T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kozlar paylaşılıyor

Her gün yeni bir senaryo ile uyanıyoruz. Bu defa da, Saadet Partisi'nin verdiği gensoru önergesinin eksik imzalarının tamamlanması, Meclis'in gensoru dolayısıyla olağanüstü toplantıya çağrılması ve Ecevit Hükûmeti'nin düşürülmesi söz konusu.

Ecevit Hükûmeti düşürülürse, yeni kurulan hükûmet seçimleri erteleyecek. Yoksa iki ay için mevcut hükûmetten kurtulmanın ve yenisini kurmanın hiçbir anlamı yok.

Karanlık söylentiler

Mesut Yılmaz, ittifak istemesini, baraj korkusuna değil, istikrar arayışına bağlıyor. Seçimlerin ertelenmesi faaliyetlerinin baş mimarı olmasına rağmen, baraj endişesi bulunmadığını da açıklıyor.

En güzelini Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu yaptı ve ertelemenin kaos getireceğini beyan etti. Oysa onun bu açıklamayı yaptığı dakikalarda, telefondaki muhatabımız, askerin, Cumhurbaşkanı'nı ikna için devrede olduğunu, Sezer'in seçimlerin ertelenmesine karşı koyduğu direncin kırılmaya çalışıldığını anlatıyordu.

Ankara havasını, bu gibi karanlık söylentiler kirletiyor.

Bence, ne hükûmetin düşürülmesi mümkün, ne de seçimlerin ertelenmesi.

Cumhurbaşkanı Sezer burada belirleyici faktör.

Anayasa'nın 116'ncı maddesine göre, bir hükûmet düşürülür de, yenisi kurulamaz veyahut kurulur da güvenoyu alamazsa, Cumhurbaşkanı, 45 gün içinde seçimlere gitme kararını verebilir.

Diyelim ki Sezer, Bahçeli'ye hükûmeti kurma görevini tevdi etti. Bahçeli, 45 günü pekâla sonuçsuz gayretlerle geçirebilir. Sezer'in, Tansu Çiller'i görevlendirme diye bir mecburiyeti yok.

Bu tertibi yapanlar altında kalırlar.

Saadet Partisi'nin, gensoru önergesini geri çekmesi, kendisini siyasi entrikaya karıştırmak isteyenlerin önünü kesecektir. Saadet Partisi, o önergeyi, Temmuz ayında, seçimleri ertelemek maksadıyla değil, yeni bir hükûmet talebiyle vermişti.

Meclis yenilenecek

Bence seçimlerden istikrarsızlık değil, istikrar çıkar. En azından, bugün yaşadığımız çalkantılar sona erecek, "Seçimler iptâl ediliyor mu?" şüphesi bitecek ve yeni bir hükûmetin temelleri atılacaktır.

Üstelik Parlamento'nun büyük çoğunluğu yepyeni insanlardan oluşacak.

* * *

Anap, DSP ve Saadet yeni Meclis'te yok. AK Parti en az 100 milletvekili ilâvesiyle geliyor. MHP büyük fire verecek, 120 milletvekili iyimser bir tahminle, yarı yarıya düşer. DYP mevcudu korursa ne alâ. Yeni Türkiye de şimdilik pek ümit vermiyor. Ama Aydın Güven Gürkan, Seyfi Oktay, Ercan Karakaş gibi katılımlarla ve gayretli bir kampanya ile büyüyebilirler. Son amblemleri de çok güzel olmuş. Önce kızına ufku işaret eden baba, sonra gül, sonra nazar boncuğu. Nihayet göze hoş gelen bir amblem bulundu. Bütün bunlar seçimlere hazırlıksız yakalanmanın neticesi. Önlerinde süre olsaydı, belki YTP atılım yapabilirdi.

Gazete haberlerine göre, Anap - Yeni Türkiye Partisi birlikteliği söz konusuymuş. İşte bu birliktelik, YTP'nin elinden bütün "yenilik" iddialarını alacağı gibi, samimiyet ve dürüstlük imajını da zedeler.

Bırakınız 3 Kasım seçimlerinden sonra, devr-i sabık yaratılsın! Bugüne kadar hesap sorulamayan politikacılar, hele bir hesap versinler de milletin karnının şişi insin.

Burs meselesi

Seçimlerin hedefi hiç değişmiyor: Tayyip Erdoğan.

Son günlerde de, çocuklarını ABD'de bursla okutması eleştiriliyor.

Her şeyden önce, üniversitelerde başörtüsü sorunu yaşanmasaydı, Erdoğan ailesinin kızları için Türkiye'deki bir üniversiteyi tercih edeceğini biliyoruz. Demek bursu sorgulamadan evvel, ülkemizdeki çarpık düzeni sorgulamak lâzım. Kaldı ki, eğitim için, çok sayıda işadamı, destek vermektedir. Genç talebelere burs, siyasi bir menfaat temin etmek amacıyla değil, hayır işlemek için tahsis edilir. Nitekim Ramsey'in sahibinin Türkiye'de işi bulunmadığı gibi, Tayyip Erdoan da başbakan değildir.

Siyasi menfaat bekleyenler açısından, Mesut Yılmaz'ın oğluna Coca Cola'nın Anadolu yakası bayiliğini vermek veyahut özel uçağını tahsis etmek çok daha akıllı bir yatırımdır.

Hem Yılmaz'ın oğlu George Washington Üniversitesi'nde okurken Ceylanların oğluyla aynı daireyi paylaşmadı mı? Bu dönem zarfında Mesut Yılmaz başbakandı, sonra da başbakan yardımcısı oldu. Acaba Ceylan Grubu, söz konusu beraberlikten dolayı, menfaat elde etti mi? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Bank Kapital ile imzaladığı ödeme planında, gençlerin aynı evi paylaşmalarından dolayı bir kolaylık sağlandı mı?

Siyasi tartışmaya gençleri karıştırmak hiç doğru değil. Ama, maalesef bazı basın mensupları, Erdoğanları, çoluk çocuk, aile boyu topa tutuyorlar.

"Bataklığa sırtlarını çevirmişler, güneşi balçıkla sıvamaya uğraşıyorlar" desek yeridir.

Erdoğan'ın, kızı ve oğlunun iyi bir tahsil görmelerini istemesi, aslında onun lehine bir puan. Buna parasının yetmemesi de, iddiaların aksine, kısıtlı imkânlara sahip olduğunu gösterir. Çok zengin olsaydı, herhalde burs aramazdı.

Belediye Başkanı seçimleri öncesinde "kaçak binada oturuyor" diye onu karaladılar. Ama saldırılar ters tepti. Erdoğan'ın oturduğu bölgede ve İstanbul'un genelinde, imar planları artan nüfusu karşılayacak hızda geliştirilemediği için, çok kişinin kaçak binada oturduğu ortaya çıktı.

Evdeki hesap

Adım adım seçimlere yaklaşıyoruz. Bu yüzden son kozlar paylaşılıyor.

Yüksek Seçim Kurulu, her an, Tayyip Erdoğan'ın adaylığını engelleyebilir. İtiraz mercii olmadığı için bu karar uygulanır da. Adaletsizliğin yükünü taşımak, vatandaşın teveccüh ettiği bir kişiyi, hukuku zorlayarak devre dışı bırakmak kolay değil. Üstelik vicdanlarda akis bulmayan her karar, tepki oylarıyla cevabını alacaktır.

Evdeki hesabın çarşıya uymadığını göreceğiz. İstikrar isteyenlerin, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden caymamaları gerekir.


29 Ağustos 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED