T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Vals, tango, fötr şapka ve şarap

İçişleri Bakanlığı'nın kaymakamların eğitimi için uygulamaya koyduğu tango, vals, fötr şapka ve şarap ağırlıklı programla ilgili haberi okuduğunda tebessüm etmeyen, şaşkınlığını gizlemeyen ve anlamakta zorlanmayan kimse var mı acaba?

İlgili bakan ve müsteşar büyük bir hizmeti yerine getirmenin mutluluğu içerisinde mülki idarede hizmet verecek, ilçelerin yönetimi kendilerine emanet edecek kaymakamların "çağdaş ölçülere göre yetişmeleri" için oldukça uzun denebilecek bir kursa alınarak özellikle vals ve tango yapılması, şarap içilmesiyle ilgili inceliklerin öğrenilmesi, fötr şapka kullanılması yönünde eğitileceklerini Türk halkına müjdelemektedirler.

Bu haberin eğlendirici ve magazinsel bir özelliği olduğu kesin. Ama unutmamalı ki bu uygulama bir gerçek ve önümüzdeki yıllarda vals yapmasını bilen, tangoda maharet sahibi, hangi yemekte hangi şarabın içileceği konusunda oldukça deneyimli, fötr şapka ile ilçe sokaklarında dolaşan, bayramlarda halkı elle değil kendisine demirbaş olarak emanet edilen fötr şapkayı sallayarak selamlayan kaymakamlar göreceğiz.

Aslında bu uygulamaya halkımız fazla yabancı değil. O bakımdan yadırganacağını sanmam. Tek parti döneminin mülki erkanı tam da bu nitelikte değil miydi? Bu dönemdeki bayram fotoğraflarına bakıldığında, müsamereler hatırlandığında, hatıratlar okunduğunda vals, tango, şarap, fötr şapka simgeleriyle karşılaşırız. Hatta bu tür uygulamalar devrimciliğin bir göstergesi olarak da görülmüş ve zaman zaman "gardrop devrimciliği" diye eleştirilmiştir.

Bürokrasi sınıfı

Anlaşılan tek parti dönemindeki egemen ve ayrıcalıklı bürokrasi sınıfı yeniden yaratılmak isteniyor. Türkiye bir bürokratik imparatorluğun bakiyesi olan devlettir. Her ne kadar Osmanlı bürokrasisi eleştirilse de cumhuriyet bürokrasisinin ondan fazlası var eksiği yok. Hatta cumhuriyet örgütlenmesinin temelinde bürokrasi sınıfının olduğunu da herkes bilmektedir. Egemen bir bürokrasi sınıfının kendini toplumun diğer sınıflarından, daha doğrusu halktan ayrıştırması, onunla ortak hayatı ve mekanları paylaşmaması son derece doğal bir durumdur.

Kaymakam vatandaşın başına taktığı bere veya kasket giyecek, çifte telli oynayacak, ayran veya bira içecek değil ya!!! O devletin yani egemen gücün ilçedeki en büyük temsilcisi; bürokrasi sınıfının başı ve halktan ayrı olanların şefi olduğuna göre kendi sınıfına uygun adetleri, yaşama usulleri, kullandığı eşyaları, giyim ve kuşamı olmak durumundadır.

Ve bir hoş hatıra

Sözünü ettiğim haberi okuduğumda altmışlı yılların başlarında eğitim gördüğüm bir köy ilkokulunda görev aldığım ve şimdi adını bile hatırlamadığım piyesteki kaymakam rolümü hatırladım. Öğretmenimiz rolleri paylaştırmış ve bana kaymakam rolü düşmüştü. Piyesin başrolü de buydu. Gece gündüz sözlerini ezberliyor, her gün prova yapıyorduk. Nihayet senenin sonuna doğru hangarı andıran büyük sınıfımızın bir köşesine sahne yapılmış ve gösteriye hazırlanmıştık. Ama bir sorun vardı, kaymakama uygun kılık kıyafet bulunamıyordu. Takım elbise, gömlek ve kravat temin edilmişti, fakat bir de fötr şapka gerekiyordu. Köyde kimsede fötr şapka yoktu. Komşu köylere haber salındı ve şapka aramaya başlandı. Sonunda komşu köylerden birinde oğlu Almanya'da olduğundan yazın gelirken babasına bir fötr şapka hediye getiren bir yaşlı amca bulundu. Öğretmenimiz birkaç günlüğüne şapkasını ödünç vermesi ricasıyla bizi merhum Hasan Dede'ye gönderdi ve böylece kaymakam elbisesi ikmal edilmiş oldu. Hiç unutmam o kocaman fötr şapka başıma büyük geldiğinden bir türlü durmadığı için ne sıkıntılar çekmiştim. Küçücük başım içinde kayboluyordu. Sonunda içine kağıtlar doldurarak ve bir lastik bağlayarak başımda durmasını sağlamaya çalışmıştık.

O piyeste edindiğimiz kanaat şuydu; fötr şapkasız kaymakam olmaz. Kaymakam dediğiniz devletin güçlü görevlisi fötr şapka ile dolaşır, halkı bununla selamlardı.

Sayın bakan ve müsteşar hazretlerinin yaptıkları da bundan farklı bir şey değil. Muhtemelen çocukluk yıllarından kalan kaymakam imajını yeniden canlandırmak istemektedirler!

Ama ciddi bir hata yapıyorlar sanırım; bürokrasi sınıfının halktan ayırmak ve çağdaşlık adına farklı uygulamaları öne geçirmek anlamsızlığın ötesinde irrasyonelliktir. Hele bir de bunu çağdaşlık adına yapmak!

Bu uygulama, insanların magazin ihtiyacını karşılasa bile, devletin üstlendiği kamu hizmetinin daha iyi üretilmesi ve vatandaşın beklediği kolektif sorunların daha rasyonel şekilde çözülebilmesi için hiçbir katkısı olmayacak, tam tersine bürokrasi halktan uzaklaşarak bir kasta dönüşecektir. Belki de arzulanan budur!


7 Mart 2002
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED