YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Politika çıkmazı

 
Türkiye'nin talihsizliği 'rutin dışına çıkma'yı mâzur gösterecek gerekçeleri kabul etmeye hazır çifte standartlı bir iklime sahip olmasıdır.

 

"Özelleştirme bizde neden başarılı olamıyor?" sorusuna farklı açılardan cevap verilebilir, ama galiba en doğrusu ilk akla gelendir: Kamu kaynaklarını tepe tepe kullanmaya alışmış olan politikacılar bu alışkanlıklarından vazgeçmek istemedikleri için... Kamu iktisadi teşebbüsleri (KİTler) diye de anılan özelleştirilecek kurumlar, politikacıların yandaşlarını yönetimine atadıkları, kadrolarını şişirerek seçmenlerinin işsizlik sorununu çözdükleri, imkânlarından yararladıkları birer arpalık durumunda...

Düzenden yararlananlar düzeni değiştirirler mi hiç?

Türkiye'nin 50 yıllık çok partili demokrasisi bir çok ayıpla mâlul; daha düne kadar dünyanın en iğrenç baskıcı rejimleri tarafından yönetilen ülkeler, 2000'li yılların başında kendilerine demokratik çeki düzen verdiler, sistemlerini tepeden tırnağa elden geçirdiler. Bugün Orta ve Doğu Avrupa'daki bir çok ülke, yolun çok başında olmalarına rağmen, hak ve özgürlükler alanında Türkiye'den öndeler... Bunun sebebi ne?

Tahmin ettiğiniz gibi, bu konunun da, 'özelleştirme' girişimini içinden çıkılmaz hale getiren politik çıkarcılıkla yakından ilişkisi var. Her ne kadar 'bize özgü şartlar' gibi sübjektif mazeretler arkasına saklansalar da, politikacılar, kendi hareket alanlarını olabildiğince genişletebilmek için vatandaşların hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı yeğliyorlar. Devletin gücünü kullanan devleti her zaman olağanüstü güçlü tutmak ister; vatandaşın hak ve özgürlük taleplerine verilen olumsuz cevapların altında bu gerçek yatıyor. Demokratik alan dar olursa, politikacı, o alanın dışını pazarlıktan şantaja bir dizi 'rutin dışı' girişim için kullanabiliyor...

Türkiye'den başka parti kapatmayı olağan gören 'demokratik iddialı' bir ülke yok. 'Siyasi yasaklı siyasi' gibi gülünç bir sıfat sadece bizim ülkemizde bir anlam taşıyor. Geçmişte TCK 163. maddenin mağdurları vardı; onun kaldırılmasından sonra o sıralar hiç işlemeyen TCK 312 devreye sokuldu ve fikir özgürlüğü hâlâ kısıtlı. Bu görüntüden rahatsızlık duyması gerekenler, "312 asla kalkmaz" veya "Partiler kapatılabilir" gibi görüşleri ulu orta gündeme getirebiliyorlar. Neden acaba?

Geçmişte, "Dört tarafı düşmanla çevrili bir ülke olmak" türü gerekçeler, ya da 'iç düşman' gibi değerlendirmeler soru sormayı bile zorlaştırıyordu; ancak bugün önümüzü daha iyi görebiliyoruz: Bu tür sınırlamalar gerektiğinde pazarlık unsuru olarak kullanılabilmek için el altında tutuluyorlar... Öyle olmasaydı, düne kadar 'olağan' karşılanan parti kapatmak, bir politikacının ikbal süresini beş yıl daha uzatabilmek için, 'artık gereksiz' bulunabilir miydi? Kapatılması istenen FP, Süleyman Demirel'e destek verirse, varlığını sürdürebilecek...

Bir ara 'hukukun siyasallaşması' konusunu tartışmıştık; o kavramla meram edilen, siyaseten verilmiş hükmün yargı tarafından onaylanması durumuydu. Şimdi karşımıza çıkan bundan daha korkunç: Hukukun kişisel çıkarlar için kullanımı... Gerektiğinde kullanmak üzere elde koz bulundurma çıkarcılığı, hak ve özgürlükler bakımından çağın düzeyine erişmek dururken, fikir özgürlüğünü kısıtlayan, hakları dirhem dirhem sunan bir halde tutmaya sürüklüyor politikacı esnafını...

Türkiye'nin talihsizliği 'rutin dışına çıkma'yı mâzur gösterecek gerekçeleri kabul etmeye hazır çifte standartlı bir iklime sahip olmasıdır. 28 Şubat, bazılarına göre, "Ülkeyi irticaın elinden kurtarmak için" yapılmış haklı bir girişim; oysa o girişimin mimarı, bir süre daha ikbal mevkiinde oturabilmek için vaktiyle kıyasıya savunduğu ilkeleri eğip bükmeye hazır bugün; o girişimin sözcüsünün gönlünde yatan aslanın da Çankaya Köşkü olduğunu ilk başarısız çıkış denemesi sırasında öğrenmiştik... Bu gerçekler ışığında, 28 Şubat'ı, "Bazılarının kişisel ihtirasları yüzünden yaşanmış talihsiz bir süreç" olarak tanımlamak yanlış olur mu?

Politika çözüm sanatıdır, politikacılık da çözüm üretme mesleği... Bizde çıkarların her zaman ilkelerin önünde tutulması, politikayı sorunların çözümü önünde bir engel, politikacıyı da entrikalarla ayakta kalan bir insan haline getiriyor.

Türkiye, kurnazlığı 'ortak akıl' haline getirmiş politika çıkmazından artık kurtulmalı.


29 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...