YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Karanlık alan

 
Türkiye'de de, devletin, ilk bakışta kendini ele vermeyen karanlık bir alanı bulunduğu Susurluk'ta meydana gelen kazadan beri biliniyor.

 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bir televizyon programında, Hizbullah ile devlet birimleri arasında irtibat kurulmasına şiddetle karşı çıktı ve "Bu beyanlar incitici olmuştur; kimse bu ülkenin güvenlik kuvvetlerine bir cinayet şebekesini himaye ettiği gibi bir ithamda bulunamaz" dedi. Genelkurmay başkanlığının Türk Silâhlı Kuvvetleri adına dile getirdiği benzeri görüş ile önceki gün yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nun açıklamasındaki "Devletin ve onun güvenlik kuvvetlerinin bu câni örgüt ile irtibatlandırılması gayretleri hedef saptırarak asıl suçluları korumak ve saklamak olarak değerlendirilmiştir" cümlesini de Demirel'in açıklamasının yanına koyabiliriz.

Bu açıklamaların ortak noktası, devlet ile terör örgütleri arasında irtibat kurulamayacağı iddiasıdır. Cumhurbaşkanı Demirel, başında bulunduğu kurumun itibarına düşkün her yöneticinin yapacağı gibi, "Aksini iddia eden ispatlasın" diye meydan da okudu.

Kişi ve kurum olarak devleti temsil edenlerin sözlerine "Yalan söylüyorlar" diye karşılık verecek değiliz. Esasen, devletin içinden olmayan hiçbir kişi, böylesine ciddi bir ithamı yapabilecek bilgi ve belgeye sahip olamaz. Ancak, bazı ipuçları ortada dururken, cumhurbaşkanı veya devletin hassas bir kurumu "Olamaz" dedi diye, kuşkuların dile getirilmesinden vazgeçilmesini de kimse beklememeli. Esasen sağlıklı bir toplum, kuşkularını rahatlıkla tartışmaya açarak çözmeyi başarmış olan toplumdur.

Bir kere "Devlet böyle işler yapmaz" toptancılığının doğru olmadığını başka örneklerden biliyoruz. Bir çok ülke, şimdilerde bizde dile getirilenlere benzer kuşkuların üzerine kararlılıkla gidince, 'devlet içinde yuvalanmış çeteleri' ortaya çıkardı. İspanya'da Gal, İtalya'da Gladio ve P-2 benzeri yapılanmaların, sağ ve sol terör örgütlerini yönlendirdiği böylece ortaya çıktı. Başbakan kaçırıp öldürmekten bombalama olaylarına kadar pek çok eylemin planlayıcısı olan çeteler, o ülkelerdeki siyasilerin kararlılığı, yargıçların korkusuzluğuyla devlet sistemi içerisinden sökülüp atıldı.

Türkiye'nin, bu bakımdan, İspanya, İtalya, Belçika, İsviçre ve Yunanistan'dan çok farklı olduğu herhalde iddia edilemez. Bu ülkelerin hepsinde, terör örgütleriyle devlet birimleri arasında karanlık irtibatlar ispatlanmış bulunuyor. "Türkiye'de bu tür işler olmaz" diyenlerin başka ülkelerde yaşanmış bu gerçeği unutmaması gerekiyor.

Kaldı ki, Türkiye'de de, devletin, ilk bakışta kendini ele vermeyen karanlık bir alanı bulunduğu Susurluk'ta meydana gelen kazadan beri biliniyor. Bazı devlet görevlilerinin yetkilerini aşarak gizli kumpaslar kurduklarından kimsenin kuşkusu olmaması gerekir. Kanun kaçaklarının üzerinde çıkan yeşil ve kırmızı pasaportlardan, kâtillere verilen 'öldürme izni' belgelerinden sonra, insanda kuşku kalır mı? Kuşku sadece tek tek olaylara yönelik olarak duyulabilir. Şu soru sorulabilir meselâ: Geçmişteki bir dizi olayda, sözgelimi 12 Eylül öncesi Kahramanmaraş'ta ve Çorum'da veya daha yakında Sivas'ta meydana gelenlerde, 'kirli parmaklar' ne derece etkin roller oynadılar? Bu soruya kesin bir cevap verilmesi güç; ama her birinde belli oranda 'kirli parmak' rolü nasıl inkâr edilebilir?

Kaldı ki, devlet adına bu konuları soruşturanların vardığı yargı da, iki gündür epey tepelerden gelen inkârlara ters düşüyor. Meclis'in fâili meçhul cinayetleri, Uğur Mumcu suikastını ve Susurluk'u araştırmak amacıyla kurduğu komisyonların her biri, tarafları dinleyip kendilerine ulaştırılan bilgi ve belgeleri değerlendirdikten sonra birer rapor yayımladılar; o raporlarda, devlet görevlilerinin sadece parmağı değil eli de görülüyor. Kutlu Savaş'ın Başbakanlık Denetleme Kurulu başkanı sıfatıyla yazdığı 'Susurluk raporu', şimdi inkâr edilen ilişkileri kurmaktan öte, 'itlâf' işleminin devlet adına nasıl yapılabileceği aklını bile veriyordu.

Bütün bu gerçekler ortada dururken inkâr edilen nedir o halde? Herhalde, devletin üst yönetimi, başka alanlarda varlığı daha önce tespit edilmiş karanlık ilişkilerin 'Hizbullah' konusunda olmadığı kanaatinde... Biraz üzerine eğilen herkesin görebildiği gibi bu iddia da çok su götürür.

En iyisi, inkâr yoluna saptıracak kadar devlet üst düzeyini rahatsız eden karanlık alana bir de Hizbullah özelinde yaklaşmak. Bunun için yarını beklemek zorundasınız...


2 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...