YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Eğer inanmıyorsak, demokrasi yaşamaz ki!..

 
"28 Şubat"ların meşruiyetini aramakla vakit geçirmeyelim artık. Mesele meşruiyet meselesi değil, hukuksallık ve demokratiklik meselesidir..

 

28 Şubat'ın yıldönümünü, gerçekten bilinçli şekilde kutluyoruz.. Örneğin "RTÜK"ün Kanal-7'ye verdiği 1 günlük kapatma cezasının infazını "28 Şubat"a getirmesi, çok bilinçli bir davranıştı..

Neyse, buna da şükür..

Çünkü "27 Mayıs" ve "12 Eylül" gibi diğer anlamlı günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılmıştı..

Böyle garip işler olur bu ülkede ve hepimiz alışırız bunlara..

Hem memleketi, hem de Atatürk ilkelerini kurtarmak amacıyla gelenler, önce Atatürk'ün en büyük eseri olan TBMM'yi kapatarak, işe başlamazlar mı?

28 Şubatçılar, böyle yapmadı.. Çünkü onlar ne "klasik", ne de "modern" ekol üyeleriydi.

Onlar "post-modern"di..

Onlar, sivil toplumun ne kadar kurumu varsa, hepsini kendilerine benzetmek için, farklı bir model uyguladılar..

"İktidar değişimi", modern demokrasilerde "seçim"le gerçekleştirilir..

28 Şubatçılar, seçim yerine "milletvekili transferi"ni getirdiler..

Modern demokrasilerde, "medya" bağımsızdır, özgürdür, eleştiricidir..

28 Şubatçılar, atadıkları iktidar kadroları ile, medyayı göbeğinden devlete bağladılar.. Atanmış başbakanlar, medyaya özelleştirme pastasından ihaleler, bankalar, teşvikli krediler verdi. Bunun karşılığında da medya susmakla kalmadı.. 28 Şubat'ta ne varsa, hepsine alkış tutmaya başladı..

Yeni yeni kavramlar girdi basın sözlüklerine..

Mesela "konu mankeni" nedir bilmezdik.. Bu dönemde öğrendik..

"Brifing gazeteciliği" kavramı girdi bizim mesleğe..

Daha ötesini de gördük..

Düzmece itiraflarla, teröristler kullanılarak, aydınlar, yazarlar, hedef gösterildi..

"Bankacı-Gazeteci" diye, yeni bir statü türetildi 28 Şubat modeli medyada..

Bu dönemde, zaten düşünce ve eğitim dünyamıza bir perde indiren YÖK kullanılarak, üniversiteler liseye döndürüldü..

Siyasetin ve sosyolojinin tüm kuralları hiçe sayılarak, "devlet" ile toplumun çeşitli kesimlerinin arasına nifak sokuldu..

İşte dün, bu 28 Şubat'ın 3'üncü yıldönümü kutlandı..

Şimdi düşünüp, karar vermemiz gereken bazı noktalar var..

Birincisi, bu tür olgular, askerî müdahaleler ve "topal demokrasi", Türkiye için bir "kaçınılmaz kader" midir?

Türkiye'de yaşayan insanlar, sivil, özgürlükçü bir demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve "şeffaf devlet"e layık değil midir?

Ya da şöyle diyebiliriz..

Birileri ipin ucunu koyuverirse, Türk insanı, şeriat için ayaklanmaya veya ülkeyi bölmeye hazır durumda mıdır?

"Cumhuriyet", gerçekten her an ve her yönden, tehdit altında mıdır?

"Avrupa Birliği"nin bize layık gördüğü "Kopenhag Kriterleri" ortamına, aslında biz layık değil miyiz?..

Acaba Avrupa Birliği de, aslında, istikrarımızın, bütünlüğümüzün, bağımsızlığımızın ve Cumhuriyet'imizin bir tehdidi midir?

Çünkü biliyoruz ki, eğer Avrupa Birliği adı verilen "Büyük demokrasi projesi"ne kabûl edilirsek ve biz de bunu kabûl edersek, bir daha ne 27 Mayıs, ne 12 Eylül, ne 12 Mart, ne de 28 Şubat kutlanılabilir..

Takvimimiz, sivil demokrasinin kesintiye uğratıldığı tarihlerin değil, çağdaş demokratik dünyaya uzanan yoldaki engellerin birer birer aşıldığı günlerin takvimi olur..

"28 Şubat"ların meşruiyetini aramakla vakit geçirmeyelim artık. Mesele meşruiyet meselesi değil, hukuksallık ve demokratiklik meselesidir..

28 Şubat tabiî ki meşruydu..

Aynı şekilde, devrilene kadar Hitler de, Mussolini de, Çavuşesku da meşruiyet sahibiydiler.. Saddam da, Müşerref de, Hafız Esad da, hâlâ "meşru" yönetimlerin başındalar..

Bir karar verelim.. "28 Şubat" bir kader midir?

ŞAKA

Ne Şam'ın şekeri..

Elbet de, 69'uncu maddenin değişmesi ve siyasi partilerin kapatılmaması doğru bir tutum..

Ama bunun için, Demirel'in yeniden seçilmesi de ağır bir ön şart..

Keşke mümkün olsa ve "ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü" diyebilseydik..

Ama belli ki, demokrasiye giden yol, Diyarbakır'dan değil, Çankaya'dan geçiyor..

28 ŞUBAT

Ne kadar meşru bir olaydı!..

"28 Şubat"ta uygulanan "model" de, "kalıcı bir rejim" haline getirilebilir..

Yeter ki karar verelim.

Örneğin, medyanın kartelleşmesi ve medya kartelinin sürekli devlet tarafından beslenerek, ülkede "basın özgürlüğü" ve "serbest rekabet" gibi olguların yok edilmesi de, bir modeldir..

Aynı şekilde, iktidar sahiplerinin devlet ihalelerine sürekli fesat karıştırılmasına çanak tuttuğu bir model de, kalıcı olabilir..

Toplumda ne kadar gelenek, kültür ve inanç öğesi varsa, bunların devletin anti-tezi gibi görülmesi de, kalıcı olabilir.

Atanmışların seçilmişlere üstünlüğü, sivil toplumun tehlikeli ve bilinçsiz görülmesi, her iç ve dış olgunun tehdit olarak algılanması da, sürekli kılınacak bir "rejim"in temel ilkeleri olabilir.

Bu tür modeller var dünyada..

Eğer 28 Şubat bizi çok mutlu etti ise, açık açık bu modelleri önerelim Türkiye'ye..

Hani bir söz var.. "Abdestsiz sofu, namaza doymaz" derler..

Hem "Avrupa Birliği" deyip, hem de "28 Şubat modelinin" ne kadar meşru ve faydalı olduğunu söylemeyelim artık..


29 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...