T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

A K T Ü E L

2 KADIN 2 DRAM

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla farklı kulvarlarda sorunlar yaşayan iki kadınla görüştük. Biri 12 yıl hapse mahkum edilen Hatice Köşker, diğeriyse eğitimini bırakma tehlikesiyle karşı karşıya olan Mahinur Çalıkoğlu...

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, Türkiye'deki kadınlar, başörtüsü yasağından ekonomik krize, cezaevlerinden Güneydoğu'ya kadar her alanda yaşanan sorunların mağdurları arasında yer alıyorlar. Biz de Türkiye'deki antidemokratik uygulamalardan payını almış iki kadınla görüştük. Hatice Köşker, 1995'te Gazi Üniversitesi Matematik Öğretmenliği'nde son sınıf öğrencisiyken, Gazi olaylarını protesto ettikleri bir miting sonrasında gözaltına alındı ve 12 yıl hapse mahkum oldu.

Ölüm oruçlarına katılan ve sağlığı ciddi şekilde bozulunca geçici tahliye edilen Köşker, haziranda yeniden cezaevi'ne dönecek. Öğrenciyken, hem üniversitedeki hem de diğer alanlardaki antidemokratik uygulamaları protesto için sık sık eylemlere katıldığını anlatan Köşker, örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandığında avukatlarının "sen ceza almazsın, zaten ciddi bir suçlama yok" demelerine rağmen 12 yıla mahkum edildiğini söyledi. Köşker, cezaevi operasyonları sırasındaki bütün sıcak olayları bire bir yaşadığını anlattı. Mahinur Çalıkoğlu ise bir başörtüsü yasağı mağduru ve 7 aydır okuluna giremiyor. Günlerini, yasağın kalkması için kapı kapı dolaşıp görüşmeler yapmakla geçiren Çalıkoğlu, sorunun çözüleceğine ve okula döneceğine inanıyor.

Mahinur Çalıkoğlu, başörtüsü yasağıyla yeni tanışmamış. 80'li yıllarda uygulanan başörtüsü yasağına ablalarından biri takılırken, bir ablası da başörtülü olduğu için işten çıkarılmış. 99'da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne başladığında başka okullarda yasak uygulandığı için bu fikre yabancı olmadığını belirten Çalıkoğlu, "Yine de insan başına gelmeyince anlamıyor. Bazen acaba 2. sınıf vatandaş mıyım diye düşünüyorum. Ama bu doğru değil. Ayrıca yasak da sonsuz bir şey değil. Bu yaşadıklarımızın geçeceğine inanıyorum" diyor. Okulunu bitirmeyi çok istediğini ve sürekli bunun için görüşmeler yaptığını söyleyen Çalıkoğlu, bu süreçte karşılaştıklarını şöyle anlatıyor: "Destek için pek çok kimseyle görüşüyoruz. Ama bu konu insanlara yılgınlık verdi. Bazıları da 'Yine mi başörtüsü sorunu. Ülkemizin enflasyon sorunu var, ekonomik krizi var' diyorlar."

BEN DE ÇOCUĞUM OLSUN İSTERİM

Toplumdaki siyasi kadın mahkumlarla ilgili "bunlar hep eylem yaparlar, hayatları sadece ideolojik konularla geçer" şeklindeki yaygın bakış açısından yakınan Hatice Köşker, "Hep bizim hayattan soyutlandığımızı düşünürler. Ama biz hayatı en iyi şekilde yaşamak istiyoruz. Bizlerin de çocukları var, ben de çocuklarımın olmasını istiyorum. Biz yaşamın dışında değiliz" diye konuştu.

BİZİ HER GÜN POLİSLER KARŞILIYOR

20 yaşında olduğunu ve sabah okula gittiğinde arkadaşlarından önce polislerle ve onların zorlamalarıyla karşılaştığını anlatan Mahinur Çalıkoğlu, "Psikolojik olarak tamamen bu soruna odaklanmamamız lazım. Bunun için sorundan uzaklaşmanın yollarını bulmaya çalıştım. Bir tezhip kursuna gidiyorum, ayrıca grafik tasarım dersleri alıyorum ve bunlardan büyük keyif duyuyorum" diyor.

 
90'lı yıllar ihaneti öğretti
Yazar Sibel Eraslan, 90'lı yıllarda İslami kesimin kadınlarının en iyi öğrendiği konulardan birisinin 'ihanet' olduğunu söyledi.
Kadınların yüzde 40'ı işsiz
Türk kadınlarının durumunda 2002 yılının "8 Mart"ına gelindiğinde de fazlaca bir değişiklik olmadı. Kadınların yüzde 97'si aile içi şiddet görüyor, yüzde 20'si okuma-yazma bilmiyor, lise ve daha üstü eğitimli kadınların yüzde 39'u hala işsiz. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün araştırmasına göre, kadınlar, şiddeti çoğunlukla eşi, erkek arkadaşı ya da diğer aile bireylerinden görüyor. Gecekondu mahallelerinde yaşayan kadınları kapsayan araştırmada, kadınların yüzde 97'sinin aile içi şiddete maruz kaldığı belirlenirken, ailelerin yüzde 34'ünde fiziksel, yüzde 53'ünde ise sözlü şiddet olduğu ortaya çıktı. Kadınlar, hukuki alanda birçok haklarını elde etmiş olmalarına rağmen, hala eşlerine itaat etmedikleri gerekçesiyle dayak yiyorlar. Türkiye'de erkeklerin yüzde 45'i, kadının kendisine itaat etmemesi halinde "dövme hakkı" bulunduğuna inanıyor." Son 1 yılda karısını döven erkeklerin sayısı 1 milyonu aşarken, kadınların büyük çoğunluğu, yemek pişirme, temizlik yapma, çocuk bakma gibi görevleri üstleniyor. Bu işlerde sorumluluk yüklenen erkeklerin oranı yüzde 20'lerde kalıyor. Türkiye genelinde lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39,6'sı işsiz. Kentli kadınlarda bu oran yüzde 37,4 iken kırsal alandaki kadınlar için yüzde 45,3'e ulaşıyor.

8 Mart 2002
Cuma
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED