T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş ne yapıyor; niye yapıyor?

Askerlik yaparken, top atışlarında hedefi bulmak konusunda bizlere öğretilen yöntemlerden birinin adı 'olsa olsa' idi. Son günlerde gazetelerde ve televizyon ekranlarında Kemal Derviş'in 'siyasi aktivitesi' ve temaslarına ilişkin yayınlanan haberler, bana, bu 'olsa olsa' yöntemini hatırlatıyor. Dörtte üçünün, abartmasız söylüyorum, dörtte üçünün gerçeklerle ilgisi yok. 'Olsa olsa' yöntemiyle yazanları ve ekranlarda konuşanları izliyorum.

Bunu nereden mi biliyorum?

Kemal Derviş'le birkaç kez telefonda, Deniz Baykal'la görüşmesinin saatler öncesinde yüzyüze görüştüm. Deniz Baykal'la da görüştüm; bu çabalarla çeşitli düzeylerde ilgili kişilerle de. Bu görüşmeler, siyasetçi-gazeteci formatında gerçekleşmediği ve sohbet düzeyinde cereyan ettiği için, bunları derhal 'haber'e dönüştürmeyi 'etik' açıdan uygun bulmuyorum. Ancak, bu görüşmeler sayesinde, gazetelerde çıkan ve ekranlara yansıyan haberler ve yorumların dörtte üçünün gerçeklerle ilişkili olmadığını bilebiliyorum.

'O, ona şöyle demiş: şu, şuna böyle demiş' türünden ve gerçeklerden ziyade bunları dillendirenlerin ya da mensup bulundukları medya grubunun siyasi eğilimlerini yansıtan 'dedikodu malzemesi'ni bir yana bırakıp; Kemal Derviş'in ne yapmak istediğinin 'parametreleri'ni anlamak daha uygun ve gerçeklere yaklaşmak için daha sağlam ipucu verecek nitelikte.

Önce, Kemal Derviş'i 'doğru' anlamak gerekiyor. Kemal Derviş'in 'tutku'su, alışageldiğimiz anlamda 'siyaset' değil. Ekonominin krizden çıkmasını, Türkiye'nin büyümeye geçmesini sağlayacak türde siyaset. Buradan kalkarak, yüzde 10'u aşarak parlamentoya girmeyi ve milletvekili sıfatını kazanmayı hedef alan bir siyaset anlayışına kapılmıyor. 'Güçlü iktidar' arıyor.

Ekonomiyi krizden çıkartacak, yaşanan krize bir daha düşmesini önleyecek siyasetin 'parçalanmışlık'tan çıkmasını şart görüyor. Bu noktada, kendi üzerine düşenin, 'kendi siyasi eğilimleri'ne uygun bir 'geniş tabanlı birlik' sağlamaya gayret etmek olduğunu düşünüyor. 'Kendi siyasi eğilimi' ise, sosyal demokrat, demokratik sol, çağdaş sol ya da 'sosyal-liberal sentez'; nasıl niteleyecekseniz, o. Kemal Derviş, hep böyleydi. 1970'lerde de böyleydi, sonrasında da. Eğilim duyduğu siyasi akım ya da düşüncenin, onyıllar içinde ve özellikle Soğuk Savaş sonrasında geçirdiği 'evrim'le, onun sosyal demokrat ya da demokratik sol anlayışı 'rötuş'a uğradı ve bugün dillendirdiği 'sosyal liberal sentez'e ulaştı.

Bütün bunlardan hareketle: Kemal Derviş, söz konusu 'eksen'de, yüzde 10 barajını aşmayı değil, 'asgari yüzde 25' oy alacak bir 'seçim platformu'nu oluşturmak ve onun 'örgütsel organizması'nı bulmakla meşgul.

YT'den uzak durmasının ve başlangıcından itibaren YT'ye girmemesinin sebebi bu. Bu amacının 'örgütsel omurgası'nı CHP olarak görme eğilimine girmiş olmasının sebebi de bu. Biz, bunun için, ilk günden itibaren Derviş'in YT'ye girmeyeceğini ısrarla ve inatla yazdık.

Tam da bu yüzden, 'YT'ye söz verdiği, sözünden döndüğü' tefrikaları yalandır. YT'cilerin 'haber manipülasyonu'dur. Zaten, tek bir vicdan sahibi çıkıp, Kemal Derviş'in bir gün olsun, bir sefer olsun; 'YT'ye gireceğim' dediğini söyleyebilir mi? Bunu, YT'ciler söyledi; Kemal Derviş değil.

Sonra bu nasıl sakat bir anlayıştır? Varsayalım ki, Kemal Derviş, YT'cilere söz verdi; bir kişinin sözüne dayalı bir siyasi parti, bir 'siyasi proje' olur mu? Aralarında bir ay öncesine dek altı bakan, altmış kadar milletvekili olan koca koca adamlar, bir elma şekerine kandırılan küçücük çocuklar gibi hareket ederler mi? YT'cilerin, son günlerdeki beyanları, aslında, 'gayrı ciddi' ve 'derme çatma' olduklarının itirafıdır.

Kemal Derviş'in rotasını CHP'ye çevirmesinin isabetli olduğu, SONAR'ın, 16-17-18 Ağustos günleri 1743 denekle 13 ilde yaptığı araştırma sonuçlarında da görülmektedir. Buna göre, Ak Parti yüzde 25.15'le birinci, CHP yüzde 21.05 ile ikinci konumdadır. MHP, yüzde 10.01'le baraj üzerinde, DYP, yüzde 9.87 ile barajın hemen eşiğindedir. YTP, şaşırtıcı bir şekilde –muhtemelen medya etkisiyle Kemal Derviş'e yönelik kızgınlık payıyla- yüzde 6.8; DSP ise yüzde 1.48 gözüküyor.

CHP'yi, YTP'yi, DSP'yi üstüste toplayın, yüzde 30 dolayına yani merkez-sol'un 'ortalama oy tabanı'na erişiyorsunuz. Araştırmanın hata payı 2.28.

Yani?

Yani, Deniz Baykal ile Kemal Derviş, 'CHP omurgası'nda sağlam bir 'seçim platformu' ve buna uygun 'insan galerisi'ni oturturlarsa, seçimlere doğru CHP'nin asgari yüzde 25'i ve üzerini elde edebilmesi ve dün belirttiğimiz gibi Ak Parti ile 'düzeyli bir seçim rekabeti'ne girişebilecek konuma gelmesi pekala mümkündür.

Bütün bunlar, Kemal Derviş'in 'kararlılığı' ve 'inat'ının ürün vermeye başladığına ve doğru istikamette gittiğine işaret ediyor. Deniz Baykal ile 6 saatlik maratonun, bugün ve hatta yarın ve sonrasında devam edecek olması, '4 Kasım Türkiye'si' için işin ne denli 'ciddiye alındığı'nın 'umut verici sinyalleri'dir.

Bu gelişmeler, muhtemeldir ki, DYP'yi 'baraj üzerine çekecek' gelişmeleri de tetikleyecek ve Türk siyaset sahnesi güçlü ve merkeze daha da fazla yönelmiş güçlü bir Ak Parti ile daha 'sahici' ve 'toparlanmış' bir manzarayı hazırlayacaktır.

Bunca zamandır 'birleşemezliği' adeta bir 'Türk siyaset dogması' haline gelmiş olan ve sürekli dudak bükülen merkez-sol'un bunca zamandır, siyaset gündeminin neredeyse tek maddesi haline gelmiş olması ve 'yenilenme potansiyeli' ortaya koyması; 'kafa karışıklığı', 'nafile turlar' ve 'kararsızlık'la yıpratılmak istenen Kemal Derviş'in 'kararlılığı'nın sonucu olmuştur.

Kemal Derviş, ekonomideki 'reformist katkısı'nın yanısıra, Türk siyasetinin –başta merkez-sol- yapısına da 'yenilikçi' bir katkı sunuyor. Buradaki en büyük şans, Deniz Baykal'ın son iki yıldır CHP'ye getirdiği 'yeni kavramlar' ve 'yeni anlayış'. Baykal, yine dudak bükülen ve müstehzi tepkilere konu olan 'Şeyh Edebali, Yunus Emre, Mevlana ve Hacı Bektaş referanslı 13. yüzyıl Anadolu aydınlanması'na yaptığı vurguyla ve 'insan eksenli' tanımıyla, CHP'yi gerçekten 'yenileme'ye çalıştı. CHP'yi; 'Tasavvuf felsefesi'ni esas alan ve bu 'yerli hümanizma referansı' ile Sosyalist Enternasyonal'a 'Türk düşünsel katkısı'nı yapabilecek bir parti olarak tasavvur etti.

Deniz Baykal-Kemal Derviş buluşması ve 'görüşme maratonu'nu kelle sayısı hesabıyla değil, 'düşünce sinerjisi' açısından değerlendirdiğiniz takdirde, 'süreç'in yönünü ve nereye varabileceğini de daha net görebilirsiniz.

'Dedikodular'a kafanızı takarak helak olmayın. 'Esas'ı kaçırmayın...


21 Ağustos 2002
Çarşamba
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED