|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ulusal sanayiin en büyük problemlerinden birisi, rekabet avantajını büyük ölçüde kaybetmiş olmasıdır. Yüksek maliyetle üretim yapmak zorunda bırakıldığı için rakip ülkelerin karşısında hızla pazar kaybetmektedirler. Rakip ülkeler deyince aklınıza yanlış şeyler gelmesin. Uluslararası piyasalarda Macaristan, Mısır, Suriye, Pakistan, İran gibi ülkelerle rekabet etmeye çalışıyoruz. İşçi ücretleri dışındaki bütün maliyet unsurları dünya ortalamasının üzerindedir. Hatta bazı kalemlerde OECD ülkelerini dahi geride bırakıyoruz. Enerji fiyatları Avrupa ve Amerika'dan daha yüksek. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt üzerindeki % 500'lere ulaşan vergi yükleri sanayiin rekabet fiyatlarıyla üretim yapmasını engellemektedir. Doğalgaz ithalatındaki yanlış politika, ucuz elektrik sağlama imkanlarını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Doğalgazdaki yüksek maliyetli uzun vadeli bağlantılar, gelecekteki ucuz enerji sağlama çabalarını da zora sokmuş durumdadır. Üretimin önündeki engellerden birisi de yüksek finansman maliyetidir. Bankalar reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamaktan ziyade, bağlı bulundukları sermaye gurubunun veznedarlığını yapmaktadırlar. Reel sektöre aktarılan kredilerin reel faizleri ise % 30'u aşmaktadır. Böyle bir finansman yapısı ve modeliyle rekabetçi fiyatlarla üretim yapmanın güçlüğü ortadadır. Diğer taraftan, önemli bir maliyet kalemi olan ücret üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik kesintileri toplamı ücret toplamının % 50'sine yaklaşmaktadır. Bu yükün tamamı, fiilen işveren üzerinde yük olarak kalmaktadır. Yılbaşından itibaren asgari ücrette ve buna bağlı olarak ücret üzerindeki mali yüklerdeki artış, işletmelerin maliyet yapılarını olumsuz yönde etkilemiştir. Talebin dibe vurduğu bir dönemde, ayakta kalabilmek için kâr marjını minimum noktaya çeken üretim sektörü, küçük boyutlu ek mali yüklerden dahi kolayca etkilenebilmektedir. İhracat için üretim yapan işletmeler açısından hatalı kur politikası bir başka problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekçi olmayan ve TL'nin aşırı değerlenmesine yol açan kur politikası ihracatçının pazar kaybetmesine ve rekabet avantajlarının kaybolmasına neden olmaktadır. Özellikle son 5 ayda döviz kurunda meydana gelen değişiklikler (düşüşler) ihracatımızı tıkanmaya götüren yolu açmıştır. Şubat ayı ihracatının % 6,9 oranında düşmesi bu görüşü doğrulamaktadır. Primler düşürülmeli
Yukarıdaki tablo, gerçekçi kur politikasının uygulanması yanında, üretim üzerindeki ağır mali yükler ile girdi maliyetlerinin azaltılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Hükümet tam aksi yönde hareket ederek 1 Nisan'dan itibaren SSK prim oranlarını artırma kararı almıştır. Bu tür kararları mantık çerçevesine sığdırmak imkan dahilinde değildir. Tarihin en büyük durgunluğunun yaşandığı, uluslararası piyasalarda ihracatçıların rekabet avantajlarını kaybettiği bir ortamda SSK prim oranlarının artırılması yangına körükle gitme anlamına gelir. Maliyet yapılarını daha da bozacak olan bu artırım birçok işletmenin kapanmasına neden olacaktır. Prim oranlarının artırılması SSK'nın gelirlerini de artırmayacak, tam tersine azaltacaktır. Çalışma Bakanlığı, büyük bir ihtimalle prim gelirlerindeki azalmayı telafi etmek ve Hazine'den SSK'ya aktarılan kaynakların miktarını düşürmek amacıyla böyle bir uygulamaya gitmektedir. Her şeyden önce, yükselen primler nedeniyle işten çıkarmalar ve sigortasız işçi çalıştırma işlemlerinde artışlar olacaktır. Kapanacak olan işletmeler nedeniyle ortaya çıkacak prim kaybı da dikkate alınırsa SSK'nın gelirlerinin azalması kaçınılmaz hale gelecektir. SSK'nın finansman açığının büyümesinin nedeni ekonomideki durgunluktur. Resmi rakamlara göre son bir yılda 1 milyonun üzerindeki çalışan işini kaybetmiştir. Bir başka ifade ile prim ödeyen kişi sayısında bu kadar azalış meydana gelmiştir. Asgari ücret üzerinden, bugünkü fiyatlarla, bir milyon işsiz nedeniyle SSK'nın yıllık prim kaybı asgari 1 katrilyon liradır. Şimdi SSK bu kaybını, mevcut çalışanlar üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Halbuki artan primler, üretim üzerine yeni yükler getirmenin ve üretimi daraltmanın dışında başka hiçbir işe yaramayacaktır. Yapılması gereken, üretim ve istihdamın ve bu yolla prim ödeyen çalışan sayısının artırılmasıdır. Bunun yolu da SSK primleri dahil üretimin üzerindeki yüklerin azaltılmasından geçmektedir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |