YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama


OSMANLI ŞİİRİ KOLAYDIR

Yapı-Kredi Kültür A.Ş.'nin, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yılı münasebetiyle yayınladığı Osmanlı Şiiri Antolojisi'ni hazırlayan İÜ Edebiyat Fakültesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk'le kitabı ve Osmanlı şiiri üzerine söyleştik.

Hocam, önce hayırlı olsun diyelim. Böyle bir antoloji hazırlama gereğini neden hissettiniz? Diğer antolojilerden farkı nedir?

Eski şiir ve dolayısıyla eski edebiyatımız günümüzden tamamıyla farklı zaman, çevre, kültür ve düşünce boyutlarında yaşamış bir hayatın ürünüdür. Bu sebeple, bu edebi metinleri oluşturan kelimelerin sadece lügat anlamları belirlenerek bu eserlerin içi dünyasına girilebileceği zannı yanlıştır. Bu yoldan geliştirilen yorumlar, günümüzde eski edebiyat hakkında gerçek dışı bir çok düşünce ve kanaatin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu bakımdan bana, Osmanlı Devleti'nin 700. Yıldönümü sebebiyle bir antoloji hazırlanmasından bahsedildiğinde, ne dendiği anlaşılmayan şiirleri içine alan geniş hacimli bir antoloji yayınlamaktansa, az metin ihtiva eden fakat bu metinlerde neler söylendiği hakkında fikir ve yorumlar veren bir eser hazırlanmasının daha isabetli olacağı görüşünü öne sürdüm.

Antolojiye şair ve şiirleri seçerken hangi kriterleri gözönünde bulundurdunuz?

Antolojiye seçilen şairler ve eserleri, alışılmışın dışında bir düşünce ile seçildi. Mesela şairlerin daima yüksek zümreye mensup medrese eğitimi görmüş kimseler olduğu iddiasının yanlışlığını göstermek üzere Edirnelî Hufî yahut Mürekkepçi Enverî gibi okuma-yazma dahi bilmeyen şairler de antolojiye dahil edildi. Yahut bu şiirde ön planda bulunan erkek sevgililerin mahiyeti hakkında günümüzde akıl almaz derecede geliştirilen sapıkça yorumlamaların yanlışlığını göstermek üzere bu konudaki eserler ön plana çıkartıldı. Tabii bu seçim, bu edebiyatı oluşturan bazı olağanüstü güzellikteki şaheserin antolojide hakkıyla temsiline engel teşkil etmiş olabilir. Yahut bir şairin şaheser denebilecek bir şiirinin değil de ikinci, üçüncü derecede bir eserinin seçilmesi sözkonusu olabilmiştir. Mesela geçtiğimiz yıllarda Fatih hakkında, onun bir gayrimüslim hakkında yazdığı bazı şiirler gündeme getirelerek olur olmaz görüşler sarf edilmişti. Bu gibi asılsız düşünce ve yanlış yorumlarla karışan zihinlere açıklık getirme ümidiyle özellikle bu şiirler seçilerek izahına çalışıldı. Fatih'in bir antolojide yer alması gereken çok daha güzel şiirleri olmasına rağmen maalesef onlara yer verilemedi.

Osmanlı şiiri hakkındaki yanlış bilgilendirmeden bahsediyorsunuz?

Bırakın mahiyetini, ismi dahi yanlış bilinmekte. 'Divan edebiyatı' diye anılan bu edebiyat sadece bir 'divan' muhtevasında yeralan türdeki şiirlerle sınırlı değildir. En azından mesneviler vardır. Nesir olarak kaleme alınmış eserler vardır. "Divan edebiyatı" ismi, cumhuriyetten sonra eski rejimin neredeyse bütün sistemlerine cephe aldığı Osmanlı ismini kullanmayı sakıncalı bulunmasından kaynaklanmış ve biraz da hafife alma amacıyla tercih edilmiş görünmektedir. Yani güya bu edebiyat Türk milletine ve halka mal olmuş bir edebiyat değil. Sadece "Divan" denilen meclislerde bir araya gelen halktan kopmuş bazı yüksek zümre mensuplarının edebiyatıdır... Yanlış anlaşılmasın, eski kültüre karşı cephe alınması cumhuriyetten sonra takınılmış bir tavır değildir. Edebiyat-ı Cedide'yi savunanlar da eski edebiyata karşı cephe almışlardır. Aynı zamanda kendisi de divan sahibi bir şair olan Namık Kemal'in edebi mektuplarından onun XVI. Ve XVII. yüzyıl şairlerinin eserlerini hakkıyla anlayamadığı ortaya çıkmaktadır. Demek ki eski şairin mesajının gereği gibi yorumlanmaması, günümüze has bir durum değil, batılılaşma sürecine girilmesiyle eski değer yargılarının tamamen terki sonucunda gelinen noktadır.

Yeni nesillerin Osmanlı şiirine uzak oluşlarının sebepleri neler? Genç nesillere Osmanlı şiirini öğretmek ve anlatmak için neler yapılmalı?

Yeni nesillerin bundan yüzlerce yıl önce oldukça kapalı bir şiir diliyle ve sembollerle ifade edilmiş sözleri tam olarak anlamalarını veya bundan zevk almalarını beklemek insafsızlık olur. Kültür ve tarih konularıyla yoğun ilgilenenlerimizin dahi eski şiiri hakkıyla anlamaları oldukça zor. Bu şiir neredeyse tamamen uyutulmuş bir kültürün, hayat tarzının ve estetik değerlerin şiiridir. Bu sebeple onu anlayıp yorumlamak günümüzde bir ihtisas dalıdır. Bu şiirin yeniden dirilmesi mümkün olmadığı gibi gereksizdir de... Ancak en azından insanlarımız, ezberde kalmış, dillerde pelesenk olmuş beyitlerin ne anlama geldiğini bilmeli, yahut aydınlarımızın önemli bir kısmı ellerine Baki veya Fuzuli divanı aldıklarında okuduklarının biraz zevkine varabilmelidirler. Özellikle modern Türk şiiri ile uğraşan şairlerimizin ve revaç gören şarkı sözü yazarlarının mutlaka eski şiirle ilgilenmeleri gerektiğine inanıyorum. Günümüz şairlerinin bu zengin kaynaktan alması gereken pek çok ilham ve motif vardır.

Teşekkür ederim.

İsmail GÜLEÇ


Kağıda basmak için tıklayın.

Aşka Yüzüm Var
TARİH VE DÜŞÜNCE
Topkapı Sarayı'nda korunan ve çoğu Peygamberimize ait olduğu söylenen Mukaddes Emanetlerden hangilerinin Mekke Şerifi tarafından gönderildiği, hangilerinin Abbasilerden kaldığı bilinmiyor. Tarih ve Düşünce dergisi son sayısında bu konuyu açıyor. Süleyman Beyoğlu'nun araştırma dosyası: "Emanetler Mukaddes; Ama hangileri?.." Zekeriya Kurşun, bu yıl gerçekleştirilen ve tarihin sürekliliğine vurgulayan 'Askeri Tarih Semineri'ni ele alıyor. 1894 yılında ABD'nin kuzey-batı yöresindeki ormanlarda meydana gelen büyük yangının ardından Washington sefirimizin gönderdiği telgraf üzerine padişahın yangınan zarar gören Amerikalılara verilmek üzere yaptığı yüklü para yardımını Vahdettin Engin anlatıyor.
MERDİVEN
Onyedinci sayısı hayli gecikmeli olarak çıkan Merdiven'de ilk sayfadan Ali Ural başlıyor "Düello" isimli öyküsüyle yangın merdivenine tırmanmaya. Ali Ayçil, Borges'in bir öyküsünden alınma bir deyimle "Ran Away To Sea" (denize doğru koşmak) bir şiir yazıyor ve ardından 'Gülistan', ve 'Ezber' diyor. Seyyid N. Erkal 'Üç Şehzade'yi anlatıyor. Celal Fedai önce şiir söylüyor: "Her Şey Ölü", sonra da, Türk şiirinin yeni yüzyıldaki yeni sorunlarını tartışıyor. Erol Çatal "Sarı" diyor, Mehmet Berksan "Münzevi". Mustafa Gökmen Sigmund Weinberg tartışmasına devam ediyor. Hasan Cihat Örter' kendisiyle yapılan röportajında "İnsan mırıldanmadan yaşayamıyor", Nuri Bilge Ceylan ise, "Ben gücümü gözlerimden alıyorum" diyor.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...