T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Öztürk ve Aydın

Cumhuriyet Halk Partisi, Yaşar Nuri Öztürk'ü, farklı bir kesimin, dindar camianın oyunu elde etmek için saflarına kattıysa, tam aksi bir netice almasından korkulur. Çünkü, Yaşar Nuri Öztürk, dindar çevrelerin küstüğü, en azından kızdığı, 28 Şubat argümanlarına sahip çıkan, üstelik bütün düşüncelerini hiç de mütevazı olmayan bir üslûpla dile getiren kibirli bir din âlimidir. Son kitabında, gene fevkâlade sivri iddiaları, sosyetenin (!) veya ilerici geçinen çevrelerin hoşlanacağı bir tarzda, yazıya döktüğüne şahit olduk.

Yaranma duygusu

Sosyete, ezandan; özellikle ezanın hoparlörden okunmasından rahatsızdır.

Yaşar Nuri'de cevap hazır: "Ezan bir ibadet değil. Bu duyurunun bugün bir yararı kalmamıştır. Esas işlevi, zaman vaktini duyurmaktır. Takvim, gazete, radyo, tv vardır... Hoparlörle ezan tacizdir."

Sosyete –caminin kapısından içeri girmemekle birlikte– Türkçe dua okunmasını istemektedir.

Yaşar Nuri onları haklı buluyor:

"İnsanların ana dillerinde ibadet etmelerini yasaklamak, yüreklere pranga vurmaktır. Diyanet, ana dille ibadet sözünden rahatsız oluyor. Onlar, Arapça pazara örtülü destek veriyor."

Kur'an kurslarını sevmeyenlere de Yaşar Nuri Öztürk arka çıkıyor: "Kur'an kursu sektörü, halka, Arapça'yı papağan gibi ezberletmeyi savunuyor. Çünkü milyarlar kazanıyor."

CHP, Öztürk'ü, biraz daha öne sürse, biraz daha konuştursa, maksadının tam tersi bir sonuç alacaktır.

Aydınlanmanın kilometre taşı

Buna mukabil, AK Parti, İzmir birinci sıradan, Prof. Mehmet Aydın'ı aday yaptı. Aydın, İslam Felsefesi profesörü. Ama öyle sıradan bir bilim adamı değil. Çağa ayak uydurmuş, demokrasiyi içine sindirmiş, Türk aydınlanmasının yapı taşlarını oluşturabilecek evsafta bir dindar, bir Müslüman âlim.

Bir, Yaşar Nuri Öztürk'ün "Anadilde İbadet Meselesi" kitabını okuyun, bir de, istikrar, değişim, muhafazakârlık, modernleşme, din-devlet ilişkilerinin incelendiği "Mehmet Aydın İle İçe Kritik Bakış" kitabına (İyi Adam Yayınları) göz atın.

Türkiye'nin, ortak bir dil aradığı, kutuplaşmaları aşıp senteze varmak istediği bir kavşakta, Mehmet Aydın'ın Parlamento'ya girmesi, önemli bir kilometre taşını oluşturacaktır.

Yaşar Nuri Öztürk'ün bulunduğu bir Parlamento'ya, derinliği olan bir İslam aydının da girmesi şarttı. Mehmet Aydın, daima demokratik adımlara öncülük etmiş olan İzmir'den geliyor.

Evet AK Parti listelerinde fazla açılım yok. Ama, bir tek Mehmet Aydın dahi, zihin açıklığı ve özgürlük yolunda güzel bir işaret.

Ayakta kalmak

AK Parti listelerinde beklenilen açılımın gerçekleşmediği iddiaları basına yansıyor. Bunu, Tayyip Erdoğan'ın, biraz da savunma içgüdüsüyle hareket etmesine bağlıyoruz. Nitekim, milletvekilliğinin önü kesildi. Yarın öbür gün, Parlamento'da da çeşitli oyunlarla karşılaşabilir. Galiba, kendisine bağlı/bağımlı bir kadro oluşturmaya bu yüzden gayret sarfetti. Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu kararlarından sonra "İyi de yaptı" demeden edemiyoruz.

Politikada, önce ayakta kalmaya çalışacaksınız. Hele Türkiye gibi bir ülkede; rüzgârlar bu kadar sert eserken.

Partisini yenileyen, kadrolarını değiştiren bir Tansu Çiller'in, 28 Şubat kasırgasında, mesai arkadaşlarını nasıl hızla kaybettiğini, transfer pazarının Refah'ta değil, DYP'de kurulduğunu hatırlayalım.

101 ve 104. maddeler

Kulislerde konuşulanlara göre, Yargıtay Başsavcısı, bu defa da Erdoğan'ın Genel Başkanlığını hedef almaya hazırlanıyormuş.

Anayasa Mahkemesi kararına göre 4454 ve 4616 sayılı erteleme yasalarından yararlandırılmayan Tayyip Erdoğan'ın, Siyasi Partiler Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca, bir partiye üye olamayacağı pekalâ iddia edilebilir. Sadece, kanun metnine bakılınca Erdoğan'ın 312'nci maddeden mahkûmiyeti, siyasi partiye üyeliğinin önünde bir engeldir.

Ama, diyelim ki, Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, durumun 6 ay zarfında düzeltilmesi için, ihtar verse ve bu ihtarın gereği yerine getirilmese dahi, AK Parti, kapatılamıyor.

Bir parti, hem Anayasa'nın 69'uncu, hem de Siyasi Partiler Yasası'nın 101'inci maddesine göre, ancak, üç sebepten dolayı kapatılabiliyor. 1) Tüzük ve programın yasaya aykırı olması. 2) Kanunsuz fiillerin odağı haline gelmesi, 3) Yabancı bir ülkeden yardım alması.

* * *

Siyasi Partiler Kanunu'nun 104'üncü maddesi, ihtar mekanizmasını şöyle düzenliyor: "Bir siyasi parti, 101. madde dışında kalan diğer emredici hükümlere ters düşmüşse, o parti aleyhine Anayasa Mahkemesi'ne, Cumhuriyet Başsavcılığı'nca re'sen başvurulur. Anayasa Mahkemesi, aykırılığın giderilmesi için, ilgili siyasi parti hakkında ihtar kararı verir. İhtar yazısının tebliğ tarihinden sonra, 6 ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Başsavcı, bu siyasi partinin kapatılması için re'sen dava açar."

Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan hakkındaki Kurucu Genel Başkanlığı'na ilişkin ihtar kararını açıklarken (Bkz. Resmi Gazete 19 Nisan 2002) "Ancak ileride bir dava açıldığı takdirde, Siyasi Partiler Kanunu'nun 104'üncü maddesinin Anayasa'ya uygunluğunun görüşülebileceğini" belirtmiş, bu arada, çoğunluk kararına katılmayan diğer 5 üye (Başkan Mustafa Bumin, Başkan Vekili Haşim Kılıç, Üye Yalçın Acargün, Üye Sacit Adalı, Üye Rüştü Sönmez), "Yaptırımı bulunmayan sonuçsuz bir ihtarın" verilmesine karşı çıkmışlardır.

Görüldüğü gibi, ihtar mekanizması işletilse ve ihtara uymayan parti hakkında Başsavcı kapatma davası açsa bile, fiili bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Muhtemelen bu dava sırasında, Anayasa Mahkemesi, 104'üncü maddenin Anayasa'ya aykırılığını görüşüp, maddeyi ya ihmal ya da iptâl edecektir.

Ama, AK Parti'nin özellikle seçim öncesi, devlet ile çatışır bir hava içinde görünmek istemeyeceğine inanıyoruz. Bu yüzden, Tayyip Erdoğan, -6 aylık süre dolunca- kurucu genel başkanlıktan ayrılıp ilk ihtarın gereğini yerine getirecektir. Ve hemen yeniden Genel Başkan seçilecektir. İlk ihtar Genel Başkanlığı değil kuruculuğu ile ilgiliydi; milletvekili seçilmesine engel olan halin, (312. maddeden mahkûmiyetin) kuruculuğuna da geçit vermeyeceği vurgulanmıştı.

Kurucular Kurulu onu yeniden Genel Başkan seçerse ne olur?

"Yeter karar sizin"

Başsavcı'nın itirazı sonucunda, Anayasa Mahkemesi'nde yeni bir süreç başlasa bile, 3 Kasım seçimleri neticeleninceye kadar ikinci bir ihtar kararı çıkmaz.

Seçimlerden sonra zaten yasak koyan maddeler kaldırılacak.

Bu yüzden, "Tayyip Erdoğan siyasetten siliniyor, veliaht kim?" gibi tartışmaların ciddî bir dayanağı yok.

Demeç bile vermesi yasaklanan liderler er geç partilerinin başına döndüler; başbakan ve cumhurbaşkanı oldular.

Denenmemiş bir lideri, Tayyip Erdoğan'ı, üstelik Genel Başkanlık koltuğunu muhafaza ederken bertaraf etmek, hiç mümkün değil.

Kimse boşa kürek çekmesin ve ham hayal peşinden koşmasın.

Erdoğan büyük meydan mitinglerine başlıyor. Yasak konusunu sandığa taşıyacak ve millete "Yeter, karar sizin" diyecek. Bir anlamda Yüksek Seçim Kurulu'nun kararı referandum konusu yapılmış olacak.

* * *

Bugün için CHP ve AK Parti arasında 10 puanlık fark devam ediyor. AK Parti % 30, CHP % 19 görünüyor. DYP barajı aşarken, onu en yakından takip eden parti % 8 ile Genç Parti.

KONDA'nın bu araştırması doğru ise, MHP değil, Genç Parti barajı aşan 4'üncü parti olacak.


26 Eylül 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED