T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Oh, oh Rasputin...

Rasputin...

Pek çok yazarın kaleminde Rasputin ismi dolaşıyor bir süredir. Kast ettikleri ünlü bir politikacı, bunu anlıyorum anlamasına da, Rusya'nın ihtilâl öncesi döneminde en renkli simalardan biri olduğunu bildiğim Rasputin ile bizdeki politikacılar arasında paralellik kurmakta zorlanıyorum.

Rusya'nın son çarı ile çariçesinin ağzının içine baktıkları kişiydi Rasputin. Tanıyanlar, "Çok cerbezeli biriydi; Prens Alex Yusupov ile Prens Dimitry Pavlovic'in tuzağına düşüp öldürülene kadar Rusya'yı fiilen o yönetti" diyorlar. Çar ile Çariçe ölümünden sonra da Rasputin'e sâdık kaldılar. Yurovsky tarafından kurşuna dizilirken Rasputin'in kendilerine hediye ettiği haç boyunlarındaydı... Gençliğinde o manastır senin, bu manastır benim yalınayak dolaşan, iç çamaşırlarını altı ayda bir değiştiren köylü, hayatının sonlarına doğru, "Rusya avucumun içinde" diyebiliyordu...

Doğru dürüst eğitimi olmayan Rasputin köylü zekâsıyla ülkedeki güçler dengesini iyi hesap edebilen biriydi. Rusya'da gücün Çar'da toplandığı sanılsa bile, aile içi dengelerde Çariçe'nin mutlak üstünlüğünü keşfetmişti sözgelimi ve esas güçle yakın olmaya baktı. Kimse hakkında ağzından kötü bir söz çıktığı duyulmadı, ancak öfkesini çeken faturayı ödedi. Gariplikleri olan biriydi Rasputin; 16 yaşından 38 yaşına kadar, her yıl kırk gün gözüne bir damla uyku girmediğini kendisi anlatmıştı.

Bu bilgileri aldığım Victor Erofeyev (The New York Review of Books dergisi, 29 Mart 2001), "Hiç değilse yüzeyde, Don Juan, Gargantua ve Makyavelli karışımı bir şeydi Rasputin; onun durumuna en yakın Batılı Marquis de Sade'dır" diyor ve ekliyor: "Rasputin, günah, tövbe ve azizlik üçlemesini şahsında temsil ediyordu; aziz gibi davranırken günah işliyor, ardından tövbekâr oluyordu..." İlginç bir kişilik olduğuna kuşku yok. O dönemin Rus kadınları bayılıyormuş Rasputin'e zaten...

Çariçe'nin gözüne girmesi aileden birinin sağlık sorunuyla ilgilenmesi sayesinde olmuş Rasputin'in... Hayır, Çar'ın altını tutma sorunu yokmuş, ya da toplantılarda zihni bir gelip bir gitmiyormuş; sağlığıyla ilgilenilen kişi veliaht prens... Rasputin ilk kez odasına girdiğinde, veliaht, uzun bir hastalık döneminden sonra uyuyamıyormuş. Diz çöküp dua etmeye başlamış Rasputin ve veliahtın gözlerine uyku çöküvermiş... O andan itibaren, aile, sağlık durumu bozuk oğullarını Rasputin'in ellerine teslim etmiş... Kitaplar, "O da Çar Ailesi'ni mahçup etmedi" diye yazıyor...

Erofeyev, "20. yüzyıl başında Rusya altın devrini yaşıyordu, Rasputin gibi birinin ortaya çıkabileceği düşünülemezdi bile" diyor. Kapitalizm hızlı bir gelişme içindeydi, Ruble sağlam bir paraydı, 1905'te yaşanan kanlı ayaklanmalar Çar'ın tebasına özgürlükler tanımasına yol açmıştı... Edebiyatta, sanatta, felsefede dev isimler çıkmıştı. Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Berdiaev ve Rasputin; düşünün hele bir... Konuyu inceleyenler, "Çar, etrafındaki dev örnekler karşısında kendi yetersizliğini görüp Rasputin'e sarıldı" tespitinde bulunuyor...

Edward Radzinsky'nin "The Rasputin File" (Rasputin Dosyası) adıyla İngilizceye çevrilen biyografisi, "Çar'ın yanında halkın nefret ettiği Rasputin gibi biri olmasaydı Bolşevik ihtilâli başarıya ulaşamazdı" tezini işliyor. Tezini güçlendirmek için de, Rasputin'in Çariçe üzerinden gerçekleştirdiği uluslarası ilişkiler manevralarını aktarıyor...

Doğru dürüst okuma yazması olmayan biriydi Rasputin; okuyabilse bile okumadığı biliniyor... Bu sebeple, savaş ve barış gibi boyundan büyük işlere karışması şaşırtıcı. 1913'te Rusya'yı Balkan Savaşı dışında tutma öğüdü onundu; "Balkan sorunu Rus kanı dökülecek önemde değil" sözü Çar üzerinde etkili oldu. 1914'te patlayan Birinci Dünya Savaşı'na da karşıydı Rasputin, ancak kendisine karşı başarısız bir suikast girişimi sonrası yaraları iyileşirken Rusya savaşa giriverdi. 1916'da Almanya ile gizlice anlaşmaya Çar'ı ikna etmesi için Çariçe üzerinde çalışıyordu.

Konu üzerine eğildiğimde, ihtilâl öncesi Rusya'da ilginç bir tezadın varlığıyla karşılaştım: Erofeyev, "Rusya'daki 'aydınlık' sayılan bütün güçler savaş yanlısı 'karanlık güçlere' dönüşmüşlerdi; Çariçe ve Rasputin gibi 'karanlık' sayılan güçler ise sonu yıkılış olan savaşın kışkırttığı ihtilâlden ülkeyi korumaya çalışıyorlardı" tespitinde bulunuyor... Rasputin'in tuzağa düşürülüp öldürülmesine, NY Review of Books dergisindeki makaleye göre, "Yahudi-Mason komplosu" diyenler bile varmış...

Bolşevik ihtilâli ve öncesinde Rasputin'in oynadığı rolü değerlendirirken, bizleri kolayca sonuca gitmeme konusunda uyarıyor Erofeyev; "Rasputin'in eylemlerinin tek bir açıklaması yoktu, öylesine olağanüstü bir siyasi güce sahipti ki, o gücün gerektirdiği görevi köylü kafasıyla yerine getirmesi imkânsızdı" diyor... Kalkınma yolundaki bir ülkede devletteki çürümüşlüğü temsil ediyordu Rasputin...

Böylesine karmaşık ruh yapısındaki biri hergün bir yerlerde karşımıza çıkmaz. Tarihin dönüm noktası olması gerekir; ayrıca şaşkın bir yönetici karı-koca, çürümüş bir devlet yapısı, dizginlerini koparmış bir ahlâk düzeni... İşte köylü zekâsıyla denge politikası yapmaya aday bir Rasputin o zaman çıkabilir... Okumalarım böyle söylüyor...

Türkiye bu halde mi?


12 Nisan 2001
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED