YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Gitmiyor, kalıyor...

 
Ertuğrul Özkök "On yıldır bu görevdeyim, zamanı gelince elbette bırakacağım, ama yakın gelecekte değil" dedi bana...

 

Hayata gülen gözlerle bakan, sıkıntıdan neşe çıkartan insanları severim. Sabahın köründe beni aradığında ahizeden kulağıma yansıyan ses tonu Ertuğrul Özkök'e duyduğum sempatinin tazelenmesi için yeterliydi... İlk sözleri ise olağanüstü muzipti...

"Amerikan büyükelçisiyle yazar arkadaşlarımızın görüşmesinde bir değil iki karar alındı" dedi ve ekledi: "İlk karar, senin de yazdığın gibi, Demirel'in süresinin uzatılmasına destek verilmesiydi. Senden gizledikleri ikinci kararı da öğren bâri: Benim Hürriyet yayın yönetmenliğinde kalmam..." "Şaka, şaka" demese anlamazmışım gibi geniş bir kahkaha eşliğinde o iki sözcük ulaştı kulağıma...

Pazar günü bu sütunda çıkan, Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'in başından ayrılacağına dair bilginin de içinde yer aldığı Kulis'i, gazetenin sahibi Aydın Doğan ile birlikte okuyup karşılıklı gülmüşler... Berlin Havaalanı'nın arkadan anonslar duyulan atmosferini yansıtan telefondan bile sevecenlik yansıyordu; Aydın Bey, "İstersen doğru olmadığına dair resmi bir açıklama yapayım" da demiş...

Bir süreden beri Hürriyet'te yönetim değişikliği yapılacağı haberleri ortalığı sardı (benzer bir söylenti Milliyet için de yapılıyor)... Kimse, "Ertuğrul Özkök kapının önüne konacak" demiyor; tersine, grup içerisinde her geçen gün genişleyen yetki ve sorumlulukları yüzünden daha önemli bir koltuğa oturacağına inanılıyor... Yerine gelecek kişi üzerinde iki farklı senaryo yazılıyor: Halefi, bana aktarılana göre, Ankara temsilcisi Sedat Ergin; Barometre gazetesi ise yayın koordinatörü Seçkin Türesay'ın en tepe noktaya geleceğinde ısrarlı...

Ertuğrul Özkök "On yıldır bu görevdeyim, zamanı gelince elbette bırakacağım, ama yakın gelecekte değil" dedi bana...

"Demirel yanlısı tavır" konusunda da biraz rahatsızdı; "Ben, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi süre uzatımına taraftarız, ama meselâ Fatih Altaylı aleyhte" dedi... Bir gazete için "Taraflı yayın yapıyor" denildiğinde kast edilen tek tek yazılar değildir elbette; Hürriyet manşetlerinden önemli köşelerine kadar "Demirel'i yeniden seçtirme korosu" haline dönüştü. Oktay Ekşi ve Emin Çölaşan gibi isimler, ağızlarını açıp gözlerini yumarak müthiş bir Demirel eleştirisi yaptıktan sonra, "Ancak, bugünün şartlarında Demirel'in süresinin uzatılmasından yanayım" diye yazıyorlar... Utanmak gereksiz: Hürriyet şu günlerde 'Babacı'...

Acaba Amerikan Büyükelçisi ile yenilen yemekte bu konu konuşuldu mu? Uçağı kaçırma pahasına beni aydınlatmaya çalışan Ertuğrul Özkök'ün muzip üslubu merak güdülerini gıdıkladı. "O akşam yazılmamak kaydıyla bir görüşme yaptı arkadaşlarımız; sadece yemeği duyurdum ben" cümlesi bir çıkış noktası sağladı. Ona da yardımcı olmak üzere bulgularımı kaydedeyim...

Yemek masasının etrafındaki hepsi Doğan Grubu'na mensup yazarların pek azı "Çankaya'ya yeni biri seçilmeli" demiş o akşam, çoğu "Süleyman Bey'in görev süresi uzatılsa iyi olur" tespitini aktarmışlar... Hazır yakalamışken büyükelçinin konuya yaklaşımının öğrenilmeye çalışılması doğaldır; nitekim öyle de olmuş ve "Sizin görüşünüz ne?" sorusu yöneltilmiş Mark Parris'e... Büyükelçi, "Ben bu konuda konuşmasam daha iyi, hem bu sizin işiniz" dedikten sonra eklemiş: "Amerikan hükümeti Türkiye'nin istikrarından yanadır..." Yemeğe katılanlar, neredeyse bir ağızdan, "Demek siz de Demirel'in süresinin uzatılmasını istiyorsunuz" demişler, gülüşülmüş...

Büyükelçinin o akşamki sözleri Hürriyet'in 'Babacı' tavrının oluşmasında ne denli etkin bir rol oynamıştır, bilemem tabii... Cevap veremediğim temel soru şu: "Amerikan medyasıyla CNN-Türk aracılığıyla kurulan akrabalık bağı birebir etkilenmeyi getirir mi?" Getirmemesi gerekir...

Telefon sohbetimizin espri yükü o kadar yüksekti ki, Hürriyet yönetmenine, bir süredir zihnimde taşıdığım halde Emre Kongar'la atışma konusunu soramadım bile... Şimdilerde Cumhuriyet'te yazan Emre Kongar geçmişte Hürriyet'te danışmanlık yapmıştı. Fikri Sağlar onu kültür bakanlığı müsteşarlığına götürdü, o maceradan "Ben müsteşarken" başlıklı çok satan bir kitap çıktı. Sosyolog bilinir Prof. Kongar... Anne ve babası, 1940-50'li yıllarda, evlerini edebiyat ve müzik sohbetlerine açmış iki aydındı...

Prof. Kongar'ı aslında severim. Aktüel dergisinde çıkan bir röportaja, kendi ağzından, "28 Şubat demokrasinin önünü açtı" başlığını koydurduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Sonra aynı röportajda, sürgüne gönderildiği Taif'te boğularak öldürülen Mithat Paşa'nın sürgün yerini Paris olarak andığını, paşayı yolda boğdurduğunu okuyunca başka türlü bir fenomenle karşı karşıya olduğumu anlamıştım. (Kulis, 12 Mayıs 1998)

Vaktiyle çalıştığı Hürriyet İstanbul Ticaret Odası'na yaptığı son araştırmayı 'uçuk' buluyor... Araştırmada en gelişmiş Avrupa ülkesinde bile ulaşılmamış rakamlar bizim ülkemize yakıştırılıyor... Kongar'a göre bir çok alanda 'dünya birincisi' Türkiye... Hürriyet'i kızdıran ise, bir başkasını 'en çok okunan gazete' olarak göstermesi. Ismarlama araştırmalarda böyle azizlikler olur; Kongar'a yaptırdığı geçmiş araştırmalardan bunu biliyor olması gerekir Hürriyet'in...

Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'in başında kalıyor olması, Sedat Ergin üzerine kurduğum "Bilderberg'e katılanların kısa sürede yükseldiği" tezimi zedelese bile, beni üzmez.


29 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...