T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yükselen Hinduizm ve irtica siyaseti

Hindistan'da "Müslümanların ateşlediği, Hinduların misillemede bulunmasıyla büyüdüğü" gibi ifadeler aslında yaşanan dramın arkasında yatan gerçeğe sis perdesi çekmektedir. Hinduizmin siyasal gücü, Hindistan siyasetindeki yeri anlaşılmadan olayların daha nelere gebe olduğun kavramak mümkün değildir. Dünyaya bir barış dini gibi takdim edilen Hinduizm özellikle son 15 yıldır yükselişe geçmiştir. Hindistan gibi kıta büyüklüğündeki, gelecek on yılın önemli bölge güçleri arasında sayılan nükleer güç sahibi bir ülkenin iç dengeleri değiştirecek bu gelişme çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Hiç de sessiz sedasız olmayan Hinduizmin yükselişi onbinlere varan insanın hayatına mal olmakta, yüzbinlerce insanın doğduğu topraklardan sürülmesine, vatandaşı olduğu ülkede resmi politikalarla gettolaştırılmalarıyla sonuçlanmaktadır. Bu sonucun mağdurları ise nüfusu 200 milyona yaklaşan, dünyanın en kalabalık azınlığı, Müslümanlardır.

Hindistan başbakanı Vajpayee geçen yıl, 1992 yılında tarihi Babür Camii'nin yıkılmasını "ulusal duyarlılığın ifadesi" olarak tanımlamıştı. Aslında bu ifade Hindistan'da olup bitenlerin bir özeti gibidir.

Arşivimi karıştırırken, Ağustos 1986 tarihli Delhi'de yayınlanan Radlang dergisinin yayınladığı, Ahmedabad ve Gucerat'ta yaşanan katliam boyutlarına ulaşan Müslümanlara yönelik saldırılara ilişkin Hindistan parlamentosunun iki üyesinin gözlem raporları dikkat çekti. Yaklaşık 15 bin Müslümanın evlerinin yakılması sonucu topluca sürülmeleri, öldürülmeleri karşısında bölge yöneticilerinin gerekli önlemleri almadıkları özellikle belirtiliyor. Ve katliamlarda öldürülen Müslümanlardan VHP gibi Hindu örgütlerin sorumlu olduğu belirtiliyordu.

Hinduların Müslümanlara yönelik sistematik ve kitlesel saldırıları o günden sonra da artarak devam etti. 1992'de Babür Camii'nin yerle bir edilmesi ve 2000 den fazla Müslümanın katledilmesiyle sonuçlandı. O sıralarda muhalefette bulunan şimdiki başbakanın partisi Bharatiya Janata Party (BJP) bu olayların destekçilerindendi ve VHP gibi örgütlerle hala sıkı bir ilişki içinde olduğu biliniyor. Yukarıda alıntı yaptığım Radlang dergisinin bildirdiğine göre Müslümanlara karşı ayaklanmaları organize ve teşvik eden liderlerin tümünün entellektüel, okumuş, meslek sahibi kişilerden oluşması, kitlenin de sanıldığının aksine geri kalmış alt sınıflardan oluşmadığıdır.

Yükselmekte olan Hinduizm bugün siyasallaşarak iktidar olmuştur. Bu durum gelecekte dünya dengelerinde en azından Asya ve Avrasya dengelerinde önemli aktörlerden biri olacağı belli olan bir askeri gücün dinamizmini ortaya koyuyor. Böylesi bir gelişme Afganistan gibi dünyanın en fakir ülkesinden daha fazla uluslararası kamuoyunu ilgilendirmesi gerektirmez mi?

Soğuk savaş sonrası köktendinci akımları hedef tahtasına koyan ABD ve müttefiklerinin düşman tanımlamasını sadece İslam dünyasıyla sınırlı tutması bir şeyler ifade ediyor olmalı. Resmi rakamlara göre ölü sayısının 600 civarında olduğu, bağımsız gözlemcilere göre şimdiden 1000'e ulaştığı bu saldırılar karşısında bu konuda sabıkalı Hind başbakanın duyarsızlığı bir şeyler ifade ediyor olmalı.

Pakistan devlet başkanıyla darbeci olduğu gerekçesiyle muhatap bile olmak istemeyen Ecevit'in geleneksel Türk dış politikasında çizgi değişikliği yaparak Pakistan'a karşı Hindistan yanlısı politika izlemesi tuhaf değil mi. Hele hele iktidarını borçlu olduğu 28 Şubat mimarlarının savaş ilan ettiği dinin siyasallaşmasına karşın, eli kanlı Hindu fanatizminden beslenen Hindistan iktidarıyla flört etmesini Tagor aşkıyla izah etmek aklın sınırlarını zorlamak olur. Suudilerin Osmanlı kalesini yıkmaları dini fanatizmin ilkel uygulaması olarak tepkimizi çekti. Dünyayı ayağa kaldırdık. Bir Türk devleti olmasıyla övünmekten pek hoşlandığımız Babür medeniyetinin en güzel eseri Babür Camii'ni yıkan Hindu fanatizmi karşısında suskun kalmanın izahı olabilir mi? Hele hele İş Bankası'nın kuruluş yıldönümünün kutlandığı, sermayesinin Hindistanlı Müslümanlardan sağlandığını reklamlar sayesinde bilmeyen kalmadığı şu günlerde.

Taliban yönetiminin Buda heykellerini dinamitlemesi karşısında Haçlı seferi düzenleyen uluslararsı duyarlılığın, bir sanat şaheseri olan Babür Camii'nin ibadete açık olduğu dönemde yıkılmasını "ulusal duyarlılık" sayan zihniyetle flört etmesinin anlamını anlamlandırabiliyor musunuz?


7 Mart 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED