YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Mahçubiyet sebebi olarak hastalık

 
Boğulursan da büyük denizde boğul hesabı, "küçük hastalıktan" dolayı hayatını kaybeden birine karşı duyulan hissiyat da ilginçtir.

 

Ciddi bir hastalık geçirmiş olup da bunun sonradan farkına varan biri, hastalığının ölüme müncer olabilecek akıbeti üzerine başkalarını bilgilendirirken, içten içe kendisiyle (gövdesiyle) böbürlendiğini hissettirir, fakat gövdesine olan şükran borcunu ifade etmekten kaçınır. Aslında böylesi bir badireyi sahibine haber vermeden atlatabilen gövdeye duyulan şükran borcu sonsuzdur. Fakat hasta, onun yerine, gövdesi madem böyle bir ciddi hastalığı sessiz sedasız savuşturmuştur, öyleyse onun direncine ve mücadele azmine güvenerek hastalığı kaale almıyormuş konumunu benimsemeyi şimdiki durumuna daha uygun bulur. Geçirdikleri enfarktüslerden gurur duyanlara rastlamışımdır. Mesela bir arkadaşımız, kendisine enfarktüs geçirmekte olduğu, dolayısıyla hareket etmemesi ve doğruca hastaneye başvurması tembih edilmesine rağmen, o, işlerini kovalamaktan vazgeçmediğini ve "sonuna kadar" dayandığını övünerek anlatmıştı. Bir başkası da: "Biliyor musunuz, ben geçen hafta gizli bir enfarktüs geçirmişim" açıklamasında bulunmuştu. Bu açıklamanın içinde gizli bir böbürlenme havasının bulunduğunu hissetmemek mümkün değildi.

Ciddi sayılan hastalıklarda, hasta, geçirmekte olduğu veya atlatmış bulunduğu hastalıktan bir tür gurur duyuyor ve geçirdiği hastalıkla övünmeye hakkı bulunduğunu düşünüyor. Bu hissiyatta, acaba, hastanın ölüme meydan okuma tavrını göremez miyiz? Hasta, içten içte korksa bile, korkusunu ifşa etmekten sakınıyor. Dahası korkusunu bastırabilmek için hastalığını küçümseyici bir tavır içine de girebiliyor. Böylece şahsında, hastalıktan ve ölümden korkmayan bir insan tipini resmetmek istiyor.

Ama ölümcül sayılmayan hastalıklarda, nezle, grip vb. durumunda, hastanın, karşısında meydan okumakla kendine övünç payı çıkartabileceği bir durum sözkonusu değildir. Zaten bu hastalığın adı halk arasında paçavra hastalığına çıkartılmıştır. Hastalığın hastayı paçavraya çevirdiği ifade edilirken, bir yandan da hastalığın paçavra gibi değersiz bir şey olduğuna telmihte bulunuluyor. Hasta, paçavrayla kendisine nasıl bir övünç payı çıkartabilir ki!

Aslında, böyle "küçük bir hastalıktan" neler çektiğini hastanın kendisi bilir. Ama hastalığı hakkında itiraflarda bulunurken mahçubiyetini gizlemeye çalıştığı da belli olur. Çünkü hastalığın grip olduğu öğrenildiği anda, hastaya moral takviyesinde bulunmanın gereksizleştiği(!) de ortaya çıkmış sayılır.

Boğulursan da büyük denizde boğul hesabı, "küçük hastalıktan" dolayı hayatını kaybeden birine karşı duyulan hissiyat da ilginçtir. Çoğu kez, onun "pisi pisine gittiği" söylenir. Ölen kimseye elbette acınır, ama ortada tuhaf bir ironinin, bir istihzanın bulunduğu da gözden kaçacak gibi değildir. Çünkü ölenin arkasından, açıkça böyle ifade edilmese bile, "ulan böyle bir hastalıktan da ölünür müydü?" kabilinden bir öfke, hatta bir suçlama edası hazır bulundurulur. Nerdeyse "büyük hastalık"tan ölmek şeref sayılıyor, fakat küçümsenen hastalıktan ölene şeref payı çıkartmak şöyle dursun, onun istihzayı ve ithamı hak ettiği düşünülüyor. Hastanın kendisi de vaktiyle aynı hissiyatı yaşamış biri sıfatıyla bu muameleyi yadırgamıyor, benimsemeye hazır görünüyor.


17 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Rasim Özdenören

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...