T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hüsamettin Özkan'a sorular

Evvelki gün Meclis'te Hüsamettin Özkan hakkında verilen soruşturma önergesi konuşuldu.Önergenin altındaki imzadan biri olarak, bazı sorular yönelttim Özkan'a. Maalesef teferruatın haricinde tatmin edici bir cevap alamadım.

Teferruat

Teferruat, etrafta dolaşan dedikodulardı. Bunlar aydınlığa çıktı.

Meselâ Mehmet Eymür'ün sitesi Atin.org'da yayınlanan bir bilgi notunda "Hatice Behlül Özbay, Cumhur Ersümer'in de kayınvalidesidir" deniliyordu.

İşte bu konu anlaşıldı: Cumhur Ersümer ve Hüsamettin Özkan bacanak değil.

Hikmet Uluğbay'ın intihar olayından beri, Hüsamettin Özkan'la aralarında bir münakaşa cereyan ettiği, murakıp raporlarının adalete intikalinden hükûmetin rahatsız olduğu, bu yüzden Uluğbay'a baskı uyguladığı ileri sürülüyordu.

"Hayır" dedi Uluğbay, "Ben Hüsamettin Özkan'la tartışmadım."

Üçüncü nokta da, aydınlandı. Hüsamettin Özkan 2 ay değil, sadece 15 gün Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı'na vekâlet etmişti. Ayrıca Güneş Taner'in istifasından sonra, Hazine, kendisine değil, Başbakan Yılmaz'a bağlanmıştı.

Hüsamettin Özkan, soruşturma önergesinin anasını bıraktı, "danasıyla" (!) uğraştı. Hep soruların kenarından dolaştı. Konuyu yakından takip etmeyenler açısından doğrusu inandırıcıydı. Ecevit'i nasıl her konuda bu kadar rahatça ikna edebildiği daha iyi anlaşıldı.

Tabiî midesinden devlete yakalanmış basının büyük bir bölümü Özkan'ı övdü ve alkışladı. Türkiye'nin zaten en büyük sorunu bu. Yolsuzlukların üzeri hep böyle kapatılıyor.

Özkan sorumlu

Özkan, murakıp raporlarını niye geciktirdiği konusuna hiç değinmedi. Belki de Hazine ile ilişkili olmadığının altını çizmek suretiyle, bu konularda sorumluluk taşımadığını belli etmek istiyordu. Oysa, kendisinin, perde arkasındaki etkisi herkes tarafından biliniyor. Bir devlet sırrı değil. Hatta, Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında, gizli oyunu DSP'li denetçiye göstererek kullanmadığı için, Hazine'den sorumlu Bakan Recep Önal'ı azarlaması, Genel Kurul'da televizyon kanalları tarafından tesbit edilmiş ve yayınlanmıştı.

Hazine, fiilen Özkan'ın denetiminde çalışmaktadır. Kaldı ki, hükûmetin, özellikle ekonomiden sorumlu olan DSP kanadının, murakıp raporlarının savsaklanmasında müşterek sorumluluğu mevcuttur.

Halk Bankası

Hüsamettin Özkan, Halk Bankası'na ilişkin raporların tümünün yargıya intikal ettirildiğini belirtti. Ama sorumuz, neden 2 yıl geciktirildiğine ilişkindi.

Savcılığa 1998'de gönderilen 5 dosya, izin için, 399 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname gereğince, Özkan'a iade edilmişti. İzin, ancak Ekim 2000 yılında çıktı. Bu gecikmenin sebebine Özkan hiç temas etmedi.

"10 yıl hapis istemiyle yargılanan Yenal Ansen, niçin halâ görevde, neden Halk Bankası'nın yönetiminden alınmadı?" sualimiz de cevapsız kaldı.

Özkan, kendi döneminde kimseye kredi verilmediğini belirtti. Halbuki, haksız açılan ve vadesi dolan kredilerin niçin takibine geçilmediğini sorguluyorduk. Ve sorumlu olan banka yöneticileri hakkında neden murakıp raporları doğrultusunda 1998'de suç duyurusunda bulunulmayarak, 2000 yılının ekim ayının beklendiğini öğrenmek istiyorduk. Özkan ise, "Krediyi ben vermedim ve kamu bankalarından hiç kredi almadım" demekle yetindi.

Egebank

Aynı şekilde, Egebank ve Etibank'a ilişkin murakıp raporlarının savsaklanma hususuna da temas etmedi.

Egebank hakkındaki raporlar, Nisan, Mayıs 1999'da, Hazine'den sorumlu bakan Uluğbay'a ulaşmış, o da Cumhuriyet Savcılığı'na dosyayı göndermişti. Haziran 1999'da Bankalar Kanunu değişince, savcılık dosyayı bakanlığa geri yolladı. Ama, Uluğbay'ın intihar teşebbüsü ve istifasından sonra göreve gelen yeni Hazine ekibi (Hüsamettin Özkan, Recep Önal ve Selçuk Demiralp) bırakın suç duyurusunda bulunmayı, Egebank'ın Mevduat Sigorta Fonu'na devrini 6 ay gecikmeyle ancak Aralık ayında gerçekleştirdi.

Egebank'ın sahibi Murat Demirel, Özkan'ın değil, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun girişimiyle, ancak 2000 yılının eylül ayında DGM'de ifadesi alınarak, tutuklandı.

Etibank

Özkan, Egebank gibi, Etibank dosyasındaki gecikmenin sebeblerini de açıklamadı. Bu ihmali veya görev kusurunu üzerine almadı.

Hele Etibank'ın sahibi Dinç Bilgin ve Yönetim Kurulu üyesi Zafer Mutlu ile görüşüp görüşmediği sorusuna hiç cevap vermedi. Oysa "Son iki hafta içinde Bilgin ve Mutlu ile görüştünüz mü?" diye sormuştuk. Onlara, "off-shore hesaplarını kapatma tavsiyesinde" bulunup bulunmadığını ve "tutuklanmayacakları teminatını" verip vermediğini öğrenmek istemiştik. Çünkü görüştüğünü biliyorduk.

Etibank hakkındaki murakıp raporları Ocak ve Haziran 2000 tarihlerini taşıyor. "Bankanın içi boşaltılıyor" uyarılarına Özkan-Önal-Demiralp üçlüsü kulak tıkadı. Zarar 97 trilyon liradan 300 trilyon liraya çıktı. Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp "Biraz daha beklenilsin" notunu düştü raporun üzerine.

Bütün gecikme, Hüsamettin Özkan'ın bilgisi haricinde mi cereyan etti?

Dikensiz gül bahçesi

"Etibank'ın kredileri Halk Bankası'na devredilirken, Dinç Bilgin'e dikensiz gül bahçesi mi hazırlandı?" diye de sordum Özkan'a.

"Bunu Erbakan'a sorun, zira kredilerin Halk Bankası tarafından üstlenilmesi kararının altında Erbakan'ın imzası var" dedi.

Oysa Etibank, Dinç Bilgin'e ve Cavit Çağlar'a Ecevit Hükûmeti tarafından, hem de Ocak 1998'de, Bankacılık ve Sigortacılıktan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Osman Tunaboylu'nun itirazı göz ardı edilerek verilmişti. 15 gün sonra, Hazine Müsteşarı Yener Dinçmen, Tunaboylu'nun itirazını göz ardı ederek, Etibank'ın Çağlar ile Bilgin'e verilmesine yeşil ışık yaktı.

Bu kararı 5 kişi imzaladı: Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Zekeriya Temizel, Güneş Taner ve Yalım Erez.

Dinç Bilgin'e, Erbakan'ın nasıl, dikensiz gül bahçesi ihsan ettiği doğrusu anlaşılamadı. İhaleye çıkarken, bir bankayı alıcısına cazip hale getirmek başka; sahibi bulunduğu İnterbank zordayken, Etibank'ı 155 milyon dolara Çağlar-Bilgin ikilisine borçsuz harçsız "dikensiz gül bahçesi gibi" devretmek başka.

Kaynana

Özkan "kaynana meselesine" de "Evet, Av. Aydoğan Semizer Hatice Özbay'ın 1985'ten beri avukatıdır" cümlesiyle temas etti. Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Özbay hakkında suç duyurusunda bulunmadığını söyledi.

Oysa, Özbay'ın ifadesini inandırıcı bulmayan DGM Savcısı, iddianamesine, Özbay'ı şu cümlelerle dahil etmişti: "Hatice Özbay, Aydoğan Semizer ile işbirliği yaparak, Vakıfbank Merkez Şubesi'nde bulunan banka hesabına para yatırılmasını kabul etti; yapılan işlemlere kayıtsız kalarak bankanın zarara uğramasına katkı sağladı. Cürüm işlemek amacıyla oluşturulan teşekküle bilerek yardımda bulundu. Aynı zamanda dolandırıcılık suçunu işledi."

Özkan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'dan bahsediyor ama, hukuki süreci görmezden geliyor.

Herkes Semizer'in, Hatice Özbay'ın avukatı olduğunu biliyor. Ama soru başka: Egebank, Goldbis, Migi ve Alara isimli üç paravan şirkete toplam 3 trilyon 880 milyar 100 milyon kredi tahsis etti. Egebank, Goldbis adlı paravan firmaya açtığı krediyi, bu firma hesabına, Vakıfbank Taksim şubesine gönderdi. Para, Goldbis'in avukatı gibi görünen ve aslında Avukat Aydoğan Semizer'in adamı olan Emrullah Nüshet Altıner'in talimatıyla, aynı gün, 29 Eylül 1998'de, Aydoğan Semizer, Esat Erkuş, Aksoy Grafik Dizgi, Celâl Şen ve Hatice Behlül Özbay (kaynana) arasında paylaştırıldı. Bu paylaşmada Özbay'a 69 milyar lira (o günkü kurla) 250 bin dolar isabet etti.

Kaynananın ifadesi

Hatice Özbay'ın bu konudaki ifadesi şöyle: "Eşim Cevdet Özbay 1985'te vefat etmişti. Ondan 2 daire kaldı. Daha sonra vefat eden kayınvalidem ve annemden bir takım gayrimenkuller kalmıştı. Bunlardan 5 dairemin satışı ile avukatım Aydoğan Semizer ilgilendi. Paranın bir kısmını ben aldım. Bir kısmını ise değerlendirmek için Semizer kullandı. Ancak, nerede nasıl kullandığını bilmiyorum. Bu parayı kendisinden almadım. Tarihini tam hatırlamıyorum; bir gün Semizer bana Vakıflar Bankası şubesinde hesap açıldığını gidip imza atmamı söyledi. Ben de gidip imza atıp ayrıldım. Gittiğim tarihte, banka görevlileri 'sizi çok merak ediyorduk, niye gelip paralarınızın faizini almıyorsunuz diye düşünüyorduk' dediler. Ben, hesabımda ne kadar para var diye sormadım. Çünkü, bütün işleri Aydoğan Semizer takip ediyordu. Bu paranın bana ait olup olmadığını bilmiyordum. Bir yıl sonra, gene Semizer'in talimatı ile parayı bankadan çektim. Semizer'e verdim. Kendisi parayı daha iyi koşullarda değerlendirecekti."

Çelişkiler

İfadedeki şu çelişkilere bakın:

Gayrimenkul satışından elde edilen bir kısım para (miktarı bilmiyor veya söylenmiyor) bir süreden beri (tarih verilmiyor) Aydoğan Semizer tarafından değerlendirilmekte. Mirası bırakan eşin ölüm tarihi (1985) belli ama, 5 daire ne zaman satıldı, kaça satıldı, bu belli değil. Neden Vakıflar Bankası'na, Goldbis adlı paravan şirket kanalından gelen paradan, 250 bin dolar Özbay'a ayrılıyor? Niçin Özbay bu para 29.9.1998'de hesabına yatmış olmasına rağmen, gidip o parayı almak için tam bir yıl bekliyor? Bunu da anlamak mümkün değil. Bir yıl sonra Semizer'in "talimatı" üzerine önce gidip imza atıyor. Para miktarını öğrenmiyor; çünkü paranın kendisine ait olduğundan emin değil; sonra gidip parayı çekiyor ve işletmesi için Semizer'e veriyor.

O zaman Semizer bu parayı, 1 yıl önce neden Hatice Özbay'ın hesabına yatırdı? Neden bir paravan şirket kullandı? Parayı yatırırken Özbay'a niçin haber vermedi? Madem Özbay parayı çeker çekmez hiç kullanmadan gene Semizer'e iade edecekti, o zaman Sezimer'in Eylül 1998'de, 250 bin doları Özbay'ın hesabına yatırmasının anlamı neydi?

250 bin dolar, tam bir yıl, kendisinden habersiz, Özbay'ın hesabında niçin kaldı?

.................

Bir başka ülkede, bu gibi iddialar karşısında yer gök inler.

Ama burası Türkiye. Ve Hüsamettin Özkan çok güçlü. Tabiî şimdilik.

Ama belli olmaz, keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.


12 Nisan 2001
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED