T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Belleklerinizi mıncıklayın bakalım

Biraz anı tazelemeye var mısınız?

Yaklaşık iki yıl önceye gideceğiz; 21 Ekim 2000 tarihine. O gün, Türkiye, Nazlı Ilıcak'ın Yeni Şafak'ta duyurduğu bir haberle çalkalandı. Postadan çıkan bir belgeyi açıklıyordu Nazlı Hanım. Sonradan doğru olduğu yetkililerce de kabul edilen belgeye göre, bir odak, ancak 'psikolojik savaş' kavramıyla açıklanabilecek bir girişimde bulunmuştu. Bazı partilerin kapatılmasını, sivil toplum kuruluşlarının itibarının zedelenmesini, köşe yazarları ve gazetelerin yıpratılmasını hedefliyordu bu girişim...

Elbette hatırladınız: 'Andıç Olayı'... Nazlı Ilıcak'ın kamuoyuna mâl ettiği 'Güçlü eylem planı' başlığını taşıyan belge yedi sütunlu bir tablodan ibaretti. Birinci sütunda sıra numarası yer alıyor, ardından 'faaliyet', 'maksat', 'kullanılacak yöntem', 'icra edecek makam' ile 'koordine edilecek makamlar' ve 'icra zamanı' sütunları geliyordu.

Belgeden iki örnek aktarayım.

Sıra numarası '2' olan sütunda 'İnsan Hakları Derneği' adı görülüyordu. 'Faaliyet' başlıklı sütunda şu satırlar vardı: "Bu derneğin PKK güdümünde olduğu konusunu ortaya koyarak, sağladığı desteği açıklamak ve kapatılmasını sağlamak..." Bu maksada erişmek için 'kullanılacak yöntem' de şöyle açıklanıyordu: "Psk. Har. D. Bşklığınca elde edilen bilgilerin uygun bir şekilde düzenlenerek basına verilecek bilgi notu şekline getirilmesi. İHD başkanı Akın Birdal ve İHD hakkında bilgi notunun hazırlanması..." 'İcra edecek makam' sütunu karşısında "Hrk. Bşk.lığı" yazıyor, 'koordine edilecek makamlar' olarak 'GERSEK' diye bir birimin adı veriliyordu. 'İcra zamanı' karşısında "23 Nisan 1998" tarihi yazılıydı...

Belgenin girişinde, bu konuya güncellik katan olayın "Şemdin Sakık'ın yakalanması" olduğu açıkça yazılıydı. Belgeyi hazırlayanlar, PKK'lı Şemdin Sakık ile irtibat kuracakları İnsan Hakları Derneği ve Akın Birdal'ı 'lekelemeyi' hedef alıyorlardı...

Belgedeki 'icra zamanı' sütununda yer alan tarihten üç gün sonraki, 26 Nisan 1998 tarihli, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin manşetlerini şimdi okuyabiliriz:

Hürriyet: "PKK'nın APO'dan sonraki ikinci adamı Şemdin Sakık, deprem yaratan ifadesinde, örgüte destek veren, zaman zaman işbirliği yapan isimleri tek tek açıkladı." Sabah: "Apo'nun sağ kolu Şemdin Sakık'ın itirafları şok üstüne şok yaratıyor. Sakık, PKK'ya destek veren milletvekilleri, siyasiler, işadamları ve bazı gazetecilerle gazetelerin isimlerini açıkladı."

Tahmin edeceğiniz gibi, 'belge'de, yalnızca İHD ve Akın Birdal adları geçmiyor, bazı partiler ve yayın organlarıyla birkaç gazete ile gazeteci de maksadı 'yıpratma' ve 'gözden düşürme' olarak belirtilen yayınların hedefi yapılıyordu.

Sözgelimi, 'Fazilet Partisi' ile ilgili bölümde şu ifadeler yer alıyordu: 'Maksat': "Refah Partisi'nin PKK ile işbirliğini ortaya koyarak FP'yi yıpratmak..." 'Kullanılacak yöntem': "FP'nin müteakip seçim döneminde PKK ile işbirliği yapacağı temasını işleyen bir bilgi notunun hazırlanması..." Aynı sütunda şu bilgi de bulunuyor: "Etkin köşe yazarlarından birine ve televizyonlara, ifadeden RP ile bölücü örgüt arasındaki ortak amaç doğrultusundaki faaliyetleri kapsayan kısmın aktarılması..."

Herhalde belleğiniz pırıl pırıl olmuştur...

'Andıç' belgesi Yeni Şafak'ta yayımlandıktan ve doğruluğu iyice ortaya çıktıktan sonra bile, "Ne olacak canım, dünyanın her tarafında böyle olaylar oluyor" diyenlerle karşılaştığımı hatırlıyorum. O zamanlar buna şiddetle karşı çıkıyordum. Ancak, 11 Eylül sonrasında cereyan eden dünya olaylarının, bizdekine benzer 'andıçlar' yardımı ve tam bir 'psikolojik savaş' mantığı ile insanlara yansıtıldığı kanaatine zaman içerisinde sahip olduğumu burada itiraf ederim...

Bir yıldır gazeteler, televizyonlar, dünyanın dört bir yanındaki etkili kalemler, 'global andıç' belgelerinde yazılı konuları, oradaki 'maksada' uygun biçimde, öngörülen 'yöntemler' ile bizlere yansıtıyorlar...

Yani gerçeklere bulandırılmış yalanları... Bizdeki 'andıç'ta yer alan şu cümle göz açıcı: "Mevcut ifadeden elde edilen bilgilere çeşitli ilâveler yapılarak..." Yani, gerçek olmayanları, sonradan eklenen yalanları da sanki 'gerçek' imiş gibi sunmak 'andıç' mantığına hiç ters düşmüyor... Bu mantığı benimseyen kişi, örgüt ve kurumlar, sadece habbeyi kubbe yapmakla yetinmiyorlar, olmayanı olmuş gibi göstermeyi ve olanı çarpıtmayı da doğal kabul ediyorlar... 'Andıçlanan' kitleler, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyecekleri için, önlerine sürülen her bilgiyi 'gerçek' sanıyorlar...

"İki yıl geride kalmış 'andıç' konusunu gündeme taşımanın, anılar yoluyla bellek tazelemenin anlamı ne?" Kulis'i buraya kadar okuyup da bu soruyu sormadıysanız inanın gönül koyarım. Elbette sadece 'andıç' belgelerinin değil, Kulis'lerin de bir 'maksadı' bulunuyor. Benim bu yazıyı yazmaktaki maksadım, bugünden başlayarak ilk bir hafta içerisinde ve seçimden sonraki günlerde televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde karşınıza çıkacak 'sürprizlere' sizleri hazırlamak... Bu arada, 'etkili köşe yazarları' bilinen kişilerin sütunlarında, kişiler, partiler, örgütler ve gazeteciler hakkında yazılacaklara da şimdiden dikkat çekmek...

Zaten dikkat ediyor muydunuz yoksa?


28 Ekim 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED