T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tek tek seçmenlerin iradesinin ötesine bakan siyaset?

Siyaset kurumunun önündeki en büyük problem, "kuşatma"yı aşmak olmalı. Şimdi bir kere daha içi boş hükümet olma stratejilerine endekslenen siyasi hareketlilik, yine siyasetin gerçek süreçlerinden kendi kendini koparıyor. Çünkü zaman geçtikçe, siyasetin hayatını devam ettirme yetenekleri felçleşirken, siyaseti kuşatan şartlar kemikleşiyor. Sorunların çözümünü siyasette araması gereken geniş kesimlerin, ekonomik sıkıntılar sebebiyle bu arayıştan uzaklaşmaya başlamaları ise, siyaseti kuşatmaktan gıdalananların yaptıklarından çok daha fazla işgal ediyor siyasi alanı...

Hükümeti oluşturan partilerin, siyasetin kilitlenmesinden güç aldıkları ve buna bağlı olarak, "siyasetsiz statüko"nun devam ettirilmesiyle, hükümetin devamlılığı, hatta partilerinin baraj altına düşmemesinin sağlanabilmesi arasında paralellik kurdukları açık bir gerçek artık. Esnaf yürüyüşleri ile ortaya çıkan gerilimi, dünyada demokratik yollarla iş başına gelmiş hiçbir hükümetin taşıması mümkün değilken, bu hükümetin hâlâ istifa davetlerine göğüs geren bir üslupla konuşabilmesi, iç siyasetteki pozisyonları koruma uğruna bu ülkeye ne büyük bedellerin ödetildiğini gösteriyor maalesef.

Bütün irrasyonel direnişine rağmen, hükümetin arkasında toplumsal destek kalmadığı yoruma ihtiyaç duymayan bir gerçek. Buna rağmen, hükümetten kaçan tek tek insanların iradesinin muhalefet partilerine yönelmesi ile tek tek insanların iradelerinin toplamından çok daha fazla/farklı birşey olan "toplumsal irade"nin muhalefet partilerine yönelmek yerine otoriter arayışlara savrulmaları kayıt altına alınmalıdır.

Tek tek kişilerin iradesinin hükümet üyesi partilerden kaçarak muhalefet partilerine akması ile, bu insan iradeleriyle oluşan, ama bunların toplamından farklı/öte birşey olan "toplumsal irade"nin siyaset-dışı mecralara akması durumu, siyasal analizlerde yer etmiyor pek. Siyasal analizlerin çoğunluğuna göre, seçmenlerin ilgisi muhalefet partilerine aksa bile, bu partilerin üstünü devlet çizdiği (?) için yeni bir hükümet şemasının ortaya çıkması zor. Tabii, devletin ne düşündüğünü (?) araştırmaya/kollamaya indirgenmiş görüş beyanlarının, "siyasi analiz" başlığı altında sunulabilmesi, bunu yapanların ayıbı. Fakat bunun, siyasete bakışta çok yaygınlaşmış ve giderek derinleşen bir bakış açısı olduğu da gerçek. Bütün mesele, herşeyin bu noktada, yani devletin (?) ne düşündüğünün anlaşılması noktasında başlayıp bittiğinin düşünülmesinde. Bu yüzden, üzerindeki baskılar kalksa bile, siyasetin toplumsal hareketliliği içselleştirme ve taşıma konusunda yeteneksiz olması aşılamıyor siyasetçiler tarafından.

Siyaset kurumu, ya anketlerin bakarken körleşen sınırlılığı içinde algılıyor siyasetin dip dalgalarını, ya da devlete endeksli siyasi pozisyon kovalamacası içinde kendine ait olmayan iktidarların parçası olmaya çalışıyor. Bu yüzden siyasetin kuşatılması her zaman çok kolay oluyor. Hatta şimdi olduğu gibi, bizzat siyaset kurumunun içinden çıkmış odaklar, siyasetin kuşatılması ile kurgulanan statükonun devamlılığı için seferber oluyorlar.

Siyaset, bu noktada, yapısal bir kategori olarak "toplumsal irade" ile tanışmalıdır. Dünyaya açılma sıkıntısı çeken siyasi hareketlerin de, yerli değerlere dayanan ama demokratik temelde siyasallaşma üretmek isteyenlerin de çıkış noktası burasıdır. "Toplumsal irade", bugün, demokratikleşme ile ülkenin temel dinamikleri arasında optimum bir noktanın yakalanmasını talep ediyor. Demokratikleşme adına, sürekli çatışmayla ve uzlaşmazlıkların büyütülmesiyle kucak kucağa yaşayan bir siyasi yapı da, yerli değer üretimi adına ülkeyi dünyadan koparan ve içe kapatan bir siyasallaşma da, "toplumsal irade"nin taleplerinin dışına düşmektedir.

Tek tek seçmenlerin iradesinin hükümetten kaçmasına rağmen, muhalefet partilerinin bizzat toplumsal düzlemde, "toplumsallık" dediğimiz hareketlilik alanında bir "temsil özne"si olarak görülmemesinin nedenleri üzerinde düşünmek gerekir. Böyle bir noktayı başlangıç yapmadan, üzerindeki baskılar kalksa bile siyaset kurumunun "kuşatma"yı yarması mümkün değildir.


12 Nisan 2001
Perşembe
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED