T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hakimiyet medya patronlarının

Neden Meclis, halk nezdinde itibar kaybetti diye üzülüyoruz. Elbette kaybeder. Eğer siz tutup milletvekillerinin parmaklarını, falanca medya patronuna rehin ederseniz, milletin menfaati yerine, gazete sahiplerinin çıkarlarını kollar ve basındaki tekelleşmenin daha da derinleşmesine göz yumarsanız, elbette Parlamento'ya kimse sevgi ve saygı beslemez.

Meclis duvarında yazan "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin" ibaresini bari kaldıralım. Zira, egemenliğin sahibi millet değil, gücü elinde tutan bir avuç insan. Demokratik değil, oligarşik bir yapı ile karşı karşıyayız.

Ciddi pazarlık

Başta Aydın Doğan olmak üzere, medya patronlarının çoğu, yasağa rağmen devlet ihalesine girdiler, enerji dağıtım santrallerinin işletme hakkını kazandılar.

Aydın Doğan, Petrol Ofis AŞ'yi İş Bankası ile birlikte aldı. Üstelik POAŞ'ın özelleştirilmesine rağmen, halâ, devlet kurumları -eski alışkanlıkla(!)- akaryakıtlarını Petrol Ofis'ten temin ediyor.

Mevcut kanun bir kişi, bir televizyonda veya birden fazla televizyonda toplam % 20'den fazla hisse sahibi olamaz demekte. Bir kanalda % 10'dan fazla hissesi olan ise, devlet ihalesine giremiyor.

Hemen hemen hiç kimse, % 10'luk ve % 20'lik sınıra riayet etmedi. Üstelik, RTÜK'e, hayali ortakların isimlerini resmen bildirmek suretiyle, suç işlemekten de çekinmediler.

Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin... vs. Ertuğrul Özkök'ün itiraf ettiği gibi, Suna Pelister'ler ortak diye listelerde gösterildi. Resmi makamlar aldatıldı; sahtecilik yapıldı. Devlet bu hukuk dışı durumun takipçisi olmadı. Hükûmet, göz yumduğu sahteciliğin karşılığında destek pazarlığı yaptı.

"Biz kanuna uymuyoruz. Kanun bize uysun" düşüncesiyle şimdi Parlamento seferber edildi. Evvelki gün, liderlerden talimatlı milletvekilleri Anayasa Komisyonu'nda istenilen değişikliği gerçekleştirdiler. % 20'lik ortaklık payını % 25 izlenme payına çıkardılar. Bu çabalar birkaç yıldır geri püskürtülüyordu. Ama bu defa işi sıkı tuttular. Belli ki ciddi bir pazarlık yapıldı. Müzakerelerin perde arkasını doğrusu bilmek isteriz.

İzlenme payı

RTÜK Başkanı Nuri Kayış'tan aldığımız bilgiye göre, Türkiye'nin % 99'unda seyredilen TRT 1'in yıllık ortalama izlenme payı % 7. Yani bu kanun bir kişiye, ulusal çapta 3 adet TRT 1 gibi kanala sahip olma imkânını getiriyor.

Bölgesel kanal ve radyolarla, yüzlerce yayın organı bir kişinin elinde toplanabilecek. Aynı şekilde % 25'lik izlenme payına kadar, devlet ihalesine girmek serbest.

"İzlenme oranı, % 25'in altında olan yayın kuruluşlarında, hisse oranları için herhangi bir sınırlama getirilmediğinden, bugünkü izlenme oranları dikkate alındığında, bir kişinin, ülkedeki 260 TV kanalının ve 1200 radyonun pek çoğunu ele geçirmesine kanunen bir engel kalmayacaktır" diyor RTÜK Başkanı Nuri Kayış ve şöyle devam ediyor: "İtalya'da geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimde, Silvio Berlusconi, hakkında 12 adli dosya olmasına rağmen, 3 büyük televizyon kanalını elinde bulundurmanın gücünü kullanarak başbakan oldu. Tekelleşmeyi önleyemezsek, medya imparatorları yakında ülkenin kaderi üzerinde bugünkünden daha etkin hale gelecekler, tümüyle kontrolden çıkacaklardır. Bazı medya kuruluşları, bugün zaten kendilerini yasamanın da, yürütmenin de, yargının da, üstünde bir güç olarak görüyor. Onlara yeni güçler verilmemelidir. Ben basın özgürlüğünden, medya patronlarının diledikleri gibi at oynatmalarını değil, halkın doğru, manipüle edilmemiş özgür haber alma hakkını anlıyorum."

İzleme oranını gerçeğe yakın tesbit etmek de kolay değil. Bugün AGB 1920 adet cihaza bağlı olarak ölçüm yapıyor. Türkiye'de 25 milyon televizyon alıcısı mevcut. İzlenme payı tesbiti için RTÜK görevlendirildi. Acaba kaç cihaza bağlamak suretiyle doğru bir değerlendirme yapılabilecek?

Erteleme

Meclis, patronlara, bir servis daha yapıyor. Frekans ihalesi belirsiz bir tarihe ertelendi.

Şöyle ki: Kanunun yayını tarihinden itibaren, frekans planlamasını RTÜK, Telekomünikasyon Kurumu'na verecek. Telekomünikasyon Kurumu 4 ay inceleyecek, sonucu, Haberleşme Yüksek Kurulu'na devredecek. Haberleşme Yüksek Kurulu da en fazla 6 ay içinde, frekans planlamasını karara bağlayacak.

Böylece aradan neredeyse 1 yıl geçecek. O sırada digital yayın sistemi (uydu aracılığı ile yayın) geçerlilik kazanacak. Kimse, analog sistemle (karadaki vericiler vasıtasıyla) yayın ihalesine para vermeyecek.

Zaten digital yayıncılıkta, kanal imkânı da çok genişliyor.

Frekans ihalesini TV patronları, 7 yıldır erteletmeyi başardılar. Böylece para ödemeden devletin frekansını yıllardır kullanıyorlar.

28 Şubat ortamında sözde "irticacıları elimine etmek için" güvenlik belgesi lâzım denildi; tarihi tesbit edilmiş olmasına rağmen frekans ihalesi gene geciktirildi. Son defa, (26 Nisan'da) bazı yayın kuruluşları, ulusal frekans ihalesi için yargıdan yürütmeyi durdurma kararı aldılar.

RTÜK, 16 TV kanalını 15 frekans yerine, 11 frekans üzerinde yarıştırarak, rekabeti kızıştırmak ve devletin kârını arttırmak istemişti.

İhale ertelenince, RTÜK'ün istediğinin aksi oldu. Bugüne kadar devletin frekansını bedava kullanan TV sahipleri, daha en az bir yıl, hiçbir ücret ödemeden mevcut frekanstan istifade edebilecekler. Bir yıl sonra da, analog sistem eskiyecek, digital sistem (uydu üzerinden yayın) yaygınlaşacak. Böyle bir ihaleye belki gerek dahi kalmayacak.

500 trilyonluk kayıp

RTÜK Başkanı Nuri Kayış, "ihalenin ertelenmesi devlete 500 milyon dolarlık bir gelir kaybına sebeb oldu" diyor. Kayış, 100 trilyon liranın ulusal kanalların frekans ihalesinden, 400 trilyonun da, bölgesel radyo ve televizyonlara frekans tahsisinden beklendiğini belirtiyor.

Türkiye'de halen yayın yapan 260 TV kanalının 16'sı ulusal, 1200 radyo istasyonunun da 36'sı ulusal. Rekabetin nasıl çetin geçebileceğini İstanbul örneği ile açabiliriz. İstanbul'da 140 radyo yayını, buna mukabil 40 frekans mevcut.

Tasarı kanunlaşırsa, en az ihale bir yıl erteleniyor. Sonrasına Allah Kerim! Digital sistem gerçekleşir, analog para etmez; televizyon patronlarının da paraları ceplerinde kalır.

Medya baronları söz konusu olduğunda, 500 milyon doların lâfı mı olur!!!

Vatandaşlarımız böyle bir Parlamento'ya itibar etmemekte haklı.

Çünkü bunların pek çoğu milletin vekilleri gibi değil, medya imparatorunun vekilharcı gibi davranıyor.

Hangi aciliyet tahtında bu tasarı gündeme geldi? Suç işleyen patronlar, parmak hesabıyla legaliteye geçiriliyor. Dinç Bilgin'in akıbetinden sonra "Sıranın kendisine geldiğini" hissedenler veyahut öyle sananlar var.

Korku, dağları bekliyor.


19 Mayıs 2001
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED