T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
AKP-CHP-DYP-MHP

Köksal Toptan'ın AK Parti'ye katılması, açılımı vurgulayan önemli bir adım. Toptan, yılların politikacısı. Önce Adalet Partisi'nde, sonra da Doğru Yol'da hizmet vermiş değerli bir isim.

Esasında AK Parti teşkilâtı, muhafazakâr-milliyetçi cenahtaki insanları biraraya topluyor. Başı açık ve örtülü hanımlar birlikte çalışıyor. Erkeklerde ise, MHP, Anap ve DYP kökünden gelenler var. Ama, vitrin olarak milletvekilleri ön plana çıktığı için, eski Faziletçilerin çoğunlukta olmasından hareketle, "değişim gerçekleşmedi" kanaati topluma yansıdı veya yansıtıldı. Daha doğrusu, AK Parti'nin gücünü azaltmak isteyenler, Parlamento'daki kadroyu istismar ettiler.

Dolayısıyla, Köksal Toptan'ın AK Parti'ye katılması, varolan değişimin tescili anlamını taşıyor. Zaten mazinin topyekûn reddiyesi anlamında bir değişim, aradığı sosyolojik tabanı ve gücü bulamaz.

AK Parti adım adım değişiyor; açılıyor. Abartılan korkular asgariye indikçe, bu değişim de şüphesiz hızlanacaktır.

Bir değerlendirme

AK Parti'nin önünü kesme çabaları devam ediyor; öte yandan, asıl AK Parti, merkez sağdaki oluşumların gelişmesini engelliyor. Tayyip Erdoğan bir kere denenmeden, seçmen, muhafazakâr kesimde hiç kimseye yol vermeyecek.

Meselâ, Doğru Yol Partisi, umut edildiği ölçüde büyüyemiyor. Oysa Tansu Çiller, çırak olarak girdiği siyasette usta oldu. Tecrübe kazandı. Birikim elde etti. Lâkin, DYP'nin bir patlama yapması ihtimali zayıf.

Anap'ın önünü kesen siyasi oluşum ise, AK Parti'nin yanı sıra, Yeni Türkiye Partisi. Anavatan'ın şehirli oyları, İsmail Cem'e kayıyor. Yeni Türkiye Partisi'nin, Demokrat Türkiye Partisi ve Mehmet Ali Bayar ile ittifakı, AK Parti'ye çeşitli sebebler dolayısıyla oy vermek istemeyen eski Anaplıların, bu defa Yeni Türkiye/Demokrat Türkiye eksenine yönelmesi sonucunu doğuracak. Buna Yılmaz'ın muhtelif hükûmetlerde yıpranmışlığını da ilâve edersek, 3 Kasım seçimlerinin önde gelen mağlup siyasetçisinin, Anap Genel Başkanı olacağını kolayca söyleyebiliriz.

Yılmaz hiçbir zaman partisini birinci yapamadı. İktidarda veyahut muhalefette sürekli oy kaybetti. Ama bu defa, Ecevit'in dahi gerisine düşeceği kanaatini taşıyoruz.

Bugün Özal modeli tartışılırken, Anap'ın o şaşalı yıllarını herkes ister istemez hatırlıyor, Yılmaz'ın başarısızlığı o zaman daha fazla göze batıyor.

Partilerin önünü başarısız liderlerin tıkadığı bir gerçek. Anap, Genel Başkanını değiştirebilseydi, herhalde siyasi tablo çok daha farklı bir biçimde şekillenirdi.

Liderler, Mustafa Sandal'ın şarkısındaki gibi... "Pazara kadar değil mezara kadar" işbaşında kalmayı tercih ediyor.

Parti içinde parti: Derviş

Kamuoyu araştırmaları, şimdilik AK Parti'yi birinci gösteriyor. Ama, Derviş rüzgârıyla, CHP de, AK Parti ile yarışacak bir güce ulaşabilir.

Seçim öncesi, sağlıklı düşünme, ölçüp biçme imkânı pek yok. Deniz Baykal, sonraki gelişmelerin sıkıntı yaratacağını bile bile, Derviş'in oy potansiyelinden yararlanmak için ona kapısını açtı.

CHP, hizip başı gibi görülebilecek şöhretli isimleri kısmen tasfiye etmek suretiyle bir bütünlüğe kavuşmuştu. Malûm, bu parti, sürekli Genel Başkan adaylarının yarıştığı kongrelerin partisi.

Derviş'in CHP'ye "parti içinde parti" gibi girdiği gözden kaçmamalı. Seçimde, Baykal ile elele; ama seçim sonrasında, pek çok konuda ihtilâf başlayabilir. Çünkü, her ne kadar Derviş, kendisini sosyal demokrat gibi tanıtıyorsa da, kamuoyunda bıraktığı izlenim, daha ziyade, sermayenin adamı olduğu istikametinde.

Sivil toplum örgütleriyle, özellikle işçi sendikalarının başkanlarıyla öne çıkartmaya çalıştığı beraberlik, yapay bir görüntü veriyor. Çünkü İMF politikalarını uygularken, çalışanın hakkının pek korunmadığı, buna mukabil dış borç tahsilatını kolaylaştırmak üzere finans kesimine kaynak aktardığı görüldü.

Derviş'in politikalarıyla, işçi kesiminin çıkarları uyuşacak mı?

Kaldı ki, işçi temsilcileri, (meselâ Bayram Meral) gerçekten çalışanların ve halkın menfaatinin temsilcisi mi? Yoksa, milletvekili seçilebilmek için mi, Derviş ile işbirliği yapıyorlar? Arkalarında kaç oy var? İşçiler, onları destekliyor mu?

Türkiye'de maalesef sivil toplum örgütleri, sağlıklı çalışmıyor. Bir yandan devletin baskısı ile, kimi sivil toplum örgütünün boynuna "düşman" yaftası yapıştırılıyor; bazen de, vakıf/dernek/sendika başkanları, temsil ettikleri camiadan uzaklaşarak, devletin emrine giriyorlar. 28 Şubat'ta Bayram Meral'in "Mahşer'in 5 atlısı" içinde yer aldığını unutmak mümkün mü?

Kim kiminle

Bugüne göre, en çok, 4 parti barajı aşabilir: AKP/CHP/MHP ve DYP.

Yeni Meclis'te kurulacak koalisyon, AK Parti'den ziyade MHP'yi dışlayacaktır. Çünkü MHP, Avrupa Birliği'ne ayak uyduracak değişime –"önce devlet" inancını taşıdığı için– karşı çıkıyor.

CHP/DYP; AKP/CHP; veya AKP/DYP, üç farklı hükûmet formülü olarak önümüzde duruyor.

Kutuplaşma artarsa, Parlamento'da AK Parti ve CHP ekseninde, ikili bir yapılanma da ortaya çıkabilir. Diğer partiler baraj altına düşer.

*   *   *

Her halükârda, ister CHP, ister AK Parti işbaşına gelsin, "devri sabık" yaratma ve yolsuzluklardan hesap sorma temayülünün egemen olacağını düşünüyoruz.

Unutmayalım, 1998'de Türkbank yolsuzluğu dolayısıyla CHP, Mesut Yılmaz'a güvensizlik oyu vermek suretiyle, hükûmeti düşürdü. Faydalı bir görev de icra etti. Ama malûm medya, kıyameti kopardı. Baykal'ı istikrarsızlığın müsebbibi gibi göstererek, CHP'nin baraj altına düşmesine sebebiyet verdi. Baykal, adetâ, "yolsuzluğa neden göz yummadın" diye suçlandı.

Şimdi millet, bıraktığı yerden devam etmesi fırsatını yaratıyor.

Herhalde AK Parti de hesap sormak isteyecektir.

Türkiye, yapanın yanında her şeyin kâr kaldığı bir ülke olmaktan kurtulmalıdır.

Hüsamettin Özkan ile Mesut Yılmaz ekibinin Parlamento dışında kalması, "Temiz topluma" Türkiye'yi yakınlaştıracaktır.

Kartel'in yönetmenliğinde seçimi iptâl ettirmek isteyenler, devr-i sabık olayından çekiniyor. Siyasetçiler ve onların işdünyasındaki, basındaki uzantıları hesap vermekten korkuyor.

Bir sorum var: Temiz toplum talep edenler, Tantan'ı dışarda mı unutacaklar? Tantan pisliklerle mücadele etti. Halkın sempatisi ve takdirini kazandı. Bence hem CHP'ye, hem AK Parti'ye yakışır. Ve herhalde Derviş'ten daha fazla oy getirir. Tabiî zenginin değil, garibanın oyunu getirir.


21 Ağustos 2002
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED