T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Alternatif partiniz hangisi?

Şu sıralar en karmaşık duyguların yaşandığı toplum kesiminin Fazilet camiası olduğunda kuşku yok. Çünkü yarın partinin kapanma davasının nihai görüşmeleri yapılıyor. Ve aynı alanda geleceğin siyasi yapılanmasının nasıl gerçekleşeceği sorularının cevabı aranıyor. Duygular karmaşık olduğu kadar gergin de. Çünkü tek bir çözümde odaklanma değil, alternatif arayışlar söz konusu.

Bu gerginliğin içinden öfke, düşmanlık ve dağınıklık değil, en azından karşılıklı saygı çıkması için bazı fikri açılımlar yapılabilir diye düşünüyorum.

Mesela:

Bazı kamuoyu araştırmalarında "İkinci bir partiye oy vermeniz gerektiğinde hangisine oy verirsiniz?"diye bir soru sorulur. Böylece seçmenin durduğu noktadan partiler arasındaki yakınlıklar tesbit edilmeye çalışılır. Böylece partiler, söylemlerini komşu-akraba partilerin seçmenlerini de dikkate alarak belirlemeye yönelir.

Şimdi şöyle bir kurgu üzerinde üşünelim:

Diyelim FP kapanmadı veya kapandı da biri Necmeddin Erbakan diğeri de Tayyip Erdoğan etrafında iki parti kuruldu. Bir kamuoyu yoklamasında partiler NEP (Necmeddin Erbakan Partisi) TEP (Tayyip Erdoğan Partisi), ANAP, DSP, MHP, DYP, BBP gibi sıralansa ve deneklere, "tercih edeceğiniz ikinci ve üçüncü parti hangisidir?" şeklinde bir soru yöneltilse sanırım en çok geçişlilik NEP, TEP ve BBP arasında olur.

Yoksa böyle olmaz mı?

Mesela Erbakan'a ikinci parti tercihini sorsanız TEP'i, Tayyip Bey'e sorsanız ikinci parti tercihi olarak NEP'i söylemez mi?

Bu soruyu dolu dolu "Evet, Erbakan Tayyip Bey'e oy verir, Tayyip Bey de Erbakan'ı tercih eder" diye cevaplayamadığınızı tahmin ediyorum. Çünkü bazı kopuşlar, insanlara kendi yakınlarını en uzak, uzakları da sanki yakın gibi gösterebiliyor. Parti ilişkilerindeki kopuşlar da böyle duygular oluşturabiliyor. Ben bu tür sonuçları duygular ve düşünceler üzerindeki "nefsin galebesi" ile izah edebiliyorum ancak.

Ben, kişisel tarafgirlik yerine çizgi hassasiyeti içinde baktığım zaman, evet tercihler yaparım. Partilerin fikri tutarlılıklarını, temsil kabiliyetlerini, sorun çözücülüklerini-ülkeyi taşıma kapasitelerini, iç insicamlarını, seçmenle iletişim itibariyle iktidar olabilirlik potansiyellerini vs değerlendiririm. Belki birlikte hareket etme yolunda onları zorlarım da. Ama farklı oluşum zaruret haline gelmişse, hele bunun her siyasi çizgi açısından vazgeçilmez olan iktidar hedefi itibariyle toplumsal karşılığı ortaya çıkmışsa birine karşı "yokedici" bir tutum içine girmem. Birisi hep "ikinci alternatifim" gibi durur.

NEP ile TEP açısından olaya baktığımızda bir hususun daha altını çizmek gerekiyor. O da şudur: Eğer tüm kamuoyu yoklamaları yanılmıyor, elbirliği edip halkı aldatmıyorlarsa, Tayyip Erdoğan, Fazilet camiası dışından da önemli miktarda oy alıyor. Hatta şu anda görünen o ki, Tayyip Erdoğan yıldız oyuncu durumunda. Yalnız kendi camiasındaki siyasetçilerden değil, tüm siyasetçilerden daha geniş bir halk ilgisine mazhar...

Bu durumda iki ihtimalden söz edilebilir. Birisi Tayyip Erdoğan'ın Fazilet'e lider olması. Diğeri de ayrı bir siyasi oluşumun liderliğini üstlenmesi. Tayyip Erdoğan FP'ye lider olursa bugüne kadar FP çizgisine hiç oy vermemiş toplum kesimlerinden oy çekebilir mi, FP'nin ciddi bir yenilenme imajı vermesi halinde bu seçmen ilgisi nasıl olur bunlar ayrıca tartışılabilir.

Ama Tayyip Erdoğan etrafındaki yeni bir siyasi oluşumun seçmen ilgisine mazhar olacağı kesin gibi. Bu durumda FP camiası açısından bu çizgiye karşı nasıl tavır almak sağlıklı olur? Bazı ihtimalleri sıralayalım:

-Bu hareketi bölücü ve hain olarak nitelemek...

-Bu hareketin farklı insan kitlelerine ulaşmasını hiç önemsememek, bu insanlara ulaşmanın anlamsız olduğunu düşünmek.

-Bu hareketin asla ve kat'a başarı göstermemesini dilemek. Başarılarına üzülmek, başarısızlıklarına sevinmek.

-Yanımızdan yöremizden eski hukuk sebebiyle bu harekete azıcık sempati duyan olursa onları ihanete göz yummakla suçlamak. Herkese etrafımızdan gider kuşkusu ile bakmak, herkesi gözaltında ve markaj içinde tutmak.

-Başarıları için dua etmek. Misyonun hangi kanalla olursa olsun büyümesini şükürle karşılamak.

-Her halükarda haklarında iyi şeyler söylemek. Bir bayrak yarışının mahlukatın sayısınca yapılabileceğini düşünmek.

-Yeni hareketin meşruiyet çizgisinden ayrılmamak kaydıyla bizim ulaşamayacağımız farklı toplum kesimlerine ulaşmasını önemsemek. Ondan sevinç duymak. Yolların bir başka dünyada buluşacağı düşüncesiyle yaklaşmak.

Ben diyorum ki bu gerilim günlerinde, zordur ama, kalplerimizi avucumuzun içine alıp, onunla "Huzurda konuşmak" gibi bir yöntemi benimsemeliyiz. İnanan bir insanın farklı duyarlılıkları vardır; bunu unutmamalıyız.

Tayyip Bey geniş bir toplum kesimi tarafından seviliyor, belki pekçok siyasetçiden daha çok da seviliyor, bu açık. Önceki gün Batman'dan bir okuyucum aradı, "Batman'ın dağındaki çoban onu tanıyor, seviyor, bu sevgiyi önemsemeliyiz" dedi. Sevgi onun sınavı, bunu unutmaması lazım, onu sevdirenin iradesine saygı da başkalarının sınavı. O sevgilerden hayırlı sonuçlar üretmesini dilemek de öyle. Belki buna bir şey daha ilave edilebilir: Derin murakabe... Ona "Adını unutma" diye seslenmek sürekli...


11 Haziran 2001
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Yeni Şafak'a Yeni Okur ol !!! - Abone ol !!!
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED