|
|
Gökten düşen üç elma
Her insan bir masala doğar aslında. Masala doğar ve "kendi" masalını yaşar. İşte bu yüzden belki de, masallar hiç çıkmaz hayatımızdan... Masalların hayatımızda inkar edilemeyecek bir yeri vardır. Masallarla doğar, masallarla büyürüz. Ölümümüz bile bir masaldır başlı başına. Belki de bu yüzden Prof. Dr. İnci Enginün, "İnsan çocuklukta dinlediği masalı yaşı ilerledikçe bizzat yaşar. İnsanın hayallerinin gelişmesine olduğu kadar sanatçıların kendilerini fark etmelerine de şüphesiz masallar yol açar." diye konuşuyor. Yayınevleri artık masal kitapları yayınlıyor. Son olarak Tarık Dursun K'nın torunu için hazırladığı "Güzel Uykular Alara; Çocuklara her gece bir masal", Uzun Gece Masalları ve Muhammedi Mir Kiyani'nin İran masalları kitapçıların raflarında görünmeye başladı. Alim Şerif Onaran'ın çevirdiği Binbir Gece Masalları ise her zaman gündemde. Yayıncılar, masal kitaplarının bu kadar ilgi görmesinin nedenini, büyüklerin masal okumasına bağlıyor. Oysa büyükler masallara hiçbir zaman uzak olmamıştı. Ünlü masalcılardan La Fointaine'i hatırlamayan yok gibidir. Çünkü La Fointaine, bu türün en çok ilgi gören yazarıdır ve masallarını çoklukla Akdeniz masal havzasından, İtalyan masallarından derlemiştir. Andersen da masal türünün önemli anılmadan geçilmeyecek bir ismidir. Saint Exupery'in Küçük Prens ve Swift'in Gülliver'in Maceraları adlı kitaplara masalseverlerin kolayca hatırlayacağı kitaplar arasında bulunuyor. Mesnevi de masallardan oluşuyor
Masal, aslında doğu toplumlarında, daha çok sözlü geleneğin ciddi bir unsuru. Söz gelimi Mevlânâ, ünlü eseri Mesnevi'de fikirlerini masallarla ulaştırmayı tercih ediyor. Belki de bu yüzden hâlâ dimdik ayakta. Araştırmacı Ahmet Özdemir, "Bizim geleneğimizdeki Manas Destanı ve Dede Korkut hikayelerinin de bir masal türü olduğunu" söylüyor. Türkiye'ye masalı sevdiren ilk önemli isimler Eflatun Cem Güney, Ahmet Kutsi Tecer ve Vasfi Mahir Kocatürk olarak biliniyor. Masallar hep iyimser mi?
Mutlu sonla biten masalların farklı bir yönüne dikkat çeken Prof. Dr. İnci Enginün masalların inanılmayacak kadar gerçeklerle dolu olduğunu söylüyor. Enginün, hemen her masalda üç kişinin yola çıktığını, bu üç kişiden ikisinin macerasının ya bilinmediğini ya da onların macerayı yaşamaya dayanamayarak geri döndüğünü ve masal kahramanı olma şansını yitirdiğini söylüyor. Başarılı olan kahramanın çoğunlukla yol ayrımında, 'ortadakini' seçtiğini ve zorluklar karşısında nasıl davranacağını öğrendiğini belirtiyor. Enginün, "Masal yolcusu çıktığı yola devam eden, akla hayale gelmeyecek nice şeyi öğrenen, önceden yaptığı nice şeylerin karşılığını görerek zorlukları alt eden kişidir" diyor. 'Gökten üç elma düştü' esprisine de açıklık getiren Enginün, "Elmaların biri kahramanın, biri dinleyenlerin biri de anlatıcınındır" diyor. Enginün, dinleyenlerin payına az elma düşmesini, masaldan aldıkları tat ve bilginin çokluğuna bağlıyor.
Bambaşka bir alem içinde...
Masallar bize başka bir alemi taşırlar. Orada olağanla olağanüstünün içiçe geçmiş hallerini bulur, kendimize bir pay çıkarırız. Bu sihirli masal ortamını Mehmet Kaplan "İçtikleri ilaçların sihriyle süzülüp kaybolan adamlar, konuşan hayvanlar, şehzadeleri kanatlarında taşıyan zümrüdü ankalar, yeraltında mücevher tavanlı, som altın sütunlu saraylarda gözyaşlarının incisiyle gergef işleyen mahpus kızlar, onları kurtarmaya gelen aptal görünüşlü zeki Keloğlanlar, hazinelerin kapısı önünde çöreklenmiş yatan mercan bakışlı yılanlar gider gelirler.. Bizimkine hiç benzemeyen maceralarını yaşarlardı" diye anlatıyor.
HEPSİ AYNI MASAL AİLESİNDEN
Masallarla ilgili tartışılan konulardan biri masalların kaynağı ve bir edebi tür olup olmadığı... Araştırmacıların büyük bölümü masalları önemsemelerine rağmen edebiyat alanına pek çekmek niyetinde görünmüyor. Öte yandan masallar derinlemesine tetkik edildiğinde, karşımıza tüm masalların tek bir masal ailesine ait olduğu gerçeği çıkıyor.
|
|
|