T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Denktaş'a 2000'ler daveti…

Son günlerde birdenbire canlanan Kıbrıs tartışmalarında benim için en hazin görüntüleri Rauf Denktaş sergiliyor. Ne Bülent Ecevit'in 'şahin' usluplu açıklamaları, ne onunla yarışan İsmail Cem'in, ne Şükrü Sina Gürel'in, ne de hatta en ateşli 'anti-TÜSİAD' söylevleri vererek bir grup milletvekilinin coşkun alkışlarına hedef olan MHP lideri (hem de Başbakan Yardımcısı) Devlet Bahçeli… Bunların hiçbirinin hiçbir sözlerinin etkili bir yanı yok. Ben, Denktaş için üzülüyorum.

Bülent Ecevit'in bugün bir seçim olsa, alacağı oy, yüzde 3 dolayında. Devlet Bahçeli ve MHP'sinin oyu ise şimdilik yüzde 6 civarında. Cem, Gürel gibilerinin ise, hiç esamisi okunmuyor.

Denktaş'ın durumu farklı, çünkü o bir 'tarihi kişilik'. Küçük toplumlarının büyük ve dev kişilikleri vardır ve onların o 'dev' kişilikleri liderliğini yaptıkları ve temsil ettikleri toplumları da büyütür. Lider ile temsil ettikleri toplum, 'eş anlamlı' hale gelirler.

Yakın tarihte bu tip kişiliklerin bir örneği Yasir Arafat ise, bir diğeri de Rauf Denktaş'tır. Arafat'a 'Mr.Palestine-Bay Filistin' dendiği gibi, aynı durum pekala Rauf Denktaş için de Kıbrıs Türk toplumu bağlamında geçerlidir.

Ben, Arafat'ı olduğu gibi Denktaş'ı da çok yakından tanımak şansına erişmiş talihli insanlardanım. Onun siyasi kişiliğinin yanısıra 'insan özellikleri'ne de tanıklık edecek kadar yakınında bulundum. 'Dava avukatı' sıfatı boşuna değildir. Türkiye'ye ve Kıbrıs Türk toplumuna bağlılığı tartışılmaz. Neredeyse yarım yüzyıldır, yaşamının her anında Kıbrıs Türk toplumu ve Türkiye'yi solumuş bir insandır Denktaş.

Onunla eksi 20 derece soğukta, New York'un Birinci Caddesi'nde Birleşmiş Milletler binasının önünde sabahın cininde buluşarak yürüyüp dertleştiğimiz saatleri unutamam. Denktaş-Kipriyanu Zirvesi'nde 'çözüm arayışı' içinde Ankara tarafından yalnız bırakılma kaygıları içinde nasıl çırpındığına gözlerimle tanık olmuştum. Cenevre'de, Lefkoşa'da Denktaş-Vasiliu Zirvelerindeki performansını, Kıbrıs Türk toplumunun ve bu arada Türkiye'nin çıkarlarını korumak için verdiği eşsiz mücadelenin yakından tanığıyım.

Kıbrıs davasına herkesin sırt çevirdiği, ilgisini esirgediği dönemlerde İslam Konferansı Örgütü'nün Fas'tan Kuveyt'e çeşitli toplantılarında birlikteydik. Nice sırrı ve bu arada sıkıntıyı paylaştık. Lefkoşa'da, Girne'de evinde defalarca konuğu oldum. Denktaş'ın sofrasında bulundum. Denktaş'ı yakından tanıyıp, ondan etkilenmemek, onu sevmemek ancak ciddi bir insan zaafı olabilir.

Bütün bu zamanlarda Kıbrıs sorununun ıcığını cıcığını sayısını unuttuğum kadar vesilede ve sonsuz ayrıntılarıyla konuştuk. Denktaş'I bu kadar yakından tanıyıp, öylesine değişik ortamlarda onun Kıbrıs sorununu savunmaktaki performansına, diplomatik maharetine hayran olmamak mümkün değildi. Ben, yakından tanıdığım özellikleriyle bir 'Denktaş hayranı'yımdır.

Bütün bu sebeplerle, Denktaş'a 'kıyamam' ve o yüzden şu anda sergilediği görüntüyü 'hazin' buluyorum. Denktaş, günlerdir TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan ile bir polemiğe tutuşmuş gözüküyor. Aslında, Şükrü Sina Gürel, İsmail Cem, Devlet Bahçeli, Bülent Ecevit vs. herbiri TÜSİAD ile polemikte. Ama bunlar öylesine zayıf ve itibarsız ki, Denktaş, adını kullanarak, kendisini aynı polemiğe girmek zorunda hissetti. Zira, Tuncay Özilhan'ın dillendirdiği kendi 'özgün-bireysel' görüşleri değil. Sakıp Sabancı'dan Bülent Eczacıbaşı'ya kadar Türkiye'nin dünya ölçeğinde değer taşıyan kalburüstü sanayicileri Özilhan'ın arkasında yer aldılar.

Mesele, Türkiye'nin sanayicileriyle kalsa neyse. Türkiye'nin daha sesini çıkartmamış düşünce sahiplerinin önemli bir bölümü ve en önemlisi kamuoyunun kendisi ve hepsinden önemlisi susturulmuş ve suskun Kıbrıs Türk toplumunun çoğunluğu, TÜSİAD ile aynı dalga boyunda. Zaten Denktaş'ı telaşa sevkeden ve polemiği, İsmail Cem-Şükrü Sina Gürel vs. gibi figüranlar ile Ecevit-Bahçeli yelpazesine emanet etmekle yetinmeden ortaya atlamasına sebebiyet veren de, farkına vardığı bu olgu.

Denktaş, işte bu noktada bir 'tarihi hata'ya sürükleniyor ve o yüzden 'hazin' bir görüntü ortaya çıkıyor ve ben de o yüzden Denktaş'a kıyamıyorum. Denktaş gibi 'tarihi kişilik'ler, kendilerini tarih dışına düşmüş milliyetçi derneklerle aynı dalga boyuna çekerler ve gerek Türkiye halkının ve gerekse Kıbrıs Türk toplumunun çoğunluğu ile ters düşecek konuma yerleşirlerse, yıllar içinde inşa edilmiş 'dev' nitelikleri küçülüverir. Buna, kendi 'tarihi kişilik'leri açısından da, temsil ettikleri toplumun ufukları ve çıkarları açısından da hakları yoktur.

Rauf Denktaş'ın temel sorunu, 1950'lerin, 1960'ların kendi 'siyasi formasyonu'nu belirleyen şartlarının parametreleri dışında kendisini düşünmeye alıştıramaması. Bunun önemli günahı, Kıbrıs sorununun tüm sorumluluğunu onun sırtına yıkan Ankara yönetimlerinde. Ama, bu, böyle. Denktaş, tüm üstün niteliklerine rağmen, bir türlü 2000'lere gelemediği için; Türkiye'nin 200 yıllık projesini, Atatürk'ün çizdiği hedefin bugünkü 'kurumsal anlamı'nı ve bunun Türk halkı (Türkiye ve Kıbrıs) ne ifade ettiğini anlamakta zorlanıyor. Ve, bu yüzden AB'ye katılımı, dapdaracık bir 'ada penceresi'nden bir 'miyop bakış' ile 'Yunan ve Rum oyunu' olarak görüyor ve gerek Ankara'daki 'anti-AB' lobisiyle aynı çizgiye düşüyor.

Böylece, hiç tasarlamadığı halde, Türk toplumunun genel eğilimlerine ters düşüyor. Seçim barajının altındaki partilerin müttefiki olmaya kendisini indirgiyor. Bir 'tarihi kişilik' açısından düşmekten kaçınması gereken tuzak bu.

Denktaş'ın Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen'in tekrarı olmaya çalışmaktan kendisini sıyırmasında fayda var. 1930'larda değil, 2000'lerdeyiz. Atatürklü değil, Ecevitli bir dönemdeyiz.

TÜSİAD'la polemik yapmak yerine, tüm enerjisini masada Klerides'e Türk toplumunun 'eşitliği'ni kabul ettirmeye hasretmelidir.

Bunu, ondan daha iyi kimse beceremez.


1 Aralık 2001
Cumartesi
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED