T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Çocuklara özgürlük!

Ülkenin kemikleşmiş sorunlarını ele aldığı son kitabı Esir Çocuklar Cehennemi'nde Mehmet Altan, eğitim sistemimizin politikalarını da eleştiriyor.

Ülkemizin sayılı demokrat kalemleri arasında yer alan Mehmet Altan, son kitabı 'Esir Çocuklar Cehennemi'nde, Türkiye'nin siyasi çıkmazlarını, toplumumuzda yaşanan ahlaki erozyonun temellerini, artık dayanılmaz boyutlara gelmiş ideolojik kavgaların anlamsızlığını sorguluyor. Türkiye'ye özgü olan kamplaşmaların bu ülkenin geleceğini nasıl esir aldığını dile getiren Altan, Susurluk, 28 Şubat süreci, Kürt sorunu, tıkanan sistemin açmazları, yolsuzluklar, laiklik, demokrasi, insan hakları, Refah Partisi ve siyasi söylemleri gibi Türkiye'yi yakından ilgilendiren pek çok konuyu analiz ediyor. Esir Çocuklar Cehennemi, ülkemizde yaşanan sorunları ve bu sorunların nedenlerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken, beraberinde 'kurtuluş' reçetesini de sunan bir kitap.

Aç karına ideoloji olmaz!

"Cumhuriyet ile demokrasi arasında doğrudan bir ilişki olmadığı gibi, Cumhuriyet ile laiklik arasında da doğrudan bir ilişki yok" diyen Altan, geçim sıkıntısı içinde boğulan insanların gündeminde 'laiklik' veya 'demokrasi' gibi kavramların yer edinemeyeceğini, zaten enflasyon canavarının keskin dişlerinden kaçan insanların da demokrasiye ya da laikliğe yeterince sahip çıkamıyacağını belirtiyor.

Altan, halkın bu kavramlara gereğince sahip çıkamadığı zaman da, Türkiye'de askerin demokrasinin ve laikliğin hamisi olacağını ve böyle olduğu sürece de halkın bir türlü rahat nefes alamayacağını ifade ediyor: "Demokrasi aynı zamanda 'ekonomik özgürlüğü' de, serbest girişimi de içerir. Ekonominin patronu devlet değil halktır. Girişim dinamizmi, halkın refahını, tüketim anlayışını ve yaşam biçimini değiştirir. Zenginliğin arttığı yerde laikliğe halk sahip çıkar. Ordu da savunma ile ilgilenir. Biz hâlâ tarım ülkesiyiz. Dünya yoksullarının yüzde 8'ini barındırıyoruz. Bir yaşına gelmeden ölen çocuklar sıralamasında başa güreşiyoruz. Demokrasiye ise sahip çıkan olmuyor. Türkiye'de zenginlik üretmeyen sosyo-ekonomik yapı irdelenmedikçe, bunu engelleyen ve hırsızlığı üreten devletçi ekonomik sitem değiştirilmedikçe, biz aynı yerde dönüp dururuz. Demokrasiyi geliştirmeden, laikliği pekiştirmek mümkün gözükmüyor. Yaşam çilesi içindeki insanların, laiklik olmuş ya da olmamış umrunda değilse, laik düzeni kim koruyacak?" Altan, Türkiye'deki laikliği korumak isteyen laiklerin önce demokrasiye sahip çıkması gerektiği kanısında.

"Demokraside, mutlak doğrular olmadığı gibi, sistemin belli bir doğruya veya doğru olarak kabul edilen sava göre biçimlenmesi de söz konusu olamaz. Özellikle, yaşama ve yönetme hakkının herkesin kullanımına açık olması, bunun önünde engellerin bulunmamasıdır. Daha doğrusu herkesin her zaman özgürlüğe sahip olmasıdır. Dolayısıyla, demokratik bir toplum her şeyden önce çoğunlukçu bir toplum değil, çoğulcu bir toplumdur" sözleriyle demokrasi hakkındaki düşüncelerini ifade eden Altan, laikliğin demokrasinin varolması için şart olmadığını, ancak demokrasinin diğer prensipler ve ideolojiler gibi laikliğin de varlığına izin verdiğini söylüyor.

Müslüman demokrat olur mu?

Kitapta, 'Müslüman demokrat olur mu?' konusuna da değinen yazar, 28 Şubat öncesinde Erbakan'ın siyasi kirize neden olacak hatalarının olduğunu, ancak bu hataların Refah Partisi'nin tabanının beklenmedik bir biçimde demokrasiyle tanışmasına ve demokrasi kavramına ısınmasına neden olduğunu düşünüyor.

"Müslümanların, kendi inançlarına uygun bir yaşam tarzını sürdürmelerini ve bu yaşam tarzını başkalarına zorla dayatmadan kendi bireysel özgürlükleri olarak kabul etmelerini demokrasi sağlar. Başkalarına kendi inancını dayatmak, diğerinin 'günah işleme hakkını' elinden almaya kalkmak, ancak otoriter ve totoliter bir rejim getirir" diyen Altan, Türkiye'de bazı insanların 'din devleti'nin peşinde koştuğu takdirde birilerinin de 'askeri bir devlet'in peşinde koşacağını söylüyor. Birey Yayınları / Tel: 0212-511 33 69

 
Karşılaştırma edâtlarında yapılan dil yanlışlıkları
"Ne" ve "ne de" karşılaştırma (mukayese) edatları, aralarında birçok ünlü isim bulunan gazeteci ve yazarlar tarafından yanlış kullanılıyor.
Heves değil bu, gerçek!
Çanakkale'de çeşitli okullarda öğrenim gören 14-18 yaşlarında 17 öğrenci, yazdıkları senaryoyu filme çekecek. Gelibolu Anadolu, Denizcilik, Çanakkale Milli Piyango Anadolu, Ticaret, Endüstri Meslek Liseleri ile Eceabat Türközü İlköğretim Okulu öğrencilerinden oluşan 17 kişilik ekip biraraya gelerek senaryo yazdılar. 'Altıncı His' filminden esinlenerek yarım saatlik polisiye film senaryosu yazan öğrenciler, buldukları amatör kameralarla çekimleri yapıp rolleri de kendileri üstlenecekler. Asıl görevi insanların hayatını kutarmak olan bir polis memurunun gördüğü rüya üzerine yaşadığı enteresan olayları konu alan senaryoyu önce öğretmenlerine okuyarak vize alan öğrenciler, Eceabat Emniyet Amirliği'nden film için gerekli izni aldılar. 5 Mayıs'ta çekimlerine başlanacak filmin konusunu yaratan Vildan Varlık, Görkem Sülü, Bahadır Aslan adlı öğrenciler, tecrübesiz olmalarına rağmen "yaşama ilk adım" olarak nitelendirdikleri çalışmaları için Çanakkale Emniyet Müdürlüğü, Eceabat Belediye Başkanlığı, Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı ve Gelibolu'da faaliyet gösteren Sinema Sinepoli'nin desteğini aldılar. Senaryoyu oluşturan ve filmin yönetmenliğini de üstlenen 3 öğrenci, "Yapmak istediğimizi kimse çocukça bir heves olarak görmesin. Kendi çapımızda iddialıyız. Çalışmalarımızı çok ciddi olarak sürdürüyoruz. Profesyonelce olmasa da, başlangıç için iyi bir deneyim olarak görüyoruz. Biraz da sanata dikkat çekmek istiyoruz" dediler.
1 Mayıs 2001
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED