T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
En çok okunan yazarlar ve gerçeklikler

Hürriyet, Milliyet, Sabah, Star ve Radikal gazetelerinde yazı yazan şu isimlerin ne tür ortak yanları var?

C. Ülsever, S. Turgut, B. Coşkun, E. Berberoğlu, G. Göktürk, A. Bayramoğlu, Ç. Altan, T. Akyol, G. Uras, M. Tamer, H. Pulur, E. Ardıç, S. Nefçi, Y. N. Öztürk, K. Başar, P. Mağden, M. Yılmaz, M. Belge, İ. Berkan.

İlk bakışta bu yazarların ortak noktalarını tespit etmek zor olabilir. İnternetteki Haberatak. Com sitesinin düzenlediği günlük gazetelerde en çok okunan yazarlar anketinde siteyi ziyaret edenlerin en çok okuduklarını beyan ettikleri yazarlar bu isimlerdir.

Bunda ne var? Bir anket düzenlenmiş ve cevap verenler de belli isimleri işaretlemişler. Bu gayet normal ve sıradan iş diyebilirsiniz. Ama öyle değil. Bu anketin ortaya koyduğu sonuçların önemli bir anlamı var.

En çok okunan bu isimleri kendi gazeteleri açısından değerlendirmek mümkün olduğu gibi gazete ayırımı yapmadan genel olarak değerlendirmek de mümkün.

Mesela Hürriyet gazetesine bakalım. En çok satan bu gazetenin en çok okunan isimleri C. Ülsever, S. Turgut, B. Coşkun ve E. Berberoğlu'dan daha çok tanınmış yazarları da var. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni E. Özkök, başyazarı O. Ekşi, E. Çölaşan, ünlü anayasa hukukçusu M. Soysal, Ankara notlarını yazan İ. Solak ve diğerleri okuyucularca tercih edilmemiş.

Yine Sabah'ta G. Mengi, Y. Donat, O. Gönensin okunmuyor da G. Göktürk, A. Bayramoğlu ve Ç. Altan gibi isimler okunuyor.

Milliyet'te şaşırtıcı şekilde en çok okunan yazar T. Akyol oluyor. Star'da E. Ardıç zirveye oturuyor. Radikal'de P. Mağden ilk sıraya yerleşiyor.

Statükocular okunmuyor, değişimden yana olanlar önde...

Dikkat edin, gazetelerin en çok okunan yazarları her şeyden önce statükocu değiller, mevcut sorunlara ve kurumlara eleştirel yaklaşıyorlar, değişimi her vesile ile savunuyor ve bu yöndeki talepleri dile getiriyorlar. Liberaldirler, temel haklar ve özgürlüklerden yana tercihlerini koyuyorlar. Mevcut toplumsal sorunlara daha çok yer veriyor, sosyal gerçeklikten hareketle gelişmelere yaklaşıyorlar. Türkiye'nin içeriye kapanmasını, etrafımızın düşmanlarla çevrili olduğunu, herkesin bizi yıkmak için çalıştığını söylemiyorlar. Dünyanın gittiği yönü görmeye çalışıyorlar ve okurlarına da bunu göstermeye gayret ediyorlar. Küreselleşmenin gerisinde kalınmamasını öğütlüyorlar... Sözün özü statükocu değil, resmi doğruların ve ideolojilerin dar kalıpları içerisinde sıkışarak sorunlara öyle bakmıyor özgürlüklerden, açılımlardan ve dünyanın gidişatına ayak uydurmaktan söz ediyorlar. Ve bundan dolayı da okuyucular tarafından en çok okunan yazarlar olarak işaretleniyorlar.

Çarpıcı örnek olduğunu için hatırlamakta yarar var. Hürriyet'te Serdar Turgut bir gerçek Türkiye tartışması başlatmıştı, gelişmelere ve vahim toplumsal sorunlara dikkat çekmişti. E. Özkök ise Turgut'u popülizm yapmakla eleştirmişti. Sonuç ortada okuyucu Özkök'ü değil Turgut'u okuyor!

Bu sonuç önemli değil mi?

Ben bunu çok önemsiyorum. Ya şöyle bir tablo çıksaydı? En çok okunan yazarlar mesela E. Özkök, O. Ekşi, E. Çölaşan, İ. Solak, G. Mengi, T. Alkan, M. Toker... Evet böyle bir sonuç çıksaydı, bunun da bir yorumu ve anlamı olurdu. Ama böyle değil farklı bir sonuç çıkmıştır.

Bu sonuçlar toplumun bir eğilimini gayet açık şekilde ortaya koyuyor. Toplum özgürlüklerden, temel haklardan, değişimden, dünya ile bütünleşmekten yana bir eğilim içerisinde. Önündeki ideolojik, kurumsal, bürokratik engellerin kaldırılmasını istiyor. Keyfiliklerden, hukuksuzluklardan, yanlı davranmalardan, statükonun olduğu gibi devam konusundaki direnişinden, çürümüş yapılarn binbir ideolojik sarmalamalarla korumaya çalışmaktan bıkmış usanmış durumda. Bu refleksin tercümanlığına soyunan yazarları okumuyor, okumak istemiyor, kısacası onları es geçiyor.

Bu gerçeklik başta ilgili gazete yöneticilerini, yazarlarını, patronlarını ve ardından siyaset ve devlet seçkinlerini uyarmaya yeter mi acaba? Hiç sanmıyorum, zira kararları alırken ve politikaları oluştururken toplumun ve ilgili kesimlerin eğilimlerini dikkate almama geleneği kültürel gen yapımızdaki egemenliğini sürdürdükçe sosyal gerçekliklerin karar alıcılar nezdinde fazla bir anlamı olmayacaktır. İktidarı kullananlar sosyal gerçeklikleri değil ideolojik tercihleri dikkate aldıkça krizden krize yuvarlanmamızda şaşılacak bir şey yoktur.


12 Nisan 2001
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED