T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kaset sızdır, haber yaptır, dava aç…

Bu pis oyunlardan biz bıktık, ama hâlâ bu oyunlardan medet umanlar bıkmadı. Akılları sıra, halkın gerçek iradesinin Meclis'e özgürce ve güçlü olarak yansımasını ne kadar geciktirebilirlerse, sahip oldukları iktidarı o kadar sürdürebileceklerinin hesabını yapıyorlar.

Hürriyet ve Milliyet'te haberi görür görmez, "Tezgah başladı" dedim.

Tayyip Erdoğan'ın 1994'de yaptığı öne sürülen (doğrusunun 1992 olduğu sonra açıklandı) bir konuşmasının bantları yeniden ısıtılıp piyasaya sürülüyor.

Bunun için de Doğan Grubu'nun yayın organları kullanılıyor.

Kanal D televizyonu kaseti yayınlıyor.

Kaseti, arşive meraklı bir gazeteciden aldıklarını söylüyorlar. Yani 'derin' bir ilişkinin olmadığını anlatmaya çalışıyorlar.

Ne farkeder? Bir tezgahın gerçekleşmesi için, kasetin mutlaka güneş gözlüklü, siyah pardesülü, gizli ajanlar tarafından verilmesi diye bir şart yok ya!..

Grubun ağır gazeteleri, "Kanal D'nin haberi" diyerek hemen kasetin üzerine atlayıp yayını haberleştirmişler.

Haberin metni, gazetecilik okullarında 'provokatif haber, ihbar haberi türlerinin benzersiz örnekleri olarak okutulabilir (Tabii normalde böyle haber türleri bulunmuyor. Bunlar bizim gazetelere özel çeşitler).

Bu, buram buram ihbar kokan, provokasyon kokan haberi okuduktan sonra,"arkasından başsavcının ya da savcıların bir çıkışı mutlaka gelir" diye düşündüm.

Çok geçmeden başsavcının, Tayyip Erdoğan'la ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu, Şişli Cumhuriyet Savcısı'nın da dava açmak için Adalet Bakanı'ndan izin istediğini öğrendim.

Bu ne hazırlık, bu ne sürat?

Ya da bu ne tesadüf!..

Demek ki artık, işin biçimsel yanına, tezgahın şık olup olmamasına, farkedilip farkedilmemesine falan bakılmaksızın siyasete müdahale ediliyor.

Tezgah o kadar açık ki:

Fazilet Partisi'nin kapatılmasından başlayarak, bu partinin güce ve devlete tapan basiretsiz yöneticilerinin de yardımıyla bu hareketin bölünmesi, Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılarak, Erbakan'a karşı güçlenmesinin ve yeni partinin başına geçmesinin sağlanması…

Kamuoyu yoklamaları ve görünen gelişmelere bakarak, yeni partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, merkez sağdaki partilerden önemli oranda oy alacağının anlaşılmasıyla bu hareketin ayağına çelme takma hesaplarının yapılması…

Ben senaryolara pek itibar etmem ama, bunca yıldır 'Derin Ankara'yı iyi tanıyoruz artık…

Bu gelişmeler için, hukuk kuralları da, adalet de, yargının bağımsızlığı ilkesi de, devlet yönetiminin ciddiliği de, gazeteciliğin ve haberleşmenin evrensel ilkeleri de çiğnenebiliyor.

AKP, siyaset sahnesinde yerini alamadan silinmek isteniyor.

Meydan, daha bir süre, Türkiye'yi tarihinin en ağır ekonomik bunalımına sokmuş olan bu beceriksizler koalisyonuna kalsın ve Türkiye ne pahasına olursa olsun değişmesin diye siyasete yeniden müdahale ediliyor.

Siyasi yapı, yine bir merkezde yapılan planlarla yönlendirilmek isteniyor.

Bu oyunu çok gördük.

En son 28 Şubat sürecinde, meşru bir hükümetin tehditle istifa ettirilerek, yerine güdümlü bir hükümetin, Mesut Yılmaz hükümetinin kurulduğunu ve yine çok çeşitli etik dışı mekanizmalarla bu hükümete güvenoyu sağlandığını biliyoruz.

28 Şubat bir tezgahtı.

Bu son gelişmeler de bu tezgah sürecinin bir parçası olarak devam ediyor.

Türkiye'yi yöneten güç odakları, bir yandan ulusal güvenlik meselesini kimseyle tartışmak istemezken, öte yandan da Türkiye siyasetini istedikleri gibi planlıyorlar ve yönlendiriyorlar.

Üstelik de bunu, 'ulusal güvenlik' gerekçesine dayanarak yapıyorlar.

Baksanıza, ulusal güvenlik konusunda tartışma başlatan Mesut Yılmaz, Anayasa değişikliklerinin Meclis'ten önce MGK'da ele alınmasını ve adeta bu değişiklikler için MGK'nın olur vermesini normal karşılıyor.

"Anayasa değişiklikleri ile güvenlik meselesinin ne ilgisi olabilir?" diye sormayı aklına bile getirmiyor.

İşte bütün mesele, bu olup bitenleri normal karşılamayacak, tam tersi sorgulayacak bir siyasi yapılanmada düğümleniyor.

Bu son tezgah belki Erdoğan'ı siyasetten alıkoyabilir ama AKP bu tezgahı sorgulayacağını kitlelere duyurduğu oranda büyüyecektir.

Tezgahlardan ve karanlık oyunlardan bıktık artık.

NOT: Pazartesi günü yayınlanan yazımda, Milli Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu için asker kökenli ifadesini kullandığımı yazımı gönderdikten sonra farkettim. Ama düzeltme imkanı bulamadım. Amacım, sayın bakanın bürokrasiden geldiğini anlatmaktı. Bu yanlışlık için okurlarımdan ve sayın bakandan özür diliyorum.


23 Ağustos 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED