Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, idam cezasının anayasa değişikliğine gerek kalmadan yasal bir değişiklikle kaldırılabileceği düşüncesinde olduğunu açıkladı.

Dış Politika Başdanışmanı Tacan İldem İldem, Çankaya Köşkü'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, Cumhurbaşkanı Sezer'in idam cezasının anayasa değişikliğine gerek kalmadan yasal bir değişiklikle kaldırılabileceği düşüncesinde olduğunu söyledi. İldem, Sezer'in 1 Ekim 2000 tarihinde TBMM'yi açış konuşmasında ölüm cezasının kaldırılması için bir anayasa değişikliğine gereksinme bulunmadığını, aynı sonucun TCK'nın ölüm cezası öngörülen suçların, ölüm cezası dışında, örneğin ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile cezalandırılmasını sağlayacak bir gözden geçirmeye bağlı tutulmasıyla elde edilebileceğini, böylelikle Türkiye'de uzun yıllardır uygulanmayan ölüm cezasının, yasal olarak yürürlükten kaldırılmış olacağını belirttiğini hatırlattı.

AB sürecini hızlandırır

İldem, şöyle devam etti: "Ölüm cezasının kaldırılması, Türkiye'nin AB'a üyelik sürecinde de gündeme gelen bir konudur. AB, tarihi gelişim içinde demokrasi ve insan haklarının yaygınlaştırılmasına ilişkin belirgin bir kültür geliştirmiştir. Bu bağlamda, üye ülkelerde ölüm cezası uygulanmamakta olup, aday ülkelerin de tam üyeliğe giden yolda ölüm cezasını yasal olarak yürürlükten kaldırmaları beklenmektedir. AB Katılım Ortaklığı Belgesi ışığında hükümetimiz tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan Ulusal Program'da ölüm cezası konusu da ele alınmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye'deki dönüşümün niteliğinin, hızının, süresinin AB'daki standartlar ve genişleme takvimi ile uyumlu olmasının, hem dönüşümlerimizi köklü kılacağı, hem de sürecimizi hızlandıracağı inancındadır."

'TARİHİ TARİHÇİLERE BIRAKALIM'

Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışmanı ve Özel Kalem Müdürü Tacan İldem, Cumhurbaşkanı Sezer'in, Avrupa Parlamentosu'nun önceki gün Ermeni soykırımı iddiaları konusundaki kararına ilişkin görüşlerini şöyle aktardı: "Avrupa Parlamentosu'nun, tarihi tarihçilere bırakmak yerine, tarihi bir konuda yargıda bulunma basiretsizliğini bu kararla bir kez daha gösterdiğine tanık olmaktayız. Bu kararın, Türkiye-AB ilişkilerinin güçlendirilmesinde ve bu bağlamda Türkiye'nin tam üyelik sürecinde önemli çabalar harcandığı bir dönemde kabul edilmiş olması maksatlı değilse, en hafif tanımıyla talihsizliktir."