T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İnsan haklarında yeni taktikler

İnsan hakları meselesi bu ülkenin hala en temel sorununu oluşturuyor. Hak ihlalleri tesettürlü gençlerden Güneydoğu kökenli vatandaşların zaman zaman maruz kaldıkları uygulamalara, çocuk haklarından kadın meselesine, siyasi parti faaliyetlerinden sıradan vatandaşların kamu otoritesiyle karşılaşmalarına kadar sosyal, kültürel, politik ve ekonomik hayatın hemen her anında, hemen her noktasında dev gibi bir sorun olmayı sürdürüyor.

Buna karşılık, bu ülkede insan hakları mücadelesinin ortak paydalar, ortak tavırlar, ortak hassasiyetler ürettiği pek söylenemez. Hatta insan hakları kavramı ve mücadelesi merkez güçler tarafından bazı siyasi kimliklerle özdeş hale getirilmiş ve marjinal ilan edilmiştir. Bu hakların bir gün herkese, sadece ötekine değil, insanın kendisine de lazım olduğu unutulmuştur.

Biz geleneksel insan hakları meselesinde, yani devlet-birey ilişkisinde ortaya çıkan sorunlarda bile duyarsızlığımızı sürdürürken, dünya başka bir hatta girmiştir. İnsan hakları gerek alanı, gerek kapsamı, gerek tanımları itibariyle genişlemeye, burada bir politika üretmeye başlamıştır.

Nitekim artık devlet yanında, çeşitli güç merkezlerinin oluştuğu iş dünyası, siyasi dünya ve toplumsal çevrelerdeki hak ihlalleri de insan haklarının içinde yer bulmaktadır. Ve bu genişletilmiş insan hakları bugün işlevleriyle de tanımlanmaktadır.

Bu yöndeki insan hakları politikası ise, bireylerin ve toplumsal kesimlerin kendi aralarında kurdukları ilişkilere referans olacak "haklar ve özgürlükler ortak paydası" yaratmak olarak ele alınmaktadır.

Bu çerçevede insan hakları rejimi, bireylerin ve grupların temel haklarını garanti altına alan, temel güvenlik endişelerini gideren, çatışma önleyici bir mekanizma olarak, diğer bir deyişle barış ve güvenliğin kurucu unsuru olan bir görev yapmakta ve yapsın istenmektedir.

Asıl önemlisi bu hatta insan hakları mücadelesi ve sivil toplum arasındaki ilişkiler yoğunlaşması, insan hakları ihlallerinin sivil toplum kuruluşları ve sivil inisiyatifler tarafından çeşitli strateji ve taktiklerle giderilmeye çalışılmasıdır.

Ve bu aynı zamanda, dünyaya git gide egemen olmaya başlayan sivil toplum merkezli "yeni siyaset biçimlerinin merkezi"nde yatan olgudur da.

Kısacası insan hakları sadece sivil merkezli bir ortak siyasi dil haline gelmekle kalmamakta, aynı zamanda siyasetin de tam göbeğine yerleşmektedir.

Dünyanın onlarca ülkesinde bu tür girişimler önem kazanmakta ve yeni bir dilin üremesine katkıda bulunmaya çalışmakta...

Bunlardan söz etmemin iki nedeni var...

İlki Türkiye'nin, devletin tavrı ve kamuoyu duyarlılıkları açısından durduğu yer ile dünyanın ilerlediği nokta arasındaki mesafeye işaret etmek ve zaman dışı kalma riskini bir kez hatırlatmak.

İkincisi, bu çerçevede yürütülen uluslararası bir projeden söz etmek.

Bu proje birkaç gün önce Yeni Şafak'ın tam da bu sayfasında bir haber oldu.

Söz konusu proje, Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın 50 ayrı ülkesinde yürütülen hak ihlallerine karşı, benim de yönetici olarak yer aldığım "sivil çözüm arayışları" projesi...

Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin, ABD Minneapolis merkezli Center for Victims of Torture ve TODAİE ile birlikte oluşturduğu ve geliştirdiği projenin ilk uluslararası toplantısı bugün, yani 11 Mayıs Cumartesi günü 10. 30'da Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere kampüsünde yapılacak.

Bu toplantıda proje fikri, Balkan ülkelerindeki çeşitli taktikler, dana sonra bu sütunda üzerinde duracağımız HAK-İŞ'in sosyal etiketleme çalışmasında sunulacak ve tartışılacak..

Belki de önümüzdeki yılların en önemli projesi olmaya aday bu çalışmanın hedefleri şunlar:

Projenin, dünyadaki değişik bölge ve sektörlerden gelen veri, taktik ve stratejileri insan hakları alanını genişletmek fikriyle etkileşime sokmak.

Yeni insan hakları siyasetine ve yeni bir evrensel dilin çatılmasına katkıda bulunmak.

Yeni taktik ve stratejileri, uzun vadeli bir programla, insan hakları alanında ilerleme kaydetme çabasındaki ısrarlı insan hakları eylemcilerinin, ilgili sivil örgütlerin ve resmi kurumların kullanımına sunmak.

Gerçekten de insan hakları kavramının kapsamının genişlemesi, bu haliyle kavramın kamusal alanın gerek tanımı gerek örgütlenmesinde belirleyici olması ve bu çabada sivil güçlerin merkezde yer almasını teşvik etmek.

Dünya çapındaki taktiklerden oluşan herkesin kullanımına açık bir alet kutusu oluşturmak ve bu aletlerin meşruiyetini uluslar arası alan başta olmak üzere her noktada savunmak.

Türkiye'deki insan hakları mücadelesinin profilini yükseltmesi ve uluslar arası bir dilin oluşumuna start verecek olması açısından sonuncusu ve belki de önemlisi şu: 2003 yılında Ankara'da 700 kişinin katılımıyla 50 ayrı ülkenin sivil toplum örgütlerini bir alışveriş ve fikir siyaseti toplantısında bir araya getirmek...

İnsan hakları kavramı, değer ve ilkelerinin kamusal alanın gerek tanımı gerek örgütlenmesinde belirleyici olması ve bu çabada sivil güçlerin merkezde yer alması sizin de meselenizse, bu projeyi yakından izleyin...



11 Mayıs 2002
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED