T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hüsamettin Özkan ve önemli misyonu

"Bülent Ecevit'in arkasındaki güç" olarak bilinen Hüsamettin Özkan'ın DSP Kurultayı'nda mâruz kaldığı muameleye herkes dikkat etmiş; tribünlerde en arkalara oturtmuşlar kendisini, seçimde en az oy ona çıkmış... Bu doğru bir gözlem. Ancak, Hüsamettin Özkan'ın Bülent Ecevit'in eksiklerini gözlerden sakladığı da bu arada ortaya çıktı: Rakibinin soyadını hatırlamakta zorlandı ve Pişkinsüt yerine Pişirici dedi DSP lideri; bir kaç kez ayağı sürçtü, tökezledi ve Anıtkabir şeref defterine 30 Nisan yerine 30 Mayıs tarihini yazdı... Anlatımındaki çelişkiler de gözden kaçmadı; Sema Pişkinsüt kendisi mi konuşmak istemedi, yoksa konuşturulmadı mı, her iki yöne de çekilebilecek sözler sarf eden Ecevit yüzünden anlaşılamadı.

Hüsamettin Özkan'ı uzakta tutmakla, Rahşan Ecevit, eşine ve genel başkan yardımcısı olduğu DSP'ye kötülük yaptığını bilmeli.

Ancak parti içi bu sürtüşme, daha önce aldırmayan pek çok kişiyi, başbakanın sağlığı konusunu ciddiye almaya sevk etmiş olmalı. Düz yolda tökezlemek ve istikamet belirlemede zorlanmak gibi fiziki sorunları var Ecevit'in; ancak zaman ve mekân tayininde de iyi olmadığı meydanda. Kişileri tanımakta, tanıdıklarına hitapta bayağı zorlanıyor. Muhakeme gücü ne durumda, bilemiyoruz.

Bu sorunların parti kurultayında neye mal olduğunu hep birlikte gördük: Bugüne kadar kendisini dürüst, ilkeli, demokrat, nâzik tanıtmayı ve bu sayede taraftar toplamayı becermiş olan kurt politikacının gerçek yüzünün farklı olduğu ortaya çıktı. Kurultayın DSP açısından bir önemi elbette var; ancak daha büyük önemi, ekranlarla evlere taşınan görüntülerin DSP ve Ecevit gerçeği üzerinde yeniden düşünmeyi gerektirmesinden... Ecevit'e toz kondurmayan ortaklarını da zor duruma düşürdü 'gerçek yüzü' ile ortaya çıkan Ecevit...

Bülent Ecevit başbakan sıfatını taşımasa, DSP büyük ortak olarak iktidarı paylaşmasa o görüntülerin fazla bir kıymet-i harbiyesi olmayabilirdi; ancak Ecevit'in yaşla ilgili sorunlarla baş etmekte zorlandığının saklanamaz biçimde ortaya çıkması, devlet açısından da dikkate alınması gereken bir zaaf noktası teşkil ediyor. Kurultay'daki Ecevit, pek çok kişi tarafından, herhalde, devlet yönetimini zaafa uğratabilecek bir 'sorun' olarak değerlendirilmiştir.

Bu, pek de yanlış olmayan bir değerlendirme. Yanlış değil, çünkü, geçtiğimiz günlerde meydana gelen iki olay, medyadaki "Ecevit âşığı lobi" tarafından saklanmaya çalışılsa da, durumun vahametini ortaya koydu. Başbakanın imzasını taşıyan bir genelgeyle bazı yerleşim merkezlerinin isimleri Türkçeleştirildi; sarkık üslup eleştirilere sebep olunca, "Bana gösterdikleri metni değiştirmişler" gerekçesini kullanan Ecevit genelgenin iptal edildiğini duyurdu. Benzer bir 'yanlışlık' da 'bayrak tüzüğü' olayında yaşandı; İstiklal Marşı törenlerine başörtülü kadınların katılamayacağını öngören Bakanlar Kurulu onaylı tüzüğün, başbakanlıktan sonra gönderildiği devlet birimi tarafından eklemeler yapılarak değiştirildiği anlaşıldı...

Birbiri ardına yaşanan bu iki olay, devlet yönetimindeki zaafın bürokrasiyi boşluk doldurmaya sevk ettiğine işaret ediyor. Hep böyledir zaten; boşluk kabul etmeyen iktidarda zaaf meydana gelmişse, durumdan vazife çıkaranlar olur...

Yönetmelik ile tüzük kamuoyunu ilgilendiren konularda oldukları için, uygulamaya konulmadan engellenebildi; peki ya bu tür hatalar herkesin gözü önünde yapılmıyorsa? Yürütmenin kilidi konumundaki bir makamın sahibi, örtülü ödenek hesaplarından uluslararası müzakerelere uzanan geniş bir spektrumda hergün yüzlerce icraata müdahil olmak zorunda; hiçbiri zaaf kaldırmayan yüzlerce icraata... Önümüzdeki günlerde İspanya'ya gidecek Ecevit, bu yıl yolunun Washington'a da düşeceği söyleniyor. DSP kurultayındaki görüntüsüyle, Bülent Ecevit, işte bu alanda pek güven telkin etmedi.

Rahşan Ecevit kurultayda uzakta tuttuğu Hüsamettin Özkan'ı bundan böyle de eşinin yanına yaklaştırmayacak mı acaba? Başka konulardaki mülâhazalarımı saklı tutarak, Özkan'ın Ecevit'in uzağında durmasının ülke açısından sakınca teşkil ettiğine inandığımın bilinmesini isterim.

Ülkenin ve siyasetin gerçeği bu, ne yapayım?


2 Mayıs 2001
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED