YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kanun dairesinde kalmanın rahatsızlığı

 
Kanun tanımazların suçuna tekabül eden ceza (toplumsal düzlemde) kanun dairesinde kalmaya özen gösterenlere çektirildi.

 

Ömrünüz boyunca kanun dairesinde kalmaya özen gösterdiniz ve bugün bu tutumunuz dolayısıyla rahatsızlıklar içindesiniz. Tersi olması gerekmez miydi? Rahatsızlık hissi kanun dairesini hiçe sayanların payına düşmeli değil miydi? Öyle olacaktı ve fakat bilhassa oldurmadılar.

Meselenin 60'lı yıllarda çözülmemek üzere doğurtulduğunu bilmek gerek. 1961 Anayasası yurttaş girişimine öncelik veren bir ruha sahipti ve o dönemin anayasal kurumları yurttaş girişimini güvenceye bağlamak kastıyla oluşturulmuştu. Bu durumun doğal sonucu yasalar çerçevesinde yürütülen bütün siyasi uğraşılar karşısında devletin hayırhah bir tutumu benimsemek mecburiyeti altında kalışıydı. İşte bu mecburiyet kısa sürede birçoklarının kâbusu haline geldi. Ya o güne kadar reayadan sayılmış insanlar hiçbir hususi kayda tâbi tutulmaksızın yasal hakları dolayısıyla sunuf-u devlete mensup zümrelerin imtiyazlarına ortak olma fırsatı ele geçirecek olurlarsa? Böyle bir tehlikeyi bertaraf etmek için harekete geçtiler. Vakitlerini hiç boşa harcamadılar ve derhal siyasi uğraşın bayraktarlığını yasal sınırları hiçe sayanların etkinliklerine tevdi ettiler. Siyasi uğraşıları yürütmede yasal sürece riayet etmeyi esas sayanların itibarı kırıldı. Darbe taraftarları, silâhlı mücadele sonucu iktidarı gasp etme heveskârları öne çıkarıldı. Bu temayüz işlemi sırasında işe koşulanların hepsi belli bir kayda tâbi tutuldu. Kanun dairesinde siyasi uğraş yürütme ısrarını sürdüren reaya mezkur hususi kaydın dışında kaldı.

12 Mart 1971 muhtırasının akabinde Türk milletine tanınan bazı hürriyetlerin "lüks" kabul edilmesi gerektiği iddia edildi. İşin ilginç ve tuhaf olan yanı şu idi ki lüks sayılan hürriyetler kanun dairesinde kalmanın erdemini tanıyanlar tarafından bırakın kötüye kullanılmayı henüz hiçbir şekilde kullanılabilmiş değildi. Siyasi uğraş bakımından öne çıkarılmış bulunanlar ise haklar ve hürriyetler aracılığıyla etkinlik sağlama yoluna tevessül etmeyi reddedenlerdi. Tuhaflığa tuhaflık eklenmekte gecikilmedi. Kanun tanımazların suçuna tekabül eden ceza (toplumsal düzlemde) kanun dairesinde kalmaya özen gösterenlere çektirildi. Madem ki kanunu çiğneyenler de kanuna riayet edenler de aynı söylemde birleşmiş görünüyordu, o halde ikisinin de aynı cezaya çarptırılması olağan görülebilirdi. Bu karambolün verdiği sonuç siyasi uğraş için silâhlı eylemden başka bir yolun kalmadığına dair 70'li yılların inanışıydı. Dairesinde kalmak bu yıllarda anlamdan ve toplumsal mevkiinden mahrum bırakıldı. Şarlatanlara ehliyet dağıtıldı. Onlara hesabını veremeyecekleri hatalar işlemeleri için bir alan tanındı. 80'li yıllar hayâl içinde geçti. 90'lı yıllarda devlet 70'li yıllarda işlenen hataların mahsulünü topladı. Bir zamanlar reayanın hak ve hürriyet konusunda kendilerine kök söktüreceği kâbusuna dalanlar uyanıp "Oh, hepsi rüyaymış bunların!" dediler. Sonunda kâbus görme sırası ne yapılacaksa yasallık sınırı içinde yapılmalıdır diyenlere geldi. O kadar ki bunlar 2000 yılında "yasal sınır" sözünün başlarına ne işler açacağı korkusunu hisseder oldular.


12 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

İsmet Özel

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...