YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Meclis'in imtihanı

 
Fazilet Partililer'in bu oyuna gelmeye şimdiden teşne oldukları görülüyor. Eğer bu oyuna gelir ve milleti yine Demirel'in "liyakatli" yönetimine terkederlerse hem kendilerine hem de millete yazık edecekler.

 

Cumhuriyet en basit tanımıyla cumhura dayanan bir yönetim şekli. Bu tanım açısından Türkiye'ye bakıldığında isminin çağrıştırdığı yönetim şekliyle fiilen uygulanan şeklin birbiriyle örtüştüğünü söylemek zor. Neden zor? Çünkü kısaca cevaplayacak olursak Türkiye'deki yönetim cumhura dayanmıyor. Gerçek anlamda hiçbir zaman da dayanmadı. Hiçbir temel tercihte millete "Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" diye sorulmadı. Söz gelimi Avrupa Birliği'ne girmek gibi belki de Türk tarihinin en temel tercihlerinden birisinde millete danışıldı mı?

Egemenliğin millete ait bulunduğu, duvarları ve siyasi konuşmaları süsleyen bir slogan olmanın ötesine hiçbir zaman geçmemiştir. Türkiye'yi, yönetenler milleti yönetimin meşruiyet kaynağı, rızası çerçevesinde yönetimin şekillendiği bir egemen güç olarak değil, eğitilmesi, yönlendirilmesi gereken bir halk yığını olarak görmüşlerdir. Bugünlerde sık sık tekrarlanan bir deyiş var: "Türkiye yönetimi Türkler'e bırakılamayacak kadar önemli bir ülke." Aslında senelerdir yöneticilerimiz aynı kuralı fiilen milletimiz için uyguluyor, bu ülkenin, yönetimi halka bırakılamayacak kadar önemli bir ülke olduğunu her halleriyle ortaya koyuyorlar.

Şu günlerin en önemli gündem maddesi Cumhurbaşkanlığı seçimi. Dikkat ediniz ülkeyi yönetenlerin bu seçimin şekli konusunda en korktukları şık, seçimin bizzat halk tarafından yapılması. Egemenliğin kaynağı güya millet ama onun bu egemenliğini kullanması da en arzu edilmeyen bir durum. Üç lider oturuyorlar, milletin, milletvekillerinin genel meyillerini hiç dikkate almadan kendi siyasi ikballeri, istikballeri için en uygun adayı belirliyorlar. İşin ilginç yanı bu seçimde doğrudan millete güvenmedikleri gibi, milletin temsilcilerine de güvenmiyorlar. Şimdi gerek Cumhurbaşkanlığı'nın, gerekse Cumhurbaşkanlığı süresini değiştirecek Anayasa değişikliğinin Anayasa gereği gizli oylu yapılması en büyük kâbusları. Ya gizli oyda milletvekilleri liderlerin direktifleri dışına çıkar da vicdani kanaatlerine göre bir seçim yaparlarsa... Aslında mutabık kaldıkları aday ve Anayasa değişikliği üzerinde millet mutabakatı olsa bu korkuyu yaşarlar mı? Herkes biliyor ki millet Sayın Demirel'in görev süresini yeterli görmektedir, tek kişi için Anayasa değişikliğini onaylamamaktadır.

Şimdi hedeflerine ulaşmak için başka yolları deniyorlar. Kıyak emeklilik yasası olarak adlandırılan milletvekilleri maaşlarıyla ilgili yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptalini önleyecek 86. maddedeki değişiklik bunlardan birisi. Diğeri de Fazilet Partisi'nin kapatılmasını zorlaştıracak Anayasa'nın 69. maddesiyle ilgili düzenleme. Bunlardan birincisi bütün milletvekillerine, ikincisini de Fazilet Partisi'ne teklif edilen rüşvet olarak da yorumlayanıyor; haksız değil. Türkiye'de siyasetin ne ölçüde kirlendiğini bundan daha iyi ortaya koyacak bir örnek bulunamaz.

Bu liderler Türkiye'de parti kapatmayı demokrasiye ve dürüst siyaset anlayışına aykırı buluyor idiyseler bugüne kadar nerede idiler? Diğer yandan eğer Fazilet Partisi kapatılmayı "hak etti" ise neden Demirel'in ikinci defa seçilmesi uğruna Türkiye'yi yeni bir "macera" ile başbaşa bırakmaktalar. Değilse neden bugüne kadar bu açık haksızlığa karşı sessiz kaldılar? Nereden bakarsanız bakınız, siyasi etik adına acınacak bir durum.

Bu rüşveti genel olarak milletvekilleri özel olarak Fazilet Partililer nasıl değerlendirirler bilemiyorum. Ancak Fazilet Partililer'in bu oyuna gelmeye şimdiden teşne oldukları görülüyor. Eğer bu oyuna gelir ve milleti yine Demirel'in "liyakatli" yönetimine terkederlerse hem kendilerine hem de millete yazık edecekler. Feraset sahibi bir insan bir delikten iki defa geçmez. Bu kaçıncı geçiş Allahaşkına?

Öyle bir Cumhurbaşkanlığı seçimi düşününüz ki bu seçimde ülkenin gelecek 7 yılına hükmeden kimsenin nitelikleri, ülkeye verebilecekleri hiç dikkate alınmıyor. Ecevit Demirel'in muhalefetinden, Çiller Süleyman Bey'in DYP'yi elinden alacağından, Yılmaz koalisyon dışına itilebileceğinden ve bunun doğuracağı sonuçlardan, Fazilet Partisi kapatılacağından, milletvekilleri maaş zammının iptal edileceğinden korktukları için Demirel'e ikinci kez evet deme durumunda kalacaklar. İnanılacak gibi değil, -eğer seçilecekse- Demirel'i ikinci defa seçtirecek olan sahip oldukları nitelikleri değil, ortaya saldığı korkular.

Bütün bunlara rağmen ben, liderlerin değilse bile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu korkulara teslim olmayacağına ve ülkenin esenliğini ön plana alan bir tercihte bulunacağına inanmak istiyorum.


29 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...