YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Adam olmak

Bugün, aklıma 'adam olmak'la ilgili bir takım sorular ve cevaplar geliyor nedense; Altaylı gibi. Ne yazık ki bunların hepsini paylaşamayacağız. O soru ve cevapların içinden sadece birini seçmek zorundayız. İşte özenle, itinayla, hatta ayıptır söylemesi titizlikle seçtiğimiz soru, ve işte cevap:

- Ne zaman adam oluruz?

- Tosuncuklar kendini kral zannetmediği zaman.

Yoksa tufaya mı geliyoruz?

"Olacak gibi değil, bu işte bir terslik var galiba" diye düşünmeye başladım. Koalisyonun üç ortağı bir aday üzerinde anlaşıyor, iki muhalefet partisi de destek verince masaya oturuluyor ve imzalar atılıyor.

Evet, bu tarihî bir hadise.

Fakat böylesi uyum biraz fazla geldi. Bir yerlerde bir dalga-dubara var ama ne? "Bu kadarcık kusur kadı kazında da olur" bile diyemiyoruz.

Aslında Sadettin Teksoy'a bir sormak lazım. Yoksa tufaya mı geliyoruz?

İşin garip yanı, bütün basın da destek veriyor Sezer'e.

"Demokrasilerde parti kapatmak kabul edilemez ama..." deyip parti kapatmak ve etkili bir konuşma yapmaktan başka hangi icraatını hatırlıyorsunuz sorusu, esaslı bir soru. Kafa kurcalıyor. Dün Yeni Şafak'ta Fikret Arsun bu endişeleri dile getirdi.

Fikret'in "26 Nisan 1999 tarihinde yapılan konuşmanın 26 Nisan 2000'e yazılmış bir mektup olduğu da görülecektir" cümlesine çok yakın bir ifadeyi ben de şöyle yazmıştım (fakat baskıya yetişmedi):

Haydi biraz komplocu düşünelim:

Sezer'in geçen yıl yaptığı, 8 şiddetindeki o konuşma, çok önceden hazırlanan bir planın parçası mıydı yoksa?

Ahmet Rıdvan da bütün bildiklerini yazamadığını söylüyordu. Bakalım gün doğmadan neler doğacak; doğduktan sonra neler...

Hattı zatında bana sorarsanız, en güzel aday olacak kişi, Hasan Celal Güzel'di. Hep birlikte harcadık adamı, hep birlikte... Şimdiyse, seçilecek olana rıza göstermek zorundayız. Elimiz mahkûm!

TİLKİ MASALLARI

Tilkiye sormuşlar: "Tavuk yer misin?" Tilki gülmüş: "Madem bu kadar ısrar ediyorsunuz, sizi kırmak istemem."

Böyle rezalet görülmedi

Adaylık başvuru süresinin son dakikalarında Sadi Somuncuoğlu'nun gelmesiyle, Meclis karıştı. İtiş-kakış, yumruklaşma, küfürler, tehditler... Meclis, Meclis olalı böyle rezalet görmedi.

Gariptir, bütün bunlar 'disiplin' adına yaşanıyor. Disiplinli görünmek adına yapılan disiplinsizlik... Anlayan varsa parmak kaldırsın.

Düşman kuvvetleri vatan toprağını işgal etmiş de, birkaç babayiğit kelle koltukta savunmaya geçmiş sanki. Yahu ne oluyor? Sadece bir milletvekili, en tabiî hakkı olan adaylık başvurusunu yapacak. Ne korkuyorsunuz? Anayasal hakkını gaspetmeye hakkınız var mı? Eğer uygun bulmuyorsanız, oy vermezsiniz, seçilemez. Paniğe gerek yok.

Şayet seçilecek kadar güçlüyse, zaten kaba kuvvetle önleyemezsiniz. Bu kadar basit.

Parti disiplini, grup kararı vs... Cumhurbaşkanı seçimi konusunda grup kararı alınamıyor bayım, Anayasa'nın buna müsade etmediğini çocuklar dahi biliyor.

Bütün parti liderlerinin anlaşmış olması yeterli geliyorsa, o imzalar işi bitirecekse, seçim yapılmasın, liderler kimi uygun gördüyse o kişi çıksın otursun Çankaya'ya... Ne diyorsunuz, mümkün değil öyle mi? Peki, yumruk ve küfürle, silaha davranmakla bir milletvekilinin adaylığını engellemek mümkün görünüyor mu?

Cumhurbaşkanlığına aday olan diğer onbir kişinin de birer parti üyesi olduğunu hatırlatalım. Onların liderleri de imza attı. Ama o onbir kişiye hiç kimse yumruk sallamadı, küfretmedi.

Şimdi, şayet şapkan varsa, önüne koy da düşün hiddetli ve heybetli kardeşim: Parti görüntüsünü adaylık başvurusunda bulunan Somuncuoğlu mu bozuyor, yoksa sen mi?

Hükümet değişikliği

Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından, hükümet içinde bir revizyona gidilecek gibi görünüyor. Parti teşkilatlarından tepki alan bazı bakanların değiştirileceği söyleniyor. Bu aşamada bir tavsiyede bulunmak istiyoruz. Ordu'nun babayiğit milletvekili Cemal Enginyurt'u Millî Savunma Bakanı yapmak lazım.

Sabahattin Bey'e dokunmak doğru olmayacaksa, yeni bir bakanlık kurulmalı 'Kovboy' lakaplı milletvekili için: Millî Saldırı Bakanlığı.

(Korumalara saldırıyor, polislere saldırıyor, milletvekillerine saldırıyor... Daha önce de Tunca Toskay'ın makamını basmıştı. Ondan iyisi nerede bulunur?) İşte o zaman, düşmanlarımız korksun bizden.

Geçen gün Yunanistan'da Türk bayrağını yakanlara Meclis'teki o görüntüleri seyrettirsek, vallahi ödleri patlar gâvurcukların.

Görüntü

Minik fare yavrusu, yuvasından ilk defa çıkıp etrafı yalnız dolaşmaya kalkınca, başına ilginç olaylar gelir. Annesi ilk turunun nasıl geçtiğini sorar. O da anlatır.

- Önce çok korktum der, ilk karşılaştığım aşırı korkunç bir hayvandı. Öyle bir bağırdı ki zor kaçtım. Parlak tüylü, kanatlı, ibikli bir hayvandı. Kanatlarını çırpıp "Ü'ürrrüüü" diye bağırıyordu. Canımı alacak sandım. Sonra da çok sevimli bir hayvana rastladım. Uzaktaydı, bana sevgiyle bakıp yalanıyor ve "miyaav" diyordu. Sen hemen çağırmasaydın, onunla biraz oynamayı düşünüyordum.

- Aman yavrum demiş, anne fare, o ilk gördüğünden hiç zarar gelmez. Ona horoz derler. İkinci gördüğün hayvanın adı ise kedidir. Bir daha sakın yaklaşma. Senin asıl can düşmanın odur işte.


Faks: +90 (212) 613 14 92 - 93
27 Nisan 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...