|
|
|
|
Fenerbahçe'nin "oyununu" anlatmakla, iftar sofrasına oturmuş bir adamın kuzu eti ile pişirilmiş nefis kuru fasulyeye kaşık sallayıp, yanında zehir zemberek yediği çuşka biberden aldığı lezzeti anlatmak, eşdeğerde bana göre. Pardon yani, ısrarla "şampiyon olacağız" demekle şu oyunun ne ilgisi var anlayamadım. Fenerbahçe'nin ilk golü, yine bir ölü topun dirilişinden çıktı. Serhat'ın ip gibi köşeye giden topunda, Milosevski'nin kalesi önündeki "Beyoğlu kalabalığı"ndan sıyrılıp köşeye gitti.. Olur böyle vakalar... F.Bahçe oyuna "spastik bir pas organizasyonu" ile başladı. 3-5 metrelik pasları rakibe atmanın hayreti ile oynayan bu futbolcuların çoğu, milli takımda oynuyor!. Malatya artı güç sarfederek alan daralttı. Bir puana bile razıydılar ama, "belki kazanırız" diye de zorladılar. O nedenle kalesi önünde kalabalık, rakip kalede eksik- ziyade oynadılar. Malatyaspor'un pas yüzdesi ilk yarıda Fenerbahçe'den daha yüksekti. Kendine çok güvenen Fenerbahçe'ye golü Fazlı attı. Hayli uzaktan vurdu ve "Dünya çapındaki!" Rüştü'yü avladı. Fenerbahçe ikinci yarıya da Federasyonun erteleme kararı ile motive olmuş 50 bin seyircisinin dürtüleri ile başladı. Çok koşan, pres yapan arzulu dolu görüntü veren manzarayı iki sezondur zaten izliyoruz. Lazetiç'in ortaladığı, Ogün'ün kaleciden önce davranıp kafayı vurduğu top ikinci kez Malatya filelerine gittiğinde yine "maç bitmiş" havasına girdiler . Malatya'nın yeniden eşitliğe ulaştığı golde Mirkoviç'in "büyüklük kopleksi" vardı. Kalesinden uzak köşede kazandığı topu uzaklaştırmak yerine, Fazlı ile didişti ve topu kaybetti. Bundan sonrası Fazlı için de, yuvarladığı topa dokunan Şakiri için de kolaydı. F.Bahçe bundan sonraki dakikalarda adeta "pirinç ayıkladı" Ama aradığı taşı bir türlü bulamadı. Hani fikstür avantajdı!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |