T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Aydın Doğan'ın yerinde olmak mı? Aman kalsın...

Kim Aydın Doğan olmak ister? Aslında bu soruyu "Kim Aydın Doğan olmak istemez?" biçiminde sormak gerekirdi. Öyle ya, ülkemizin en büyük medya grubunun patronu Aydın Doğan... Vaktiyle distribütörlüğünü yaptığı Koç'u bile geride bırakıp kişisel servetiyle Türkiye'nin 'en fazla vergi ödeyen işadamı' sıfatını kazanmış... Ülkenin en çok satan üç gazetesinden ikisi, ayrıca yığınla gazete ve dergi, Kanal-D televizyonu da onun... Kendisi Uluslararası Gazeteciler Derneği'nin (WAN), kızı Vuslat Doğan Sabancı ise Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) yönetim kurulu üyesi...

Ben de kalkmış, "Kim Aydın Doğan olmak ister?" diye soruyorum...

Soruyu tersinden sormamın sebebi, şahsen Aydın Doğan'ın yerinde olmayı istemediğimi fark etmem... Çok değil, bundan beş yıl önce, Hürriyet gazetesinin yıldönümü dâvetinde, devletin en tepe noktasını (cumhurbaşkanı, başbakan, TBMM başkanı, bakanlar kurulunun yarısı) biraraya getirmeyi başarmıştı Aydın Bey. O dâvet için özel hazırlanan tanıtım filmi, "Hürriyet bir imparatorluktur" cümlesiyle bitiyor, o cümle Aydın Doğan görüntüsü üzerine biniyordu.

Bugün ise durum çok farklı.

Maaşlarını ödediği gazetesi yazarları kadar bile özgür değil Aydın Doğan. Sözgelimi ben burada gönlümden geçeni sizlerle paylaşabiliyorum. İstediğim partiyi iktidara getirip istemediğim birliktelikleri berhava etmek için kalem oynatıyorum. Her düzeyde siyasiyle konuşup fikirlerimi onlarla paylaşabiliyorum. "Artık kurun şu ittifakı" desem, ya da "Bozun şu hükümeti de yerine eşiniz başbakan olsun" teklifinde bulunsam kimselere hesap vermek zorunda kalmıyorum. Tatilimi nerede, kiminle geçirdiğime kimse karışmıyor...

Aydın Doğan öyle mi ya... Yanına iki çok satan gazetesinin yönetmenini alıp Rodos'a gidiyor... Yatı var, cebinde harcayamayacağı kadar da parası... Bir yıl önce verilmiş sözü yerine getirerek Özer Çiller'i de tatiline konuk ediyor... Denizde yüzüyor, çarşıda geziyorlar... Yüzerken, yemek yerken elbette sohbet de ediyorlar...

Adamın tatili zehir oluyor. Siyaset konuşuyor, "Komplo kuruyorsun" tepkisiyle karşılanıyor... Şortlu çarşı-pazar gezisi rakip gazeteye manşet oluyor... Evinin kapısından pijamayla başbakan uğurladığı yolundaki yerleşik kanaat yetmezmiş gibi, şimdi de "Rodos çarşısında hükümet kuran gazete patronu" haline dönüşüyor...

Ben kendi hesabıma Aydın Doğan'ın yerinde olmak istemezdim...

Gazete patronlarının Meclis soruşturma komisyonları önüne çıktığı nerede görülmüş? Aydın Doğan, TBMM Medya Araştırma Komisyonu önüne gidiyor; yanına gazetelerinin yayın yönetmenleriyle holdingin yöneticisini de alarak... Bazı milletvekillerinin eleştiri dozu hayli yüklü sorularını dinliyor... Kimi, "Borsada manipülasyon yapmışsınız?" diyor... Kimi, "Az vergi vermek için gelirlerinizi eksik göstermişsiniz, doğru mu?" diye soruyor... Bir başkası, "Born ve Falcon gibi 'doğan' anlamına gelen isimli yabancı şirketlerinizle ne yapıyorsunuz?" sorusunu yöneltiyor... Ali Balkaner'in ifadesinde geçen 18 kişilik borsa çetesi yapılanmasının başı olup olmadığını merak eden milletvekili bile çıkıyor...

Saatler boyu Meclis Komisyonu önünde ifade veren bir medya patronu Aydın Doğan... Komisyon önünde söylediklerini, cebinden para sarf ederek bir milyon adet bastırdığı "Buyurun, istediğinizi sorun" başlıklı bir kitap haline getiriyor ve en az satanına 10 milyar TL ödeyip gazetelerde ek olarak dağıttırıyor...

Biz ise, "Neden kendi aleyhinde ifadeleri kitaba almadı?" diye soruyoruz... "Tekel ve kartel değilim" sözlerini, "Rekabet Kurumu'nun tam iki kez verdiği, herbiri trilyonluk cezalar, bu iddiayla çelişmiyor mu?" kuşkusuyla karşılıyoruz... "Kamu bankalarından beş kuruş kredi kullanmadım, devletle iş yapmadım, teşvik almadım" türü iddialarının herbirine verecek cevap bulabiliyoruz. Kimimiz yurtdışından aldığı kredilerle kamu bankaları arasında köprü ilişkisi kuruyor; kimimiz enerji ihalelerini, bazımız da inşa edilen dev binalar için alınan teşvikleri hatırlıyoruz...

Gazete ve dergileri, çok bilmişler tarafından, "Miadını doldurmuş bir medya anlayışın ürünü" diye mahkum edilince, Aydın Doğan, vaktiyle 'yeni' bir gazetecilik anlayışını medyaya getiren Zafer Mutlu'yu yanına çekiyor, çıkartacakları gazete için destek veriyor... Tam bu sırada, temsil ettiği zihniyet için 'yeni' gazete çıkarma hazırlıkları yaptıkları Kemal Derviş YTP'ye sırtını dönmüyor mu? İhaneti de tadıyor Aydın Bey...

Koskoca medya grubunun sahibi, Türkiye'nin vergi rekortmeni, WAN üyesi, Ertuğrul Özkök ile Mehmet Yılmaz'ın patronu, "Hürriyet bir imparatorluktur" denildiğinde projektörlerin üzerine çevrildiği Aydın Doğan, hem de kendi şirketi tarafından dağıtılan, yönetmen ve yazarlarının "İslâmcı gazete parçası, ne olacak?" diye küçümsedikleri gazetelerde yazan bizler tarafından eleştiriliyor...

Zenginlik ve refah insana güven ve huzur getirir; Aydın Doğan, eminim, daha az para kazandığı günlerde kendisini daha güvenli ve huzurlu hissediyordu... Yarın ne olacağını bilmeyenler yalnızca bizler miyiz? Milletvekilleri önünde, "Benim yanımda 15 bin adam çalışıyor" diye övünen ülkenin en büyük medya patronu da yarınından o kadar emin değil...

Yok, ben Aydın Doğan'ın yerinde olmak istemezdim...


21 Ağustos 2002
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED