T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
IMF'ci teslimiyetçilerden AB'ci teslimiyetçilere

28 Şubat'ta inşa edilen zorlama 'Millici' koalisyondan çatlak sesler çıkmaya başladı.

Bu seslere ve kamuoyuna yansıyan gürültülere bakılırsa ANAP'la MHP, özellikle de AB üyeliği konusunda birbirlerine girmiş gibi görünüyorlar.

Çıkan seslere bakıp da, "bu koalisyon gidici" diyenler olabilir.

Ben aynı kanıda değilim. Hatta koalisyon ortaklarının birbirlerine girmek şöyle dursun, kolkola girdiklerini, saflarını sıklaştırdıklarını düşünüyorum.

ANAP lideri Mesut Yılmaz, hiçbir yetkisi ve erki –hatta bana göre niyeti de- olmadığı halde, AB üyeliği konusunda iyimser mesajlar veredursun, MHP lideri Bahçeli, her geçen gün ona biraz daha yükleniyor.

Şimdi geçer akça AB üyeliği. Halkın bu konuda yüzde 70'lere varan sempatisini ve beklentisini paylaşamıyorlar. Daha doğrusu paylaşmayı amaçlıyorlar.

Bunu yaparken biraz keskin, biraz sert, hatta biraz da kararlı görünmeye çalışıyorlar.

AB'nin sırtından, Türkiye insanının AB beklentisinin sırtından, imaj tazeleme gayreti içindeler.

Türkiye'yi cumhuriyet döneminden bu yana en ağır krize sokan onlar.

Ülkeyi ekonomik ve moral olarak 10 yıl geriye götüren, halkı birkaç ayda yüzde 100 fakirleştiren, işsiz, umutsuz bırakanlar da onlar.

İktidardalar ama iktidarları yok…

Mali ve ekonomik konularda Türkiye'yi IMF ve Dünya Bankası'na teslim etmiş durumdalar.

Bir ay içinde, İMF istedi diye Türkiye'nin mali yapısında esaslı değişiklikler yapan kanunları birbir çıkardılar. Gönülleri olduğu için değil, mecbur oldukları için…

Bunu yapmasalardı, bir hafta bile iktidarda kalamazlardı. Bu nedenle…

İç meselelerde ise, arkalarında MGK Genel Sekreterliği ve bürokrasinin öteki güçleri var.

AB ile uyum yasaları adını verdikleri, ama aslında özgürlükleri daha da kısan bazı yasaların taslakları bile oralarda hazırlanıp önlerine geliyor.

Onların yaptıkları, kapıkulu muamelesi çektikleri milletvekillerine bu yasaları onaylatmaktan ibaret.

Ülke içinde erkleri, iktidarları, ülke dışında itibarları yok ama, parti içi derebeylikleri hâlâ sürüyor.

Arada müşteri kızıştırmak niyetine, kamuoyu önünde birbirlerine giriyormuş gibi yapıp, arka kapıdan kolkola çıkıyorlar.

ANAP lideri Mesut Yılmaz'la MHP lideri Bahçeli'nin son demeçlerine baktım.

Mesut Yılmaz, kaçmak üzere olan AB trenine atlamak isteyen heyecanlı bir yolcu görüntüsü vermek istiyor. "Şimdiye kadar nerelerdeydin?" diye sormanın anlamı yok…

Türkiye'nin menfaatlerinin, 'milli çıkarlar'ının AB üyeliğinde olduğunu söylüyor.

Bahçeli ise son konuşmasında artık iyice baklayı ağzından çıkarmış durumda.

"Avrupa Birliği şart değil" derken, Yılmaz'ı 'teslimiyetçilik'le suçluyor.

Bahçeli, 'Teslimiyetçi AB'cilerin' Türkiye'nin 'milli çıkar'larından uzaklaştığını savunuyor.

İşte meselenin püf noktası burada.

Bahçeli Yılmaz'ı suçlarken 'milli çıkarlar'ı savunduğunu söylüyor.

Sanki, Türkiye'yi IMF'ye teslim eden anlaşmaların altında kendisinin imzası yokmuş gibi.

Sanki, IMF'nin ve Dünya Bankası'nın, '15 günde 15 yasa çıkartacaksınız' direktifine uymak için bütün milletvekillerini seferber eden ve gece gündüz çalıştıran o değilmiş gibi...

Hangi 'milli çıkarlar' dan söz ediyor acaba?

İş, MHP'nin koalisyondaki ömrünün uzaması, yani iktidar nimetlerinden yararlanmak olunca, 'milli çıkarlar'la İMF'nin çıkarları nasıl da örtüşüyor?

Böyle bir teslimiyete ve egemenliğin bu derece, onların tabiri ile 'ayaklar altına' alınmasına, MHP de, onun devlet içinde dayandığı güçler de ses çıkartamıyor.

Çünü hem onların ayakta kalması, hem de büyük ipotekler karşılığı alınmış kredilerle de olsa para akışının devam edebilmesi için 'teslimiyet' şart…

IMF ile anlaşmalar imzalanırken MHP'den ciddi karşı çıkışlar duydunuz mu hiç?

Kendi seçmenine yönelik, sonu yine 'teslimiyet'le biten bir iki itirazın dışında…

Şimdi sıra AB ile ilişkilere gelince, bu 'teslimiyet'çi anlayış 'millici' oluyor.

Mesut Yılmaz 'milli çıkarlar'a ihanet etmekle suçlanıyor.

AB kriterleri, Türkiye'yi insan haklarına dayalı bir hukuk devleti olmaya zorluyor. Aynı zamanda üyelik süreci içinde refahı ve gelişmeyi öngörüyor.

MHP ve arkasındaki güçler, buna şiddetle karşı görünüyorlar. Bunu yaparken de 'milli çıkarlar'dan sözediyorlar.

Böyle bir milliyetçilik anlayışının ciddiyeti olabilir mi?

İMF ve Dünya Bankası karşısında tam teslimiyetçilik ve ulus devlet yetkilerinin önemli bir bölümünden vazgeçme;

AB karşısında ise milliyetçilik…

Kamuoyu önünde IMF'ci teslimiyetçiler AB'li teslimiyetçileri suçluyor!..

Arka kapıdan yine kolkola çıkacaklarına emin olabilirsiniz.


7 Mart 2002
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED