T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İşin şakası, 'bizimkiler'in haberi yok...

Bu köşede dün yayınlanan 'Kader Soruları' başlıklı yazımın 'canalıcı' noktalarından birinin, yine dün, Washington Post gazetesinde David Broder'in 'Muhafazakar radikalizm' başlıklı yazısında vurgulandığını gördüm.

Söz konusu yazı şöyle başlıyor: "Bush yönetimi tarafından geçen hafta açıklanan Amerika Birleşik Devletleri'nin temel savunma doktrini, herhalde yarım yüzyıl içindeki en dramatik ve sonuçları uzun zaman yayılacak gelişmedir – saldırının kuşatılarak önlenmesi yerine potansiyel tehditlerin önlenmesini geçirerek."

Yazar, Bush'un 'muhafazakarlık' terimine yüklediği anlamın 'statükonun korunması' anlamındaki geleneksel muhafazakarlık anlayışından ayrıldığını ve 'gayet cesur', 'risk alan' bir 'radikal' anlam değişikliğine işaret ettiğine dikkati çekiyor. Broder, önce 1 Haziran'da West Point askeri akademisinde, ardından geçen hafta yayınlanan resmi devlet belgesinde 'Amerikan dış ve ulusal güvelik politikasının temel bir revizyona uğradığını' belirtiyor.

Amerikan dış ve ulusal güvenlik politikasındaki 'temel' ve 'radikal' değişiklik, dün de altını çizdiğimiz 'ilk darbe doktrini' diye adlandırabileceğimiz 'first strike' doktrininin 'içeriği'nin değişmesiyle ilgili.

Amerika, Soğuk Savaş'lı yarım yüzyılda, yani 'iki kutuplu bir uluslararası sistem' veya bir başka deyimle 'termonükleer denge'ye dayalı 'uluslararası güçler dengesi'nde 'ilk darbe-first strike' doktrinini 'caydırıcı nükleer güce sahip olmak' ve 'ilk darbeyi alması halinde vereceği karşılığın etkisi' sayesinde 'caydırma'yı öngören bir doktrin olarak benimsemişti.

Bu 'doktrin'in gereği olarak, Amerika, 'konvansiyonel savaşlar'da da, 'güvenliğine ilişkin tehdit algılaması'ndan yola çıkarak, saldırıyı başlatan taraf hiç olmamış; saldırıya etkili ve güçlü biçimde karşı koyan taraf olmayı öngörmüştü. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve hatta Kore, Vietnam ve Körfez Savaşı bunun nasıl uygulandığının göstergeleridir.

Broder, şimdiki 'radikal değişikliği' şu satırlarla ifade ediyor:

"Şimdi, gerçek terörizm tehdidiyle meşru kılınan önleme (ilk darbe cç) doktrini, bu ayrımı yırtıp atıyor. Bunun yerine, tek süperdevlet olarak Amerika'nın potansiyel tehlikenin ölçüsüne hükmetme ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için gerekli her eyleme geçme hakkını vurguluyor."

Bir başka Washington Post yazarı ise, Bush'un, çerçevesi ilk kez 1 Haziran West Point konuşmasında çizilen 'anti-terör önleme stratejisi'nin, artık daha da geliştirildiğini resmi bir siyasi-askeri doktrine dönüştüğünü bildiriyor.

'Durum'un ciddiyetine ilişkin anlatmak istediğimiz buydu ve bu, artık söz konusu olan bir Amerikan 'siyasi eğilimi' değil; bir 'doktrin' ve bu 'doktrin' kendisine 'laboratuvar' olarak Irak'ı ve daha geniş çerçevede Ortadoğu'yu seçmiş vaziyette.

Bu 'doktrin'in neye, ne kadar 'şamil' olduğunu hakkıyla anlamak için, 17 Eylül'de –geçen hafta Cuma günü- Başkanlık mührüyle yayınlanmış 'Amerika Birleşik Devletleri'nin Ulusal Güvenlik Stratejisi' adlı resmi belgeyi satır satır okumak gerekiyor. 'Yeni Amerikan doktrini' niteliğindeki resmi belge, dokuz bölümden oluşuyor ve 35 sayfa. Uluslararası ekonominin nasıl düzenleneceğinden, 'demokrasiler'in nasıl alt yapısının hazırlanacağına ve yaygınlaştırılacağına ilişkin bir dizi konuya temas edilmiş. Belgede, birçok ülkenin ismine de yer verilmiş. Bizde bazılarının hayretini ve belki de rahatsızlığını davet edecek biçimde, Türkiye'nin adı tek bir yerde bile geçmiyor. Buna karşılık, 21. Yüzyıl 'projeksiyonu' ile 'potansiyel büyük güçler' olarak Rusya, Çin ve Hindistan'ın isimleri zikrediliyor.

Ne olursa olsun, 'müellif'i 'resmi Amerika' olduğu için tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. 'Doktrin', kendisine 'uygulama laboratuvarı' olarak öncelikle Irak'ı seçtiği ve Irak'a yönelik 'rejim değişikliği' amaçlı 'askeri kampanya' bugün itibarıyla 'kaçınılmaz' göründüğü için, Türkiye'yi 'öncelikle' ilgilendiriyor.

Türkiye'nin 400 yıl yönettiği Ortadoğu'da bu rolü, esas olarak, 'dış dinamikler'le Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortadan kalkmış ve bugünkü Ortadoğu, bundan 170 yıl önce biçimlenmişti. Yarınki Ortadoğu da, bugünlerden itibaren –yine esas olarak dış dinamiklerle- 'yeniden' biçimlenmeye başlanıyor. Türkiye'yi ilgilendiriyor olmalı.

Başka hiçbir neden olmasa bile, 'Yeni Amerikan güvenlik doktrini'ni tanımlayan 'resmi Amerikan belgesi'ni önce okumak; ama anlamak ve üzerinde enine boyuna tartışmak ve Türkiye'nin çıkarlarına ve geleceğine en uygun olacak bir tavrı geliştirmek şart.

Soru: İktidar adaylarının, başta Ak Parti ve CHP, iktidara talip siyasi partilerin bu 'belge'den haberleri var mı? Varsa, üzerinde ciddi bir çalışmaları var mı?

Sanmıyorum. O yüzden, irdelemeyi ve tartışmayı sürdüreceğiz. Sürdürmek zorundayız...

(Özür notu: Dünkü yazıda kimi ülkeler ve bölgelerin petrol rezervi rakamları milyon olarak verilmiş. Milyar olarak düzeltilmesi gerekiyor.)


26 Eylül 2002
Perşembe
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED