|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Son yıllarda, bu kadar uzun bir duruşmada bulunmadım. Hakim de, ara vermeden işi bitirmek istiyordu. Çünkü, aylardır birçok kişi "tutuklu" idi, ve birçok kişi hakkında da "tutuklama emri" vardı... Duruşmada, "bizim Mustafa"nın savunmasını yaparken, yanında oturan diğer, İBŞB bürokratlarından -eski iştirakler daire başkanı- Necmi Kadıoğlu'nun mecalsiz hali, "iyi ki diğer gıyabî tutukluğu yüzünden sırra kadem basanlar oldu" diye içten içe mırıldanmamıza sebeb oldu!.. Birçok maddî ve manevî işkenceye maruz kalan insanların sayısı hayli kabarıktı... Aylarca mahkeme önüne çıkamamış, aileleri de perişan olmuştu. "Albayrak A.Ş"nin kurucu ve ortakları, yarım asırdır, bu ülkede ticaret ve inşaat ile taşımacılık işleri ile uğraşmışlardı. Tabii ki "rakîbleri" de olacaktı! Bu durum, doğanın gereği idi. Amma son yirmi yılda, askerî yönetimler dahil, SHP, ANAP, CHP ve RP'nin seçimi kazandığı yerlerde, ihalelere girip, pek çok işlerin üstesinden gelmişlerdir. Ama son bir yıl içinde, tamamen bir "siyasal linç" işlemi ile yüzyüze geldiler. Haliyle de, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Genel Sekreteri'nden tutun, yardımcıları, daire başkanları, müdürler ile komisyon ve encümen üyeleri de "ihaleye fesat karıştırmak ve teşekküllü suç örgütü oluşturmak" gibi, garabet ve fecaat arz eden bir durumla karşı karşıya gelmişlerdi! Duruşma saatinde, İstanbul Adliyesi'nden içeri girince, ne kadar dost gazeteci ve bürokrat, siyasî varsa, tümü oradaydı! O zaman anladım ki, bu misyonu, bir hizmet kadrosunu, yine bir takım siyasî oyunlarla "tasfiye" işleminin bir parçası ile karşı karşıya geliyorduk!.. Yasalar doğrultusunda, memuriyetin verdiği yetki ile, binlerce dosyaya imza atan ve milyonlarca dolar harcamalara nezaret eden bir sürü daire başkanı ile müdür ve hukukçuyu bir kaşık suda boğmak için aylarca baskı uygulanmıştı. Bunun baş müsebbibi de, İçişleri Bakanı ve onun adam tayininde siyasî yönlendirmeye girişen iktidar ortağı partisi idi. Böyle bir hesapla yola çıkanların tayin edecekleri müfettişler de, Gebze'den başlayan sindirme ve bindirme çalışmaları, 32 ilçesi ve 12 milyonluk nüfusu ile, İstanbul'un, Türkiye'nin siyasî kaderini etkileyen seçmeni yaptığı tercihle, 1994'den beri iki seçimle, aynı hizmet kadrolarını "iktidar yolunda muktedir" görerek, hakkıyla hizmetleri takdir eden bir huzur ve feraset göstermiştir. Yıllarca yolsuzluk ve çarpıkla "müttehem" siyasî kadrolar, bu sefer, sandıkta yapamadıklarını masa başında, tasdik, teftiş ve tescil edilmiş ne kadar iş ve hizmet dosyası varsa tümünü, ele alıp halkın seçtikleri kimselerin üzerine giderek, hem kamuoyunda ve hem de çoluk-çocuğu karşısında boynu bükük, bitik ve yitik bir hayata sürükleyip insanların dünyasını karartmak istemişlerdir. Bugün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin içinde bulunduğu sıkıntı, iktidar partisinin küçük bir kanadının, 12 milyonluk İstanbul'u taciz etmek, huzursuz kılmak ve 36 bin personelin, boynu bükük, korku içinde, emeğinin hakkını alamayacak bir "bozuk sicil" işlemi ile yüzyüze gelmiştir! Aslında, iktidar çevreleri, yapamadıklarını, halkın önünde uğradığı hezimete bir kılıf bulamadan, halka hizmet getiren ve birçok yatırımı ile, İstanbul ve kardeş belediyelere hizmet götürenleri bir kaşık suda boğmak için, her türlü fitne ve fesadın arkasında, koşarak ilerlerken, aslında kendine, seçmenine ve çocuklarına umutlu bir gelecek hazırlayan kadroları, itham ve karalama işlemine giriştiğinin bir türlü farkına varamamaktadır. MHP, bir girdaba girmiş, Ergenekon'da demiri eritenlerin torunları, İstanbulluların aşına baldıran otu karıştırmak isteyenlere çanak tutmakta, sosyal demokratlar bir torba "klor"dan ötürü, eriyip giderken, ANAP İçişleri Bakanlığı'nın yetkisini kullanarak, İstanbul'u almak yerine, milyonlarca insanı perişan etmenin baskısı ve etkisini "işkence ve baskıya" dönüştürmüş bir hal arz etmektedir. Benim, Kartal'dan başlayan ve Sultanahmet'teki Adliye'den devamla bir akşam vaktinde, binlerce insanın elleri üstünde baba ocağına taşınan "bizim Mustafa"nın hiç bir zaman "arabanın bagajından çıkan bir müteahhit" olmadığını gördüm, "mazlumun ahı"nı alanların hiç bir zaman yataklarında huzurlu bir gece geçiremeyeceklerine şahit oldum! İşte bu huzurlu ortamda, rahat bir uyku çektim kendime! Diğer kul hakkına riayet eden ve insanlara hizmeti şeir edinenlere de böyle geceler temenni ediyorum! Birimizin derdi hepimizin derdi kabul edildiği zamanlarda, hep böyle sevinç ve sürür içinde olacağız! Bizim toplumumuz, doğuştan saf ve temizdir, sonraki uygulamalar bir takım açmazlara sürükleyip, birbirine amansız birer hasım haline getiren etkenleri, ortadan kaldırmada sabır ve metanetle çalışacağına itimadımız tamdır! Yeter ki, her birimiz iyilik ve dostluk üzere desteklemiş olalım!.. Çünkü, elin imha planı, ihya planı olarak geri dönüyor!.. Bu ülke hepimizin!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |