T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Salkımların encamına bir bakın!..

MHP'nin üyesi, Sayın Çakar TBMM idare amiri görevi dışına çıkıp, ANAP'lı bakan Sayın Karakoyunlu'nun "Salkım Hanımın Taneleri" romanı kadar filmini, "Vatan hainliği" ile ithama kalkışmasaydı, hem roman okunup gidecek, filim de ekranlarda seyredilip geçecekti.

Filmin bir bölümünü, resmî ideolojinin yayın organı olan tv-1'de biz de izledik. Filim, konusu itibariyle, iyi işlenmiş bir filim. Amma, orada bir "Paşa"nın "gelin"ine "tecavüz" etmesi sahnesi, olayın konumu bir tarafa itilmiş, "bir Türk paşası gelinine tecavüz etmez" diye yola çıkınca, Sayın Karakoyunlu da; "Bu paşa, Hamidiye olayları paşası idi" demek suretiyle, böyle bir işi (?) ancak Kürt olanlar, bu paşalığı, etnik yapısı üzerine kazanmış olanlardan beklemelidir, demek istemiştir. Tam bunun üzerine, olay birdenbire bir "hükümet bunalımı" ile ülkenin yüz yüze gelmesine sebep olmuştur.

Pekiy, nedir bu "Hamidiye olayları" konusu, veya "Kürt aşiret alayları" benzetmesi? Bunu iki kaynaktan ele alalım:

Büyük Larousse göre:

"Hamidiye süvari alayları, XIX. yüzyıl sonlarında II. Abdülhamid'in isteği ile Doğu Anadolu'daki aşiretlerden kurulan özel atlı birlikler. 20 Ekim 1890'da çıkartılan 233 sayılı yasayla göçer aşiretlerin askerlik işlerini düzene sokmak, bunları disiplin altına almak, Ermenilerce çıkarılması beklenen ayaklanmalara ve Ruslar ile yapılacak bir savaşa hazırlıklı bulunmak amacıyla kuruldu. Adını, kurulmasını isteyen Abdülhamid'den alan Hamidiye Süvari Alayları en az dört, en çok altı bölüklü olacak, her bölüğün mevcudu 32 ile 48 erden fazla olmayan dört takımdan ulaşacaktı. Her aşiretin bir alay oluşturmasına, aşiretlerden gelen erlerin birbiriyle karışmamasına özen gösteriliyordu. Bu alaylarda askerlik süresi 23 yıldı. Aşiretlerdeki 17-40 yaşları arasındaki tüm erkekler asker sayılıyor, bunların kayıtlı bulunduğu defterler "Umumî Askeri Komutanlığı" ile merkez ordusunda bulunuyordu. Alaya katılan erler atlarını kendileri getirir, teçhizatları kendi paraları ile alırlardı. Onbaşı ve çavuşların erler arasından seçildiği alayların komutanlığı, önceleri aşiret reislerine veriliyordu. Aşiretin önde gelenleri ise subay olarak görevlendirilmişti. Daha sonra ise düzenli birlik komutanlarından seçilmişti. 1908'den beri Edirne'de, kalanları Doğu Anadolu'daki çeşitli yerlerde bulunan 64 Hamidiye süvari alayı vardı." (10/4994, İstanbul-1986)

Ana Britannica'ya göre:

"1905'de 4. Ordu Komutanlığı'na tanınan yetki kapsamında aşiret başkanlarına kaymakamlık, miralaylık, rütbe ve nişanlar gönderildi. (...) Bu ayrıcalıklar nedeniyle çok sayıda Türkmen aşireti, Abdülhamid'in ilgi ve yakınlık duyduğu Ekrad'dan (Kürtlerden) olduğunu ileri sürerek Hamidiye Alayları'na katılmayı yeğlendi. Hamidiye süvarileri, gösterişli birlikler halinde cirit oyunları, atış talimleri yapmaya başladılar. Ama askerî disiplinden yoksun olan bu süvariler sıkı savaş eğitimine ilgi duymadılar. Kırsal kesimdeki baskıcı tutumları da giderek artmaya başlayınca, 1908 Meşrutiyeti'nde, bu uygulamaya son verildi." (10/338, İstanbul-1988)

Demek ki, Sultan Abdülhamid'in kurdurduğu "Kürt alayları"nın durumu bu doğrultuda!.. Amma, yıllar sonra, "varlık vergisi" meselesinden ötürü, mal varlıklarına el konan ve vergisini veremeyenleri sürgün eden zihniyetin, "geline tecavüz"den ötürü, suçlu, "Kürt paşa"ların olması, hiç bir zaman, "Türk paşaları" tezkiye etmez!

Önemli olan ve üzerinde durulması gereken, "kayın pederin geline tecavüzü" olmakta iken, hiç bir "tacizci kişiyi itham" sesi yükselmiş olmaması, işin vehamet ve fecaatını gösterir.

Böylece, "Türk paşa" imajını da "temiz"e çıkartmakta, yarışa kalkan Sayın Karakoyunlu'nun, her halde sahneye konan Aşk-ı Memnu'daki olayı, bir başka versiyonla, salkım taneleri gibi, döküp, saçmıştır.

Zira orada da, "yasak aşk"ta, genç Tanzimat zübbesi, dayısının karısı ile "al gülüm-ver gülüm" yaşayıp gidiyordu!

Demek oluyor ki, "gayr-ı meşru yaşam tarzı", her iki dönemde de sürüp gitmiş, bunun da "paşa konakları"ndaki uyumluluğuna "Türk" veya "Kürt" tezadı bir "etnik" nakise olamazdı!

Olması gereken, "paşaların tacizi"ne gereken tepkinin gösterilmesi!.. Buna ne MHP ve ne de ANAP'lılar bir kerrecik olsun, tepki göstermiş değiller: Kehanet burada!..


1 Aralık 2001
Cumartesi
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED