YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Anna Lindh ve diğerleri: Tanıyanlar anlatıyor

 
Anna Lindh'in aklından geçenler öyle "iğrenç" filan gibi sıfatlarla nitelenebilecek bir "zihniyet"in ürünü değil. Şu yüzyılda her aklı başında insanın hiddetlenmeden "medeni" bir biçimde tartışacağı konular.

 

Hürriyet'in "Başyazar"ı Oktay Ekşi, geçen günlerde Türkiye'yi ziyaret eden İsveç, İsviçre ve Lüksemburg dışişleri bakanlarından bahisle şöyle yazıyor: "HADEP'li belediye başkanları olayı onlar buradayken başladı. Derhal efeleniverdiler. 'PKK'ya yardım ve yataklık etmek' suçuyla yargıya teslim edilen üç Başkan 'seçilmiş'miş. 'Seçilmişleri tutuklamak' doğru değilmiş. Başkanlar 'derhal serbest bırakılmazlarsa' Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkileri çok kötü olurmuş.."(!)

Sanırsınız ki, kendi arzusuyla AB'nin eşiğini aşındıran bir ülkenin en büyük gazetesinin "Başyazar"ı ile değil de sıcak bir anti-koloniyalist bir savaşın basın sorumlusuyla karşı karşıyasınız. "Mış"larla örülmüş tatsız bir yazı.

Oysa dün benim de değindiğim gibi, Hürriyet'in bu "dış meseleler"e aklı en fazla eren yazarı İlter Türkmen, İsveç Dışişleri Bakanı ile görüşmesinin ardından hepimizi sağduyulu ve sakin olmaya davet eden bambaşka şeyler yazıyordu. Milliyet'ten Şahin Alpay da konuk Bakan ile görüşmüş. Alpay açık açık sormuş, Anna Lindh de açık açık cevaplamış. İşte bu soru/cevaplardan birisi: Soru: "Türk kamuoyu Kürt sorunuyla ilginizi biliyor. İsveç ve AB, ne yapıldığı zaman Kürt sorununu çözülmüş kabul edecek?" Cevap: "AB ile üyelik görüşmelerine başlamak için, Türkiye'nin ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaları kaldırması ve Kürt sorununu çözmesi gerekiyor. Bunun ne kadar zaman alacağını bilemem. Ancak önümüzdeki yıl kültürel haklar arasındaki durumu iyileştirecek önlemler alınacağını, Kürtçe radyo ve televizyon yayınları yanında Kürtçe eğitime izin verileceğini umuyorum.." Yani özetle, Anna Lindh'in aklından geçenler öyle "iğrenç" filan gibi sıfatlarla nitelenebilecek bir "zihniyet"in ürünü değil. Şu yüzyılda her aklı başında insanın hiddetlenmeden "medeni" bir biçimde tartışacağı konular.

Şahin Alpay, çoğumuzun aklından geçen şu soruyu sormayı da ihmal etmemiş: "İsveç'te yaşayan pekçok Türk sizin Kürt ayrılıkçılara sempatiyle baktığınıza inanıyor. Doğru mu?" İsveç Dışişleri Bakanı'nın bu soruya cevabı da çok net: "...Bugüne kadar Avrupa'nın herhangi bir yerinde ayrılıkçılığın yanında olmadık. Terörizmi ve bu arada PKK'yı her zaman açıkça telin ettik. Ancak demokratik Kürt örgütleriyle her zaman iyi ilişkilerimiz oldu. Çünkü Türkiye'de insan haklarının ve Kürtler'in kültürel haklarının iyileştirilmesine büyük önem veriyoruz." Sizi bilmem ama ben Anna Lindh'in söylediklerini ciddiye alıyor ve kimileri gibi hemen "Sen bakma onun söylediklerine! Onlar hep böyledir... Biz bilmez miyiz onların gerçek niyetini?" diye söylenmeye başlamıyorum. Başka türlüsü mümkün mü? İsveç Dışişleri Bakanı, Türkiye'de bir gazetecinin karşısına geçmiş de bizi mi işletiyor! Biz de tabii ki, her "medeni" insanın yaptığı gibi her şeyden önce karşımızdakinin "söz"ünü ciddiye alacak ve tartışmayı bu "söz"ü esas alarak sürdüreceğiz.

Şahin Alpay şu günlerde gerek köşesinde gerekse yönettiği "Entellektüel Bakış" sayfasında çok öğretici bir yayın sürdürüyor. Anna Lindh ile yaptığı görüşmeden birkaç gün önce de, AB'nin Ankara temsilcisi Karen Fogg'un yine kendisine yaptığı bir açıklamayı hatırlatıyordu. Fogg'un, Kopenhag kriterleri ve Türkiye'de Kürtler'e azınlık hakları tanınması ilişkisiyle ilgili soruya cevabı şöyleydi: "Kollektif haklar şöyle dursun, AB'de resmi 'azınlık statüsü' diye bir kavram, bir kural olduğunu sanmıyorum. Azınlıklara kollektif haklar tanınması çok istisnai bir durum. AB, etnik, dilsel, kültürel azınlıklara mensup kişilerin yararlanmasını istediği haklar konusunda hayli esnek. Önemli olan kimliğin ifadesi üzerindeki yasakların kalkması, Türkiye'de temel mesele de bu."

Görüldüğü gibi, durduk yerde hiddetlenmenin bir anlamı yok. "Vay 'azınlık' yaratarak bizi bölmek istiyorlar!"; "Vay koloni valisi gibi bizi sorguya çekiyorlar!" türünde, eğer yanlış anlamadan değilse arkaik siyasi üslûptan kaynaklanan "efelenmeler"le nereye varabiliriz? Entellektüel Bakış'da (yine o sayfa!) Naki Özkan Prof. Bakır Çağlar ile konuşmuş. Bir soru üzerine Çağlar da, şu günlerde haklarında orada burada söz edilmeye başlanan Avrupa Konseyi çıkışlı iki sözleşmeden söz ediyor. "Ulusal Azınlıkların Korunması Üzerine Çerçeve Sözleşme" ve "Bölgesel veya Azınlık Dilleri İçin Avrupa Şartı". Biz daha bu iki sözleşmeyi (adları da gerçekten çok "korkutucu"!), metinleri önümüze koyarak tartışmaya bile başlamadık.

Yarın Bakır Çağlar'ın açıklamalarıyla başlayalım.


29 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Kürşad Bumin

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...