağlı olanların halkla yüzgöz olmaktan ısrarla kaçmaları sonucu 'çevre' ilişkileri sıfıra yakın biri. Vicdanı temiz, cüzdanı hafif, bu sebeple kendini sadece önündeki dosyalara veren, günlük gelişmeleri akşamları televizyon haberlerinden, yorumları önüne konulan kupürlerden izleyen bir 'yüksek yargıç'...

Çankaya'da bugüne kadar oturanların 'özel' durumlarına uygun bir cumhurbaşkanlığı kurumu var Türkiye'de; devletin yapısı da 'geleneksel' cumhurbaşkanlarına uyum sağlayacak kadar esnek. Hem geçmişi, hem de ilişkileri bakımından kendisinden öncekilerden çok farklı olan Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı, herşeyden önce, kurumsal açıdan büyük bir değişim teşkil edecektir. Çankaya'nın yapılanmasını bile yeniden düşünmek zorundayız.

Bizde devlet, gelişi itibariyle, derinliğini ve kapsamını çok iyi bilen cumhurbaşkanı tipine âşina. Hiçbir cumhurbaşkanı mesleğini Çankaya'ya çıktıktan sonra öğrenmiş değil. Siyaset ve askerlik cumhurbaşkanlığına giden yolun eğitim kurumları olarak önemli bizim ülkemizde. Yargıç sınıfı ise, bazı hassas koltuklar (sözgelimi DGM başsavcılığı gibi) dışında, devletin derin yüzüyle çok sık karşı karşıya gelmiyor. Anayasa Mahkemesi üyeliği, ele alınan konular temelde 'siyasi içerik' taşısa bile, yargının en 'gıllıgışsız', en az siyasetle dirsek teması halinde bir sınıfı. Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanlığını, 'işyerinde eğitim' yöntemiyle öğrenecek...

Bu, müstakbel cumhurbaşkanı için ciddi bir dezavantaj elbette; kendi dar çevresinin ötesinde koskoca bir iç-dış ilişkiler dünyası var. Türkiye'nin tam merkezinde bulunduğu bölge, yeniden oluşmakta olan global düzenin bütün sancılarını köklü biçimde yaşıyor. Sadece Türkiye'nin başka ülkelerle ikili ve çoklu ilişkileri, uluslararası diplomasi değil sözkonusu olan, artık içinden çıkılmaz bir hal almış ekonomik ilişkiler de ülkemizi spotların önünde tutuyor. Bir anayasa mahkemesi üyesi, bunların girift ayrıntılarını bilmek zorunda değil doğal olarak; ancak cumhurbaşkanı sıfatıyla hergün karşısına sorun olarak onların yüzlercesi gelecek...

Acaba, karmaşık ilişkilere vukufsuzluğu, güç odaklarının uzağında durması, küçük politikalara kafa yormaması, her konuyu o bildik 'dürüst yargıç' mantığı içerisine oturtarak değerlendirecek olması, Ahmet Necdet Sezer (ve tabiî cumhurbaşkanı olacağı Türkiye) için bir avantaj olabilir mi? Neredeyse 'süpermen' gücü ve becerisi beklemeye alıştığımız cumhurbaşkanı, o gücü kendinden değil de, etrafında oluşturacağı kendisine benzer hassasiyetlere, ama farklı beceri ve bilgilere sahip kadrosundan alırsa daha mı iyi olur? 'Anayasal vatandaşlık' kavramının da tartışmaya açılacağını sandığım önümüzdeki dönem, aslında, bir tür 'anayasal cumhurbaşkanlığı' dönemi olursa, bu, Türkiye açısından, demokratik yönde bir normalleşmeyi de getirir mi?

Türk toplumu, şu aşamada, bu soruların akla düşürmesi gereken yeni sürecin özellikleri üzerinde derin düşünme eksersizleri içine girmek zorunda. Ahmet Necdet Sezer'in Çankaya Köşkü'nde oturduğu yıllar, ilk dokuz cumhurbaşkanından farklı bir dönem olacaktır çünkü.

Her bilinmeyen, her yenilik insanda tedirginlik uyandırır; ancak, Ahmet Necdet Sezer'li olacağı anlaşılan yeni dönem, nedense, insana tedirginlik hissi vermiyor...

Bizler de normalleşiyoruz, ondan mı acaba?


27 Nisan 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...