T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tarikatlarla temas

Son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına sunulduğu açıklanan 'irtica raporu', hiç kuşkunuz olmasın, beni de şaşırttı. Devletin kurduğu, öğretmenlerini atayıp müfredat programını tespit ettiği, devlet denetimindeki İmam Hatip okullarında öğrenci azalmasını bir 'müjde' gibi sunan rapor, bir yerinde, "Bazı tarikat ve mezheplerle, kendilerini devlete kazandırmak için, temas kurulduğundan" söz ediyor... Şaşırmamak elde değil.

Bizde tarikat yasağı var, ama ülkede 'himayeye mazhar' tarikatlar bulunduğunu da biliyoruz. 'Mevlevilik' sözgelimi; her yıl aralık ayında Konya'da yapılan 'şeb-i arus' âyinlerine, devletin zirvesi katılıyor. Türbeler yasa gereği kapalı, ama Mevlana türbesi ziyaret edilebiliyor.

Bunu, itiraz ettiğim için değil, gerçeğin tespiti amacıyla buraya kaydediyorum.

'Bektaşilik' de öyle. Her yıl Hacıbektaş'ta yapılan törenleri kast etmiyorum. Bektaşilik, babadan oğula geçen bir emanet olarak, Rumeli kökenli bir çok asker ailesinde varlığını sürdürüyor. 12 Eylül'de yönetime el koyan beş askerden ikisinin Bektaşi olduğunu, Devlet Konukevi'nde verilen bir dâvette, bizzat Kenan Evren açıklamıştı.

Ancak, Mevlevilik ve Bektaşilik, daha önceki 'irtica raporları'nda 'tehlike' olarak anılmadıklarından, son MGK toplantısında "Devlete kazandırmak için temas kurulduğu" ilân edilen tarikatlar olamazlar... MGK raporunu kim yazdıysa meramının başka tarikatlar olması gerekir... Hangileri acaba?

Son zamanlarda bazı büyük kentlerde 'Ermeni mezâlimini protesto' amaçlı mitingler düzenleyen, yayın organlarında 'devlete bağlılık' görüntüsü vermeye özen gösteren, toplantılarında "Kahraman ordumuz" sloganları atıldığını duyduğumuz, partileşme arayışına girdiği haberleri gelen bir dini cemaat var... Acaba o mu kast ediliyor? Ancak, öyle olsaydı, Emin Çölaşan, o cemaatin mitingleri aleyhinde yazı yazmazdı gibime geliyor... Sadece bu sebeple bile, MGK raporunda kast edilenin, farklı olduğunu düşünüyorum. Ama kim?

Bir dostum, devletin bazı birimlerinde 28 Şubatçı reflekslerin yumuşamaya yüz tuttuğunu anlattı geçenlerde. Başörtüsü yasağının çok sıkı uygulandığı, hatta bu yüzden bir tedhiş olayına sahne bile olmuş bir ilâhiyat fakültesinde, ildeki ordu komutanının ziyaretinden sonra, yasak yumuşatılmış... Diyanet'in saygın eski başkanlarından Ahmet Hamdi Akseki'nin, başkanlık yayınlarının çıkardığı 'Askere din dersleri' kitabı da birliklere dağıtılıyormuş...

Bu bilgileri aktaran meslektaş dost, "Orduevlerinde yapılan düğünlere başörtülüler ile sakallılar alınmıyordu ya" dedi ve ekledi: "Şimdi geleneksel tarzda bağlanmış başörtülü kadınlarla, emeklilik yaşındaki sakallı erkeklere ses çıkartılmıyor..."

Geçenlerde duydum: Sabah yazarı Hıncal Uluç'un İzmir'de yaşayan ve haftalık Gözlem gazetesinde siyasi, Türkiye'de spor yazıları yazan ağabeyi Öcal Uluç, bir düğün için gittiği İzmir Orduevi'nde, sakalı yüzünden kapıdan döndürülmüş... Bundan bir kaç ay önce meydana gelmiş bu kapıdan çevrilme olayı; Alparslan Türkeş'in en yakınında bulunmuş, CKMP'de politika yapmış Fuat Uluç'un oğlu, yani bir asker çocuğu olan Öcal Bey, kimliğini açıklayarak uygulamaya itiraz etmiş, ama nâfile. Haftalardır, Gözlem'deki sütununda konuyu ele almasını bekledim, yazmadı; belki de, yanlışlığı ilgili yerlere duyurmayı yeğlemiştir. Dostumun başörtüsü ve sakala orduevlerinde müsamaha gösterilmeye başlandığı haberi doğruysa, bunu, Öcal Uluç'a borçlu olabiliriz.

Türkiye'de bir süredir devam eden bazı yasakçı uygulamalar Tunus ve Cezayir gibi ülkelerde de var. Ancak, Türkiye'nin bir parçası olduğunu iddia ettiği Batı ülkeleri dini cemaatlere hoşgörülü. Hatta, giyim-kuşamı garip Hara Krişnacılar gibi, ya da yöntemleri tasvip edilmeyen Mooncular gibi veya bağlılarına bilime aykırı tavsiyelerde bulunan Christian Science türü tarikat ve cemaatler bile anayasa teminatı altında varlıklarını sürdürüyorlar orada. Almanya'nın ters baktığı 'Scientology' adlı bir tarikat var, ama tam yasaklayamıyor...

Bizde sapık örgütlenmeler, bağlılarını yanlış yönlendiren grupçuklar olduğunu Ali Kalkancı-Fadime Şahin olayı sırasında öğrenmiştik. Onlar yüzünden, yüzyıllardan beri hayırlı hizmetler veren düzgün cemaatler, vakıflar, dernekler bile cendereye alındı. Başörtüsü 'siyasal simge' ilân edilerek parti kapatma gerekçesi yapıldı. İmam Hatip okulları ve Kur'an kurslarına bile sanki oralarda 'zararlı eğitim' yapılıyormuş gözüyle bakılıyor. Dedeler ve nineler, sakal ve başörtüsü yüzünden, torunlarının mürüvvetini göremez hale geldi. Sırf, önyargılarla hareket eden bazılarının, "Bunlar çoğalırsa herkesi kıtır kıtır keserler" takıntısı yüzünden oldu bunlar... Bu toprakların en belirgin özelliğinin hoşgörü olduğu unutularak...

Bu sebeple, kim ne derse desin, ben, içeride neler konuşulduğuna dair açıklama yapmanın yasak olduğu MGK'nın son toplantısından dışarıya yansıyan 'temas' girişimini olumlu karşılıyorum. Yasakçı çizgiyi sapıklık noktasından itibaren çizmek gerekiyor; yanlış yerden çizilen çizgi toplumsal barışı zedeleme ihtimali taşıyor çünkü...

Acaba, raporda 'temas' kurulduğu ilân edilen mezhep ve tarikatlar hangileri? Aranızda temaslara vâkıf olanlar varsa, lütfen bana da bildirir misiniz?


3 Temmuz 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED