T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ziraat Bankası, Zihnali, Yılmaz ve irtica

29 Haziran 2001 tarihli gazetelerde Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök'ün irticaya ilişkin sözlerini okuyunca gülmekten kırıldım:

"İrticai faaliyetler, açık ve gizli olarak demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak için her dönemde olduğu gibi şu anda da sinsice gayretlerini sürdürmektedir."

Daha önce de, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun bu görüşe paralel cümleleri vardı:

"Türkiye'de irtica, bakarsınız bir gün yok gibi görünür, ertesi gün ortaya çıkar. Yok gibi görünmesine rağmen yok demek mümkün değildir; sinmiştir. Kendini gizliyordur. Fırsatını bulursa ortaya çıkmak isteyecektir." (14 Haziran 2001 - Hürriyet)

Artık irtica lâfı, yalama oldu. Acaba sayın komutanlarımız bunu görmüyor mu?

Borç faizi

28 Şubat, irtica tehdidini gündeme getirmişti. Refahyol yıkıldı; önce Yılmaz, sonra da Ecevit başbakanlık koltuğuna oturdu. Bir Refahyol dönemindeki göstergelere, bir de bugün, Türkiye'nin düştüğü duruma bakın.

Bol kepçe hırsızlık, beceriksizlik ve basiretsizlik sonunda, 2001 yılında, devletin ödediği yıllık borç faizi, vergi gelirlerini aşıyor. Ek bütçeyle birlikte, 2001 bütçesi 78 katrilyon liraya çıkıyor; bunun 30 katrilyon lirası açık. Oysa yıl başında açığın 5,2 katrilyon olması planlanmıştı.

1996'da iç ve dış borç faiz ödemelerinin vergi gelirine oranı % 66,7 iken, bir yıl sonra Erbakan Hükûmeti döneminde % 48'e düşmüştü. Refahyol sonrasında bu oran hızla arttı. 2000 yılında % 77'ye ulaştı. 2001 yılı tahminine göre % 111. Vergi dışı gelirleri de hesaba katarsak, 48 katrilyon 200 trilyon liralık toplam gelirin neredeyse bütünü, 41,3 katrilyon liraya ulaşan iç ve dış borç faizi ödemesi için harcanacak.

Halâ irtica tehdidinden, bazı sinmiş ve yeraltına saklanmış gayretlerden söz edilince, insanın güleceği geliyor.

Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla, bendeniz, neredeyse tek başına irtica odağı olduğuma ve RTÜK destekçileri, yolsuzluk odakları bu karar karşısında duydukları sevinci, gazete manşetlerine yansıttıklarına göre, irticaın anlamını kavramak için pek kafa yormaya gerek yok.

H H H

Bankalar hangi dönemde, kimler tarafından soyuldu diye bakacaksınız. Ne zaman enerjide büyük peşkeş gerçekleşti?

Acaba Refahyol'a böylesine büyük ithamlar yöneltirken, Enerji Bakanı Recai Kutan veyahut Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan niçin yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla hiç suçlanmamıştı? Ve niçin Anap'ın Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu ve Enerji Bakanı Cumhur Ersümer çeşitli iddialarla karşı karşıya kaldılar? Acaba Cumhur Ersümer'i istifaya, irtica mı zorladı?

Görev zararları

Kamu bankalarının görev zararlarına gelince... 1996'da Ziraat Bankası'nın görev zararının 400 trilyon, Halk Bankası'nın 221 trilyon ve Emlâk Bankası'nın 780 milyar lira olduğunu, 1997'de bu rakamın, Ziraat Bankası için 951 trilyon, Halk Bankası için 570 trilyona çıktığı, Emlâk Bankası'nda ise 34 milyar liraya indiğini biliyoruz.

Görev zararlarının katlanarak yükselmesi, Yılmaz ve Ecevit hükûmetleri dönemine rastlıyor:

Ziraat Bankası: (1998) 2 katrilyon 414 trilyon 500 milyar, (1999) 6 katrilyon 177 trilyon 279 milyar, (2000) 8 katrilyon 212 trilyon 453 milyar, (2001 yılı nisan ayına kadar) 12 katrilyon 138 trilyon 387 milyar.

Türkiye Halk Bankası: (1998) 1 katrilyon 585 trilyon 129 milyar, (1999) 4 katrilyon 232 trilyon 839 milyar, (2000) 6 katrilyon 897 trilyon 249 milyar (2001 mayıs ayına kadar) 10 katrilyon 796 trilyon 694 milyar lira.

Emlâk Bankası'nın ise, 1997'deki 34 milyar liralık görev zararı, 30 Nisan 2001'e kadar 45 trilyona yükseliyor.

Bu görev zararları neden 1997 yılından sonra katlanarak arttı? Hepsi gerçekten esnaf ve çiftçiyi desteklemek için mi harcandı? Çok yüksek faizlerden mi kaynaklandı? O faizler, bankanın başka zararlarını, donuk kredilerini gözlerden gizlemek için mi yüksek tutuldu?

Kütlü pamuk primi

Sayıştay'ın 2000 yılı Mali Raporu ve Plan Bütçe Komisyon üyesi eski FP milletvekili Aslan Polat'ın Kemal Derviş'e yönelttiği soruların ortaya koyduğu gerçek şu: Ziraat Bankası 1993-1994 yıllarında, üreticiye, 4,7 trilyon lira (o günkü kurla 315 milyon dolar) kütlü pamuk destekleme primi ödedi. Hükûmet bu paranın karşılığını Ziraat Bankası'na vermedi. Banka, 4,7 trilyon liraya (315 milyon dolara) o kadar yüksek faiz tahakkuk ettirdi ki, 1993'teki 1 dolarlık destekleme primi, 1997'de 17 dolara çıkmış oldu. Bu yüzden, 1997'de, Refahyol döneminde görev zararını kapatmak üzere Hazine'nin ödediği 161 trilyon lira (o günkü kurla 712 milyon dolar) 1993'te oluşan borcun sadece 51 milyon dolarını karşılayabildi. 1998 yılı sonunda borç bakiyesi 7,4 milyar dolara, 2000 yılı sonunda ise, 8 katrilyon liraya (11,9 milyar dolara) ulaştı.

Bu husus, Hazine Müsteşarlığı'nın, milletvekili Aslan Polat'a verdiği cevapla da teyid ediliyor:

"Ziraat Bankası'nın, 31. 12. 2000 tarihi itibariyle, kütlü pamuk destekleme primi nedeniyle doğan tahmini görev zararı 8 katrilyon liraya ulaşmıştır."

Oysa, yıllar içinde Hazine, görev zararını kapatmak için, Ziraat Bankası'na yüklü paralar ödemiştir: 1997 yılında 161 trilyon lira (yıl sonu dolar kuru ile 789 milyon dolar). 1998 yılında 42 trilyon lira (yıl sonu dolar kuru ile 13,5 milyon dolar). 1999 yılında 351 trilyon lira (yıl sonu dolar kuruyla 651 milyon dolar). 2000 yılında 918 trilyon lira (yıl sonu dolar kuruyla 1 milyar 369 milyon dolar).

Toplam 3 milyar 37 milyon dolar, Hazine tarafından Ziraat Bankası'na, görev zararını karşılamak üzere ödeme yapılmıştır.

Toparlamak gerekirse: 1993-1994'te üreticilere 4,7 trilyon lira (315 milyon dolar), kütlü pamuk primi verilmiş; arada 3 milyar dolar görev zararını karşılamak için Hazine tarafından ödeme yapılmış olmasına rağmen, uygulanan çok yüksek faizler yüzünden 2000 yılı sonunda görev zararı hayalî olarak 8 katrilyon liraya (11,9 milyar dolara) çıkarılmıştır. Yapılan 3 milyar dolarlık ödemeler de hesaba katıldığında, 1993'ün 315 milyon dolarının 2000 yılında 14,9 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz.

Aşağı yukarı Hazine, 1993 - 1994'ün 1 dolarına mukabil, 2000 yılında Ziraat Bankası'na, 43 dolar ödemek zorunda kalmıştır.

Bu fahiş artışın, başka işlemlerden kaynaklanan zararı saklamak için gerçekleştiği ileri sürülüyor.

Raif Zihnali

Hani kafayı irticaya takmasak, belki, Funda Özkan ve Meliha Okur'un Radikal ve Milliyet gazetelerinde Raif Zihnali'ye ilişkin sorularını cevaplandırmaya vakit ayırabiliriz.

Konuyu bir soru önergesiyle DYP milletvekili Rıza Akçalı da gündeme getirdi: "Ziraat Bankası ile Raif Zihnali'nin ilişkisi var mıdır? Bu konu teftişe tâbi olmuş mudur?"

Funda Özkan, Kulis köşesinde, kamu bankalarındaki bir işleyişi dile getiriyor: "Kamu bankaları, % 22-46 faizle, yurt içinde döviz kredisi kullandırmak yerine, birbirlerinin teminatıyla, yurt dışındaki şubeleri ve bankaları aracılığıyla, % 5-6 faizle kredi veriyorlar. Kimlere? Hamili kart yakını olan müşterilere. Ayrıcalıklı müşterilerin arabulucusu Raif Zihnali. Raif Zihnali, Murat Demirel'in el konulan Egebank'ın kaçak yönetim kurulu üyesi. Kamu bankalarının kredilerinin en önemli komisyoncusu."

Ziraat Bankası'nın 3,5 milyar dolarlık döviz varlığının önemli kısmını yurt dışındaki birimlerde, net % 3-4-5 gibi oranlarla çalıştırdığı belirtiliyor. Ziraat Bankası, 1997 yılından sonra, acaba yurt dışında kaç şube açtı? Yurt dışındaki şube ve banka sayısı 26'ya ulaşmış, 3 milyar doların üzerinde döviz varlığının önemli bir bölümü, bu birimlere gönderilmiştir. Neden?

Şimdi de Yüksek Denetleme Kurulu raporundan bir kesiti sütunlarıma alıyorum:

1999 yılı Yüksek Denetleme Kurulu Raporu'nda, Ziraat Bankası'nın günlük nakit açığı 400 trilyon lira olarak belirtiliyor. Bu açıklar, fahiş faizlerle İnterbank repo piyasasından karşılanıyor (YDK raporu s. 198). Aynı dönemde, yalnızca 4 adet yurt dışı şubede, Ziraat Bankası'nın tuttuğu kaynak 362 trilyon lira (YDK raporu s. 238). Aralık ayında ortalama 428 trilyon lira açığı olduğu ifade edilen bankanın, yurt dışı birimlerde 362 trilyon lirası, kasada 234 trilyon lirası, borçlandığı diğer bankalarda ise, 141 trilyon lirası bulunuyormuş. Ziraat Bankası yetkilileri, 737 trilyon liraları olmasına rağmen, 428 trilyon lira açığı karşılamak amacıyla, nedense, yüksek faizle borçlanmak için, özel bir gayret sarfetmişler.

Zihnali ve Berna Yılmaz

Milliyet'ten, Meliha Okur, geçenlerde soruyordu: "1 Eylül 1998'de Raif Zihnali, Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz'ın Zekeriyaköy'deki, 1149 no'lu arsasının dubleks mekâna ayrılmış 3 bin 59 metrekarelik payını, tam 144 milyar 910 milyon liraya (o günkü rayiçle 525 bin dolara) satın almıştı. İnşaatı yapılmış arsalar bile en fazla 250 bin dolara alıcı beklerken, Zihnali'nin bu cömertliği dikkat çekiciydi. Ama merak edilen bir başka önemli husus şu: Berna Yılmaz'ın arsasını alan kişi, Demirel'in Egebank'ında Yönetim Kurulu üyesi olan ve Ziraat Bankası'ndan kredileri ayarladığı iddia edilen Raif Zihnali mi?"

Olumsuz istihbarat raporlarına rağmen, Kula Mensucat'a 34 milyon dolarlık kredinin açılışında da Raif Zihnali'nin adından söz ediliyor. Zihnali'ye ait Tancot firması aracılığıyla gerçekleştirilen rüşvet çarkının, son 10 yılda inanılmaz boyutlara ulaştığı ileri sürülüyor.

Yılmaz Hükûmeti'nin, Selçuk Demiralp'i, 1997'de Ziraat Bankası Genel Müdürü yaptığı, sonra da Hazine'nin başına geçirdiği unutulmamalı.

Diyorum ki, lûtfen şu hayali irticaın peşini bırakın da biraz hırsızları kovalayın.


3 Temmuz 2001
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED