Özellikle AK Parti'nin çok önem vermesi gereken bir "Türkiye gerçeği" var..

Türkiye'de partilerin "Temsil Gücü"nün yüksek olması, onların "güçlü" oldukları anlamına gelmiyor..

"Olur mu öyle şey" demeyin..

Gerçekten biz bize benzeriz!

Burada siyasi partilerin gücü, arkalarındaki seçmen kitlelerinin oranı veya programlarının inandırıcılığı ya da iktidardaki başarıları ile ölçülmüyor..

Ne olduğu tam anlaşılamayan bir "Meşruiyet" kavramı var burada..

Siyasi partilerin meşruiyeti veya siyasi liderlerin başbakan olabilmeleri, evrensel siyaset ve hukuk kriterlerine bakılarak belirlenmiyor.

Sık sık askeri müdahalelerin yapılması, asılan başbakanları, yasaklanan başbakanları falan, günlük siyasi yaşamın parçaları haline getirdi..

Bakıyorsunuz "Müesses Nizam", Süleyman Demirel'i devirip, yasaklıyor.. Sonra aynı fiktif kurum, Süleyman Demirel'i istikrarın güvencesi olarak görüp, cumhurbaşkanlığı süresini uzatmaya çalışıyor..

Bütün bu Türkiye'ye özgü gerçekler ışığında, hiçbir siyasi parti veya lider, "Bana ne bunlardan?.. Ben seçmenin oyunu alınca, herkese millî iradeye saygılı olmak düşer" diyemez..

Şu anda "Tayyip Erdoğan ve AK Parti gerçeği", Türk siyasetinin en fazla seçmen ilgisini çeken "olay"ıdır..

Bu gerçeği görmemek için, görme özürlü olmak gerekir..

Ancak, bu olay, Türkiye'ye özgü dramatik çelişkileri de içermekte..

"Gelecek seçim"de en fazla oyu alacağı bilinen ama "gelecek"te ne olacağı hiç bilinmeyen parti de, yine AK Parti'dir..

Dört koldan Tayyip Erdoğan'a karşı sürdürülen, siyasi, hukuki, medyatik ve idari yıpratma kampanyaları, sözünü ettiğimiz dramatik ikilemin kanıtları değil midir?

Ve Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin seçmen katındaki gücüne rağmen, Türkiye'nin yönetiminde kendilerini hak sahibi gören "seçkinler"den hiçbiri, AK Parti saflarına katılmayı düşünmüyor..

Bunun ANAP da farkında olmalı ki, reform benzeri sesler çıkartıp, bu seçkinler için, "biz varız" işaretleri vermekte..

Veya belirli kesimler, bir partisi bile olmayan Kemal Derviş'e ümit bağlamayı, AK Parti'nin hazır siyasi gücüne tercih ediyorlar..

Gerçekleri görmek lazım..

Tayyip Erdoğan ve AK Parti, bu tabloyu görmezden gelip, "Bana ne.. Seçmen beni tutuyor ya" diyemezler..

Bize göre, AK Parti için eksikli bulunan meşruiyeti sağlamanın en kestirme yolu, güncel sorunlara "çözüm üreten" ve her kesimin aklına yatacak "programlar" açıklamaktır.

Ve tabiî bir de, "kadrolaşma"yı "dar çevre"ye dayamamaktır..

Neticede, geniş halk kitlelerinin ümit bağladığı bir isim Tayyip Erdoğan..

Bu ümidi, geçmişte Milli Görüş'ün serüvenindeki gibi, sürekli açılıp, kapattırılmaya mahkûm edecek yola itmemelidirler.

ŞAKA

Bank-sanat!..

El koyulup kapatılan İktisat Bankası'nın sanat koleksiyonundaki Osman Hamdi Bey'e ait "Kaplumbağa Terbiyecisi"nin kaderi tartışılıyor..

Bir kesim, "müzayede ile satılsın" diyor..

Diğer kesim de "satın alınıp, müzeye koyulsun" demekte..

Eğer müzeye koyulursa, bu tablonun adı değiştirilip "Banka Terbiyecisi" denilemez mi?

İNSANLAR

Türkiye bereketli bir tarladır!..

Önceki gece Samanyolu TV'de Etyen Mahçupyan ve Ali Bulaç'ın programındaki konuk İlhan Kesici'ydi..

Kesici bir saati aşkın süre, Türkiye-Avrupa ilişkilerini ve Türk siyasetinin darboğazlarını öylesine derinine ve bilinçle yorumladı ki..

Dinlerken, "işte çalışkan, bilgili, özlenen politikacı türü" dedim kendi kendime..

Bir sonraki gün, Kemal Derviş, kendisi hakkındaki gensoru dolayısıyla, TBMM Kürsüsü'nde, ekonomik gerçekleri, öylesine gerçekçi, bilinçli ve içtenlikli anlattı ki..

Dinlerken, "işte çalışkan, bilgili, özlenen politikacı türü" dedim kendi kendime..

İş dünyasından Hüsamettin Kavi'yi, Ali Koç'u, Ferit Şahenk'i, Cem Boyner'i, Can Peker'i dinlerken de, aynı şeyleri düşünüyorum..

Türkiye'de, bilgili, birikimli, sorumlu, yurt ve dünya gerçeklerinin bilincinde öylesine geniş kadrolar var ki..

Şu "Değişim" bir başlasa artık..

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu