T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gerçek özürlü kim?

İngiltere'de seçimden başarıyla çıkan Tony Blair, yeni hükümetinde sürpriz isimlere yer veriyor; en büyük sürprizi ise içişleri bakanlığına gözleri görmeyen David Blunkett'i getirerek yaptı. İşçi Partili Blunkett, parlamento çalışmalarına, özel eğitilmiş köpeğiyle katılıyordu... Gözleri görmeyen birinin içişleri bakanlığı gibi önemli ve hassas bir koltuğa oturtulması, kendilerini dışlanmış hisseden sayıları oldukça fazla özürlüler açısından önemli bir adım...

İngiliz politikacı Blunkett'le aynı özrü paylaşan iki genç insanla, geçtiğimiz günlerde, iki ayrı vesileyle karşılaştım. Biri genç bir avukat hanım. Görmedeki eksikliğini sıfıra yaklaştıracak çabalarla hukuk fakültesini bitirmiş, şimdilerde bilgisayar başında geçirdiği saatlerde dünyanın her tarafındaki farklı insanlarla iletişim kurarak bilgisini artırmaya çalışıyor... Tanışmamız da bana gönderdiği bir e-mail mesajına verdiğim cevapla gerçekleşti.

Görmeyen birinin bilgisayar kullanması, başkalarıyla yazışması, ilk bakışta imkânsız gibi görünüyor, ama değil. Farklı bir alfabe kullanmıyormuş, bilgisayarının klavyesi benim kullandığımdan farksızmış; "On parmakla ve hızlı yazarım ben" dedi... Bu durumda kendisinin yazması kolay, peki ya yazılanı nasıl okuyor? Bunun için, Türkçeye de uyarlanmış, 'ekran okuma programı' kullanıyormuş; kendisine gönderilen mesajları, ya da merak ettiği konulardaki yazıları, ekranda gördüğü her şeyi 'biraz tuhaf aksanlı, ama anlaşılır biçimde' okuyan program sayesinde tâkip edebiliyormuş...

Aynı hafta içerisinde tanıştığım ikinci genç de hukuk fakültesi mezunuydu. O da özürlü oluşunu bir eksiklik olmaktan çıkarmış... Derneklerinde gönüllülerin doldurduğu her eğilimden yazara ait kitapların kasetleri bulunuyormuş; karşılaştığımız kitapçıda benden de 'okunmak üzere' bir kitabımı istedi ve uzakta raflarla meşgulken, hediye ettiğimin parasını kasaya ödeyerek beni kendisine mahçup ve borçlu bıraktı.

Türkiye, özürlülerinin varlığını gerektiği gibi kabul etmeyen nâdir ülkelerden. Tekerlekli iskemleye mahkûm bir bedensel özürlü, bir yakını sürekli yanında olmaksızın, bir yerden bir başka yere gidemez bizde. Toplu yaşanılan yerler, üniversite kampüsleri, devlet daireleri, kaldırımlar düzenlenirken, oralardan bedensel özürlülerin de yararlanacakları hiç düşünülmez. Faruk Öztimur gibi özürlüler için çalışan kendisi de bedensel özürlü önderlerin çabaları, göstermelik olmaktan öteye gidemeyen bir kaç düzenlemeyi zorlamayla sınırlı kaldı, maalesef...

Eğitim ve sağlık gibi temel alanlara bütçeden ayrılan fonların azlığı ortadayken, "Özürlüler unutulmasın" teklifi bazılarına gülünç gelebilir; ancak, âdil olan, hizmetlerin en fazla ihtiyacı olanlardan başlayarak kullandırılmasıdır. Özürlülerin sağlık ve eğitim sorunlarını öne alan bir anlayışa ihtiyaç var. İstihdamda da, özürlüler, kendilerinin rahatlıkla icra edebilecekleri görevlere getirilebilirler. İngiltere'de görme özürlü politikacı içişleri bakanı olarak atandı; bizde görme özürlü birinin içişleri bakanlığında gelebileceği tek yer, kabiliyeti ve bitirdiği fakülte ne olursa olsun, bakanlık santral memurluğudur. Oysa, hukuk veya siyasal bilgiler fakültelerini bitirmiş özürlüler için, aynı bakanlıkta, çok daha yararlı olabilecekleri görevler bulmak zor olmasa gerek...

İşe, önce politikadan başlamak gerekiyor. Özürlüleri listelerinden aday gösteren partiler oldu; ancak seçilmesi çok zor sıralardan... Son seçimde, FP'nin İstanbul listesinde, tanıyanların hayranlıkla bahsettikleri görme özürlü bir avukat adaydı, seçilemedi. Partiler, ülke çapında sayıları yüzbinlerle ifade edilen özürlü vatandaşlara, oy potansiyeli olarak bile, önem vermiyorlar.

Sağlamlara sakat muamelesi yapılan, toplumun belli eğilimlere sahip kesimlerine kanserli gözüyle bakanların yaşadığı bir ülkede, özürlü insanlara şefkatle ve adalet duygusuyla yaklaşılmasını istemenin epey garip kaçtığının ben de farkındayım. Ancak, herkese dönük haksızlık ve adaletsizliklerin, zayıf durumda olanlarını düşünmeyen, özürlülerine gerektiği incelikle davranmayan bir ülkede daha kolayca yapılabildiği de muhakkak... Baksanıza, görme özürlüyü içişleri bakanı olarak atayabilen İngiltere'de, başka inançlıların, muhaliflerin, aykırı düşünenlerin de önü kesilmiyor; inançları yüzünden ayrımcılık yaşayanların rahat nefes alabildikleri demokratik ülkeler arasında İngiltere de bulunuyor...

Asıl özürlüler, insana karşı acıma duygusundan mahrum olanlardır...


11 Haziran 2001
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Yeni Şafak'a Yeni Okur ol !!! - Abone ol !!!
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED