T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kadınları nasıl dövmeli?

İslamcı diye ekranlara çıkanların sıkışınca ayeti de hadisi de karşıdakinin istediği şekilde yorumlar görünmesi dikkatimi çekiyor. Geçen hafta Ceviz Kabuğu programında, bir tartışmacı dövme ifadesinin bulunduğu Nisa suresindeki 34. ayetin o döneme ait özel bir hüküm olduğunu söylemek gibi bir garip tavır sergiledi.

Biz, Kur'an hükümlerinin her zaman ve mekan için geçerli hükümler olduğuna inanırız. Hz. Peygamber'in de risalet görevini eksiksiz olarak ifa ettiğine iman ederiz.

Fakat son zamanlarda öyle sıradışı fikirler yaygınlık kazandı ki dini bilgisi yeterli olmayanların kafaları allak bullak oldu.

İslam'a saldırmak isteyenlerin müslümanları mahkum etmeye çalıştığı konulardan biri de koca dayağı konusudur. Bu yüzden de ben bugün bu konuyla ilgili daha önce yazdığım bir yazıyı küçük değişikliklerle yeniden yayınlamak istiyorum.

Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, eğer –selam ve salat ona olsun– Hz. Peygamber'in açıklamalarını ve uygulamalarını bir kenara bırakarak Kur'an'ı anlamaya ve yorumlamaya kalkışırsak içinden çıkamayacağımız açmazlara düşebiliriz. İslam'ı mükemmel biçimde yaşayan ve Kur'an'ı mükemmel biçimde anlayıp açıklayan tek insan Hz. Peygamberdir. Onun sünnetini yok sayarak yola çıkarsak Kur'an gibi yüce bir kitabı kimi sapık düşüncelerin kaynağı haline dönüştürebiliriz..

Kadınların dövülmesini içeren ayeti peygamber sünnetini terk ederek anlamaya çalışırsak, bu konu bocalayacağımız konulardan biri olur. Nisa suresi 34. ayette buyruluyor ki: "Geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara nasihat edin. Yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse onları dövün."

Bu ayetten anlaşılan, geçimsiz kadına öğüt verilmesi, geçimsizlik devam ederse yatağının terk edilmesi, geçimsizliği yine sürdürürse dövülmesidir. Şimdi bu ayeti peygamber uygulamasını bir kenara bırakarak anlamaya çalışırsak öğüt ve yatağı terkten sonra üçüncü aşamada yaradana sığınıp hanımı bir güzel dövmek gerektiği sonucunu çıkartabiliriz.

Evet, Kur'anda dövme emri vardır. Ancak şekli belirtilmemiştir. Dövmenin mahiyetini de bize kitabı açıklamakla görevlendirilen Efendimiz aleyhisselam yapacaktır.

Hz. Peygamber, Allah'ın emrini en güzel şekilde yerine getiren örnek insandır. Hayatı boyunca eşlerinden herhangi birine elini dahi kaldırmamış; üstelik hanımlarını dövmeyen kocaları dövenden üstün tutmuştur.

Pekala, hem ayette hem de veda hutbesinde yer alan dövmek ne anlama gelmektedir?

Peygamber uygulamalarını ve konunun uzmanı olan İslam alimlerinin yorumlarını incelediğimiz zaman, gerek ayette gerekse hadisteki dövmenin kadına dayak atmak anlamına gelmediğini, aksine sembolik olduğunu görürüz.

Kadının geçimsizliği yüzünden yıkılmaya yüz tutmuş bir ailede İslam'ın ve sağduyunun ilk önerisi karı koca arasını ıslah etmek ve sorunu aile içinde çözmektir. İşte bunun için aile huzurunu kaçıran kadına ilk aşamada dayak atılması emredilmiyor, güzellikle nasihat edilmesi emrediliyor. Yapılan nasihat ile düzelmeyen kadına ceza olarak ikinci aşamada da dayak atılması emredilmiyor, bu kez aynı yatakta yatmama yolu gösteriliyor. Bununla da geçimsizliği terk etmeyen huysuz kadına karşı sembolik bir dövme yöntemi devreye giriyor. Sembolik olduğunu nereden çıkarıyorsunuz diyecek olursanız, onun cevabını da peygamber hayatına tanıklık eden Sahabe -Allah onlardan razı olsun- den cevabını veririz. İbn Abbas'a ayette geçen dövmenin nasıl olacağı soruluyor, "Misvak ve benzeri şeylerle" cevabını veriyor. Misvak bilindiği gibi diş fırçası yerine kullanılan kurşun kalem büyüklüğünde ondan daha da kısa ve ince bir dal parçasıdır. Bazı alimler mendil gibi bir şey demişlerdir. Yani burada esas olan kadını dövmek değil ciddi manada uyarmaktır. Burada dövmekten maksat, kocanın karısını dövecek kadar kızmış olması ve ona elindeki mendili veya kurşun kalemi kaldırarak kendisini dövmek durumunda olduğunu göstermesi ve geçimsizlikten caydırmasıdır. Yoksa eline sopayı alıp cellad gibi dövmesi değildir. İslam hukukunda bu sınırı aşarak karısını dövenlerin hakim tarafından cezalandırılması hatta tazminat ödemesi söz konusudur. Hatta bu ayetten yola çıkarak geçimsiz kocanın hakim tarafından yine sembolik bir şekilde dövülme cezasına çarptırılması söz konusudur.

Buradaki önemli olan, kocanın hayat arkadaşına elini kaldıracak kadar kızmış olduğunu göstermektir. Yoksa "sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" diyenler o sıpanın büyüğü olan mahluklardır. Bu tipte yeryüzünde çok sayıda insan diye gezen mahluk vardır maalesef. İslam aleminde de batıda da.

O bizim çok medeni zannettiğimiz Amerikalı erkeklerin % 79'unun kadınlarını dövdüğü, ya da her sene 100 bin Alman kadınının kocalarından dayak yedikleri istatistiklerle sabittir.

Oysa İslam işe sopayla değil nasihatla başlamayı, daha sonra yatağı terk etmek gibi etkin bir cezayı öngörüyor. Ondan sonra da kızgınlık derecesini göstermesi için mendil ile vurmak gibi sembolik bir dövmeye ruhsat veriyor. Ama dayağa asla.

En güzel örnek olan ve hanımlarına elini bile kaldırmamış olan Hz. Peygamber bakınız ne buyuruyor: "Kiminiz, köle döver gibi hanımını dövüp, sonra da günün sonunda onunla aynı yatağa mı giriyor (Olacak şey mi bu)?!"

Evet olacak şey değil ya Resulellah! Olacak şey değil!


20 Mart 2002
Çarşamba
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED