T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Harita olmadan
boşa konuştular

Prof. Dr. Mehmet Altan TÜBİTAK olarak yerli ve yabancı gemilerle Marmara Denizi'ni araştırdık ve 1/50 bin ölçekli bir harita ürettik. Bu harita ilk kez üretiliyor. Elinde bu araştırma olmadan Marmara Denizi'nin deprem potansiyeli hakkında söz söyleyen hiç kimseyi ciddiye almamak lazım.

Marmara Denizi'ni araştırdınız. Bu araştırma depremle ilgili bilinenleri etkiledi mi?

Bizim TÜBİTAK olarak koordine ettiğimiz ve İTÜ, MTA ve Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi ile birlikte yaptığımız çok sayıda araştırma var. Bir de Fransa, İtalya, Amerika ve Japonya ile işbirliği yapıyoruz. Deniz araştırması olduğu için bütün bu araştırmalar gemilerle yapılıyor. Bugüne kadar TÜBİTAK'ın getirdiği Türk gemileri hariç 4 gemi var. Yurt dışından gemi gelmeden mevcut gemilerle bir altyapı çalışması yaptık. Ama, bizdeki gemilerle şimdi yaptığımız birçok araştırmayı yapabilmemiz mümkün değil. Buna hem teknoloji müsait değildi hem de bu teknolojiyi bilen uzman bu ülkede bulunmuyor. Gerçek şu ki, denizi araştırmadığınız müddetçe de deprem hakkında söz edebilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla deniz araştırması yapmadan ve bunu ileri teknoloji ile donanımlı gemilerle yapmadan Marmara Denizi'nin deprem potansiyeli hakkında söz söyleyen hiç kimseyi ciddiye almamak lazım.

Yani, iki yıldan beri Marmara fayları konusunda söylenenler boşuna mıydı?

O tür suçlama yapmak istemem. Ben diyorum ki, Marmara Denizi'nde depremden söz ediyorsanız bunu bilimsel olarak söyleyebilmeniz için gemiyle araştırma yapmanız lazım. Onu bunu değil... Somut bir şey söylüyorum ben. Biz orada çok kapsamlı çalışmalar yaptık. Önce 12 Eylül 2000'de Fransız Le Suroit gemisi, 27 Ekim 2000 Odin Fainder İtalyan gemisi, 29 Mayıs'ta Orania gemisi geldi ve 10 Ağustos'ta da yine Fransız Nadir gemisi geldi ve çalışmalarına devam ediyor. Elde ettiğimiz harita Fransız Le Suroit gemisi ile MTA Sismik ve Çubuklu gemilerinin topladığı verilerden üretilmiş bir haritadır. Bu harita Marmara'da ilk kez üretiliyor. 1/50.000 ölçekli yani 500 metre 1 cm. gösterilecek şekilde çok ayrıntılı bir haritadır. Bırakın yerbilimcileri, normal bir vatandaş bile o haritaya bakarak neresi kırık, neresi derin, neresi sığ, neresi göçmüş, nerede kıta sahanlığından yamaç boyunca malzeme taşınmış net olarak görebilir.

Desenize artık herkes kendine göre deprem uzmanı oluyor...

Evet! o kadar net ve açık bir harita ürettik. Bu harita olmadan çok konuştuk. Ama biraz sabırlı olup konuşmamalıydık. Vatandaşa "Marmara'da risk var ama önce burada bir araştırma yapıp ondan sonra konuşalım" deseydik yaşanan spekülasyonların büyük kısmı önlenirdi. Bu mümkün olmadı... Belki de medyatik olmanın cazibesine kapılan arkadaşlarımız konuşmaları gereken şekilde konuştular. Bu bilim adamlarının halka gerçekleri söyleme göreviyle çelişti. Bizim ürettiğimiz harita bir grup geminin çalışmalarıyla elde edildi. Biz, Marmara'nın tabanında ne var, ne yok daha yeni gördük. Şu anda çalışan gemiler ve gelecek gemiler var. 2002 yılında bunların çalışmaları bitince daha ayrıntılı bilgilere ulaşmış olacağız.

Harita depremle ilgili neler anlatıyor?

Kuzey marmara çukurluğu bir aktif fay hattıdır, bu kesin. Artık hiç kimse "Deprem olacak mı? Marmara tehlikeli mi, değil mi?" gibi soruları sormasın. Bu tehlike açık. Kuzey Marmara dediğimiz Marmara'nın İstanbul'a yakın olan ve 100 metreden derin kesimleridir. Buralar bir aktif fay zon'udur. Bu zon içerisinde birbiriyle ilişkili iki büyük kol vardır. Bir üçüncü kol da güneyde Çınarcık çukurluğunda Armutlu yarımadasının batısında olan kesimde var. Bu fayların bir tanesi Tekirdağ çukurluğundan orta Marmara yükselimine kadar devam edilor ve uzunluğu 110 km. kadardır. Bir de Marmara yükseliminden körfeze doğru 65 km'lik bir kolu var. Bunlar birbirleriyle bitişik ama yönleri farklı. Bu fayların hangisi kırılırsa 7'den daha küçük bir deprem oluşturmaz. Marmara Denizi'nde bu sözünü ettiğimiz fayın bir seferde tek bir parça gibi kırılması büyük bir olasılık olarak görünmüyor. O parçalardan birinin kırılması daha büyük bir ihtimaldir. Armutlu'nun batısında Çınarcık çukurluğunun güneyinde normal faylar var İmralı fayı... Onun da aktif olduğunu tesbit ettik. Özellikle, Kuzey Marmara'da derinliği 100 metreden daha az olan yerlerde mesela Büyük Çekmece, Bakırköy, İstanbul Boğazı, Adalar ve Tuzla'da bir aktif fay mevcut değil.

Bu iyi haber, değil mi?

Tabii, en azından kıyıya yakın yerde fay yok.

Araştırmalarınızda, 1509, 1766, 1894, 1912 depremlerinin izine rastladınız mı?

1912'deki depremin denizde olan izlerini bulduk. 1999 depremlerinin körfezi nasıl etkilediğini, nerelere kadar uzandığını ve nasıl bir yapı değişikliğine sebep olduğunu video kameralarla tesbit ettik. Diğer tarihi depremlerin izlerini henüz araştırıyoruz. Bu depremlerini izlerini bulmak mümkün. Ve onlar bilinmeden sağlıklı bir tahmin yapabilmek mümkün değil.

Ürettiğiniz bu harita hangi söylentileri ortadan kaldırıyor?

Ben şöyle yaklaşacağım: İki yıl önce elimizde bu harita yoktu. Elimizde bilimsel bir ölçü olmadan yapılan konuşmaları zaten hiç kaale almadık. Birileri çıkıp inanılmaz şeyler söylerse bunların ciddiye alınıp huzursuz olunmasına gerek yoktur. Falcılar da konuşuyor...

Düşeceğimizi bildiniz, bari ne zaman öleceğimizi de söyleyin. Deprem ne zaman olacak?

Deprem zamanlamaları genellikle geniş zamanlı bir periyodla veriliyor. Basit bir mantıkla yaklaşalım. Depreme neden olan mekanizma belli. Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayı boyunca Anadolu Batı'ya hareket ediyor. Niye? Çünkü, Doğu Anadolu'da Afrika ile Avrasya birbirine yaklaşıyor ve Anadolu'yu sıkıştırıyor. Dünyada böyle hareketler var. Bu hareketi ölçtüğümüzde yılda 2 cm'ye yakın bir hızla Türkiye'nin Akdeniz'e, Yunanistan'a doğru gittiğini görüyoruz. Bu hareket depreme neden oluyor. Bu bir yerde takıldığı zaman deformasyon oluyor, gerilim oluyor, bir yerden kopuyor ve tekrar yoluna devam ediyor. Bir de denizin içerisinde faylar boyuca hareket var. Bu noktada en son deprem ne zaman olmuş ve tarihsel olarak deprem periyodlarına bakılır. İstatistiksel olarak bu kırık üzerinde hangi aralıklarla 7'den büyük deprem olmuş ona bakılır. Genelde 250 senede bir, büyük kırılma bekleniyor. 1509, 1766 gibi.... En son olan 1766 depremini üreten kırık halen daha kırılmamışsa üzerine 250 yıl eklerseniz 2016 rakamı çıkar.

1999'da bu sırayı savmadık mı?

Hayır, o karada olan deprem. Biz denizden söz ediyoruz. Denizde1509'da ve 1766'da ikisi de 7'den büyük depremler oldu. İkisinin arasında 250 yıldan biraz fazla süre var. Buna göre önümüzdeki 15 yıl içerisinde denizde deprem beklenebilir. Yani bugünden yarına deprem olur diye bir şey yok. Tahminler 10 yıl için 20 yıl için yapılıyor. Dünyada da bu böyle. Dolayısıyla deprem ne zaman olur diye sormak artık ayıp. Arkadaşlarımız araştırma yapmış, Aykut Barka'lar falan. Diyorlar ki: "Önümüzdeki 30 yıl içerisinde deprem olma ihtimali yüzde 60'ın üzerinde." Önümüzdeki depremin süresi 30 seneye kadar da ulaşabilir. Ama, depremin olacağı kesin. Olmazsa olmaz mı? Olmaz! Çünkü, dünya durmuyor, canlı ve yaşıyor. Milyonlarca senedir olmuş yine olacak. Hava gibi, güneş yarın doğacak gibi, bulut olunca yağmur yağacak gibi doğal bir olay.

Bu durumda konuşmamız gereken depreme karşı nasıl önlem alacağımız...

Öyle... Nasıl soğuk havada kalın giyinmemiz gerektiğini biliyorsak, muhtemel depreme karşı ne yapmamız gerektiğini de planlamamız lazım. Bir sefer yapılmış olanlar büyük bir sorun. Ama, artık önümüzde yapılacak binaları düzgün yapabiliriz. Problem büyük diye elimizi kolumuzu bağlayıp oturamayız. Mesela İstanbul'da hem zemini çürük, hem de sosyo-ekonomik nedenlerle binası ve mimarisi zayıf olan yerlerde hemen çalışmaya başlamak lazım. Buradaki insanlara, "Bak kardeşim, yapılan hesaplara göre önümüzdeki bir depremde bu bölgenin zarar göreceğini düşünüyoruz. Biz size şu kadar kredi vereceğiz, ya da bulacağız; siz de kendi aranızda para toplayın, şu evinizi güçlendirin" denir. Bunun çalışmaları da yapıldı İstanbul Teknik Üniversitesi'nde. Yıkılması gerekenler de yıkılır. Yavaş yavaş da olsa bir yerinden başlayalım. Bakarsınız deprem 30 sene sonra gelir ve biz de o güne kadar herşeyi düzeltmiş oluruz.

İstanbul'u siz kursaydınız bugünkü bilgilerle şehri aynı yere kurar mıydınız?

Böyle bir güzellikten tabii ki uzak durulamaz. Japonya da hergün sallanıyor ama adamlar sallandıkça ayakta duracak şekilde kendilerini hazırlamışlar. Bugünkü inşaat teknolojisi en kötü zeminde en güçlü depreme karşı ayakta durabilecek binaları yapabiliyor. Dolayısıyla, siz bunun bilincinde yapılaşmaya gideceksiniz. Ama, halen daha ağır hasarlı binalarını orta hasarlı gibi göstertip birkaç sıva-boya ile kullananlar ve bundan rant sağlamaya çalışanlar olduğunu duyuyorum. Üç-beş sene sonra bu iş unutulursa o bina çok değerli olacakmış. Bu, depremden daha da kötü bir şey.

Marmara Denizi'ndeki bir depremde tsunami (dev dalgalar) olma ihtimalı var mı?

Çalışmalarımızda önemli bir denizaltı kayması olduğunu gördük. Tarihsel olarak yaşanmış. Verilerini gördük. Özellikle Marmara'nın kuzey kenarında denizaltı heyelanlarının olabileceği yerler var. Oralarda beklenebilir.


 
15 yıla kadar deprem olabilir. Şiddeti de 7'den aşağı olmaz!
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Naci Görür, deprem konusundaki sağduyulu bilim adamlarından birisi. Aynı zamanda TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi de olan Görür'ün başkanlık ettiği araştırma ekibi gemilerle Marmara Denizi'ni tarayarak muhtemel bir depremle ilgili ilk ciddi ve ayrıntılı haritayı üretti. TÜBİTAK'ın Marmara'da halen devam eden araştırmaları 2002'ye kadar sürecek. Görür'e göre, Marmara'da 15 yıl sonra beklenen depremin büyüklüğü 7'den aşağı olmayacak.

Bilim dünyası, Türkiye için bir araya geldi
Devlet, araştırmalara yeterli fon ayırabiliyor mu?
Mesela Madencilik Fonu'nda bu deniz araştırmalarına ayrılan para 450 milyar liradır. Bu son derece yetersiz bir kaynak. Bizim yaptığımız herbir araştırma birkaç milyon Dolar'a mal oluyor. Ama bu çalışmalar çeşitli kurumların katkılarıyla para alınmadan yapılıyor. Yurt dışından gelen gemiler de bilim dünyasının ilişki ve dayanışmasıyla oluyor. Biz kendi aramızda haberleşiyoruz, burada bir problem var, gelin birlikte çözelim, diye. Biz daha önce de NATO'nun finansörlüğünde bütün dünyadan otoritelerin katıldığı bir toplantı düzenledik. Marmara Denizi, bilim dünyası için labaratuvar özelliği taşıyor. Bu sadece Türklerin araştırması değil. Buradan elde edilen bilgiler tüm insanlık için kullanılabilir. Kanser araştırması gibi bir şey. Her araştırma grubu kendi ülkesindeki kaynağı kullanıyor. Bu araştırmalar için bizim cebimizden çıkan para sadece 22 bin 500 Dolar. Buna ilaveten 20 bin Dolar daha vereceğiz. Milyonlarca Dolar'lık bir araştırma için yaptığımız harcama bu kadar.
Bu arada, deprem tecrübemiz gibi uzmanlığımız da arttı mı?
İnanılmaz oranda arttı. Şöyle söyleyeyim: Marmara Denizi 1999 depremi olduğu gün biz karanlıkta yürüyorduk ve elimizde mum bile yoktu. 2002 sonunda Marmara, dünyanın en iyi bilinen denizi olacak. Bu arada Türk bilim adamları deniz araştırmasında çok şey öğrendiler.
Muhtemel bir deprem ortaya nasıl bir manzara çıkartır? Ne kadar ölü, ne kadar yaralı, ne kadar yıkılmış bina?
Deprem senaryoları bizim işimiz değil. Onu bizim araştırmalarımız üzerinden başka uzmanlar yapmalı ama bu senaryoların tartışılmasından da korkmamak gerekir. Şu zeminde şu yapı tarzında ne olacağını önceden görmemiz lazımdır.
Yapı Denetim Yasası'nda denetçi olarak jeofizikçiler ve jeoloji mühendisleri alınmadı. Bu hala depremden ders alınmadığını mı gösteriyor?
Bu depremde bu kadar bina yıkılmayabilir ve bu kadar insan ölmeyebilirdi. Hata, hem zemini hem de binanın niteliğini gözardı eden anlayıştır. Doğruyu bulacaksak deprem ihtimali yapılardan ayrılamaz. Denetimde bir yerbilimcinin bulunması doğaldır. İnşaatçılarla yerbilimciler arasında mesleki çekişme varsa bu hiç akıllıca değildir.
13 Ağustos 2001
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED