T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Harikalar diyarı

Harikalar diyarı olmayacak şeylerin olduğu, olması beklenen şeylerinse olmadığı bir diyardır. Böyle bir ülkede ağaçlar uçar, kuşlar toprağa kök salar, insanlar öter, balıklar konuşur. Ülke sakinlerinin kendilerini temsil etmek üzere kurdukları meclisin duvarına: "Bütün hayvanlar eşittir", "Egemenlik hayvanlarındır" sloganları hakkedilir, ama egemenliği o meclisin üyeleri değil, başkaları kullanır.

Bu ülkede sivil toplumun hangisi, resmî toplumun hangisi olduğunu kestirmenin imkânsız olduğu durumlar ortaya çıkar. Sivil toplumun temsilcileri gibi görünenler, bakarsınız, resmî toplum örgütlerine hulus çakar ve onların adına kelam etmeye başlar. Resmî toplumun örgütü olarak ortaya çıktığı sanılanlarsa, olmadık bir yerde, sivilleşmeye özenebilir. Hangisinin hangisi olduğu, kimin ne adına konuştuğu karmakarışık olur.

Toplumun resmen yetki verdiği temsilcileri susturulurken, resmî örgütlerin başında bulunanlar sivil toplumun yerine geçebilir ve kendiliğinden bir temsilcilik üstlenmiş olabilir. Böyle bir yetkinin kimden, nerden, nasıl istihsal edildiği sorulamaz, çünkü böyle bir soru o ülkeyi harikalar diyarı olmaktan çıkartır, orayı alelâde bir ülke haline getirir.

Harikalar diyarında mahkemeler kararlarını adalet ölçüsünü esas tutarak vermez. Adaletin yerine kararların şerefli ve şerefsiz olması esas alınır. Kendisini egemen güç olarak belirlemiş örgütün talebine uygun olarak verilmiş kararlar şerefli sayılır, fakat adalete uygun olsa bile örgütün arzusuna uygun düşmeyen kararlar da şerefsiz…

Harikalar diyarının mahkemeleri halk mahkemesi olarak çalışır. Bu mahkemelerin savcısı da, avukatı da, yargıcı da, infaz memuru da aynı kişilerdir. Hukuk, kuralları önceden belirlenmiş, belli ilkeleri olan bir anlayışla tesis edilmez; zaten böylesi harikalar diyarına yakışmaz. Harikalar diyarının hukuku, kendisini ve kurduğu halk mahkemesini ve bu mahkemeyi yöneten egemen gücü kutsal, dokunulmaz, tabu ve totem sayar. Bu hukukun değiştirilemeyeceği envai çeşit entrikayla teminat altına alınır ve her kim bunların değiştirilmesi yönünde bir irade izharında bulunsa, derhal halk mahkemesine çıkartılma tehdidiyle yüz yüze bırakılır.

Sivil toplumun gayrı resmî sözcüsü olarak çalışması gereken medya ve her çeşit basın, harikalar diyarında, resmî toplum örgütünün sözcülüğünü üstlenir. Çünkü oralardan beslenir. Bunun dışına çıkmaya heves eden çıkarsa soluğu halk mahkemesinde alır. Halk mahkemesi de hükümlerini verirken zaten şerefli olup olmamayı esas alır.

Halk mahkemesinde kimsenin zorda kalmaya hakkı yoktur. Çünkü zorda kalanın müracaat edeceği merci yoktur veya belli değildir. Harikalar diyarında yaşayan hastanın ilk müracaat edeceği yer hastane değil, milletvekilidir; mahkemeye müracaat etmeniz gerekiyorsa askere, askerlikte işiniz varsa hastaneye başvurmanız gerekir. Bütün bunlardan sonra da mahkemedeki işiniz siyaseten; askerlikteki işiniz hastanede çürüğe çıkartılarak; şayet işiniz siyaset ise bu durumda da askerî makamları harekete geçirerek sonuçlandırmayı denersiniz. Ama bütün bu düzene ve düzenbazlığa rağmen, asıl harika sayılması gereken, harikalar diyarının sakinleridir. Onlar her şeye rağmen, bu karışıklığın içinden harikalar göstererek sıyrılmasını becerebilmektedirler.


26 Eylül 2002
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED