YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Mahalli idareler

 
Ne yaparsınız ki burası Türkiye beyler!.. Armudun iyisi kötüsü tartışmaları arasında, eldeki avuçtaki de buharlaşır, ve siz sonunda üzümün çöpüne râzı olmak durumunda kalırsınız.

 

Reform olarak nitelenen Mahalli İdareler Yasa Tasarısı, yakında Meclis gündemine alınıyor. Ne kadar gecikirse geciksin, Türkiye kamuoyu ve Meclis, hayatî derecede önemli sayılması gereken bir konuya nihayet vakit ayıracak demektir. Yani toplum olarak, asıl sorunlarımızdan biri ile yüz yüzeyiz.

Bu köşenin okuyucuları, mahalli idareler mevzûuna az çok vâkıftırlar. Çünkü fırsat buldukça biz bu konuyu ele alıyor, yıllardan beri yılan hikâyesine dönmüş mahalli idare/merkezî idare arasındaki yetki ve inisiyatif bölüşmesinin lüzumuna işaret edip duruyoruz.

Özal'ın fırsatı ve sonrası

Bu alandaki hukukun yenilenmesi ihtiyacını en çok duyan yönetici rahmetli Özal'dı. 1989 Mahalli İdare Seçimleri'nden önce bu konuya ilişkin ciddi çalışmalar yaptırmış, yeni dönemin Türkiyesi'nde mahalli idarelere yüksek bir aktivite kazandırmak istemişti. Ne var ki, 1989 Seçimleri'ni kaybedeceğini hisseden Özal, kendi partisinin elinden çıkacağı kesin gözüken belediye ve il özel idarelerini güçlendirmekten vazgeçmişti. Yani Türkiye'nin menfaati mi, partinin menfaati mi sorusunu kendi kendine soran Özal'ın bir anda nutku tutuluvermişti. Sonrası ise malûm!.. Özal cumhurbaşkanı ve inip çıkan iktidarlarıyla on yılını heba eden bir Türkiye!..

DYP-CHP hükümetleri olsun, Refah-Yol olsun bu konuya gereken önemi vermediler. Elinde o kadar çok belediye olduğu halde, hatta mahalli idarelerdeki başarısı merkezî yönetimdeki başarısından kat kat fazla olduğu halde; eski Refah Partisi bu konuyu asla gündemine almadı. Belediyelerin ve kamuoyunun talep baskısı küçük bazı hareketlenmeler doğursa da, gene de bir sonuç hasıl olmadı. Refah-Yol hükümetinin yıkılmasına yakın aylarda, Mahalli İdarelerin reorganizasyonu konusunda teşkiledilen bir komisyon, evlere şenlik üç sayfalık bir rapor çıkardı ortaya ve bu rapor kanun taslağı imiş gibi Bakanlar Kurulu'na sunulmak durumunda kalındı.

Refah geleneğinin bütün inisiyatifleri merkezde toplamaktan yana olan yönetim anlayışı, merkezin bazı yetkilerini taşra idarelerine devretmeyi asla kabûl edemiyordu. Bir örgütsel yapılanmanın, ister istemez bu yapılanmayı, ülke ve idareye boca etmek saplantısından kendisini kurtaramadığı sonucuna ulaşıyoruz buradan. İnsanlar ne derse desin, söz veya kavil kendilerini bağlamıyor, tarihin bilinmez hangi devirlerinden sürüp gelen şuur altı temayülleri, uygulamaya gene de egemen oluyordu.

1998 Ocak fırsatı

Peki sonra ne oldu?

Refah-Yol'un yerine Ana-Sol-D hükümeti kuruldu. Anavatan Partisi'nde Özal'dan beri sürüp gelen bir damar Türkiye'nin içinden geçtiği nazik şartlara rağmen gene de nüksedebildi. Mahalli idarelerin güçlendirilmesi ve merkezî vesayetin dozajının azaltılması ihtiyacı yeniden gündeme geldi. DYP-CHP hükümetlerinin hazırlar gibi olduğu tasarılar da gözden geçirilerek, yeni çerçevelere ulaşılmak istendi. Ama şartlar o kadar ağır, merkezdeki refleks irade o kadar mübâlagalı idi ki, dağ fare doğurabilirdi bu durumda. Yani toplumsal menfaatler ve mahalli idarelerin güçlendirilmesi ihtiyacı bir tarafa; merkezin takviyesi saplantası gene de egemen görünüyordu hemen her platformda.

Buna rağmen diyebiliriz ki, Ana-Sol-D hükümeti zamanında hazırlanan Mahalli İdareler Tasarısı, şimdiki tasarıya göre daha ileri bir aşamayı ifade ediyordu. Bunun sebeplerini, bir yazı halinde ayrıca izah edeceğim.

Ne yaparsınız ki burası Türkiye beyler!.. Armudun iyisi kötüsü tartışmaları arasında, eldeki avuçtaki de buharlaşır, ve siz sonunda üzümün çöpüne râzı olmak durumunda kalırsınız. Avrupa Topluluğuna adaylığı kabûl edilen bir Türkiye'nin, bu aşamada, binlerce mevzuat değişikliği ile yüz yüze kaldığı bir dönemde, Mahalli İdareler yasasının zaaflarına bu açıdan bakılmaz. Ne yapalım Türkiye, önündeki tasarıyı kabûl eder, üç-beş yıl sonra da yeni baştan ele almak durumunda kalır. Bizim "zaman" diye bir sıkıntımız yok ki. Binayı yapar, yıkar, böyle oyalanır dururuz.

Geriye değil ileriye

Ana-Sol-D döneminde o günkü tasarı, Ocak 1998'de Meclise taşınacaktı. Sosyal Sigortalar ve emeklilik mevzuatı ile birlikte. Ama kolay mı? Bizde muhalefet, iktidarı zayıflatayım derken, daha başka güçleri azdırmaktan başka ne işe yarar? Sonra da altında kendisi kalır, bunun farkına varmaz. 1998 ocağını takiben zuhûr eden "mart krizini" hatırlayın kâfi. Ondan sonra bu tür mevzûlara elveda ki, ne elvedâ!..

İşte şimdi, hayatî derecede önemi hâiz sorunlarımızdan biri gündemimizde. Özal'dan beri kucaktan kucağa devredilen bir sorun bu. Bir sorunu, herhangi bir iktidarı zaafa uğratmak bakımından kullanmak başka, buradan millet ve mahalli idareler adına maksimum fayda üretmek daha bir başka.

İşte Türkiye'nin tarihî zaafı!..


2 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...