T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tırnak içindeki sanatçının en kötü tarafı

Üzerinde "Sanatçı" etiketi taşıyan hanım kızımız bir soru üzerine açıklama yapıyor:
- En kötü tarafım, ...
Seyreden, dinleyen de sanıyor ki bu sözün ardından samimi bir itiraf gelecek. Ne gezer!
..., herkesi kendim gibi bilmek. Çok iyi niyetli olduğum için, ...
Durup düşünerek konuşuyor. Önemli bir şey söylediği izlenimi uyanacak.
..., sonradan çok pişmanlık duyduğum oluyor.
Eh, hayat bu! Pişmanlık duymamak mümkün mü?
Zor olan, hataları kabullenmek, pişmanlıkları itiraf edebilmek...
Tabii, biriken yanlışlara da "tecrübe" diyorlar.
Eee, nasıl desem, insanlara inanmanın bedeli kimi zaman ağır oluyor.
Vallahi doğru söylüyor hanım kızımız.
"Kimdir bu?" derseniz, biraz ayıp olur.
Zira bunu söylemeyen kaç kişi var ki!

Karınca

Bu sene havalar çok kurak geçince, köylüler (memleketin pek çok yerinde olduğu gibi) hep beraber yağmur duasına çıkmaya karar verirler.

Denizli'nin Baklan ilçesine bağlı Çataloba köyünde genç-yaşlı, kadın-erkek herkes toplanır, köy dışında seçilen alana doğru yürür.

Yağmur yağması için dua edilir.

Eller açılır, diller açılır, gönüller açılır, âlemlerin Rabbı'na yalvarılır.

Mahsüller canlansın, çatlayan topraklar su görsün, akmayan dereler aksın diyedir bütün yakarışlar.

Yetmiş-yetmişbeş yaşlarında bir kadın, merasim sonrası evine döndüğünde, elbisesi üzerinde bir karınca görür.

"A yavrucak, sen de mi geldin benimle?" diyerek bakar minik misafirine.

Düşünür ki yağmur duası için gittikleri alandan başka bir yerde oturmamıştır yaşlı kadın. "Şimdi bunun arkadaşları vardır, kardeşleri vardır" diye geçirir içinden.

Uzakta kalan yuvasına taşıyacağı çer-çöp için çalışması gerekeceğini, fakat karıncanın o uzak mesafeyi tek başına aşamayacağını hesap ederek, yağmur duası ettikleri yere kadar tekrar gider ve onu orada bırakarak evine döner.

Bir minicik karınca için birkaç kilometre yolu ikinci defa yürüyen o yaşlı kadın, sevgili arkadaşım Saffet Avcı'nın halasıdır.

Bu olay geçen hafta yaşanmıştır.

Yağmur yağar mı yağmaz mı, orasını Allah bilir.

Benim bildiğim, bizde bu şekilde, bir karıncanın hayatına değer veren insanlar oldukça, Allah'ın rahmeti üzerimizden eksilmeyecektir.

Üç beş damla yağmur yağması bir yana, seller götürse yeridir artık Çataloba'yı.

Ve bu topraklarda daha ne Çatalobalar var, ne halalar, teyzeler, anneler, nineler, dayılar...

Allah'a çok şükür, iyi ki var onlar.

O kadarlık kusur...

Çöpçatan, gelin ve dâmat adayını karşılaştırmış. Gelin zengin olduğundan, dâmat adayı ufak-tefek kusurların bağışlanması için önceden uyarılmış...
Gelin adayı odaya topallayarak girmiş.
Dâmat adayı çöpçatana bakmış, 'Topal bu' diye mırıldanmış...
Çöpçatan başıyla onaylamış...
Dâmat gelinin saçlarını elleriyle geriye doğru taradığında, peruk elinde kalmış...
Sessizce, 'Kel bu' diye fısıldamış...
Çöpçatan başıyla onaylamış...
Dâmat adayı, kızın şaşı olduğundan da şüphelenmiş ve çöpçatanın kulağına eğilip sormak istemiş...
Çöpçatan rahatlatmış:
'Rahat konuş rahat... Duymaz, kulağı sağırdır...'
(İktibas'tan iktibas)


3 Temmuz 2001
Salı
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED