|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hayır, medya mensupları üç maymun rolü oynamıyorlar. Yani ellerini bağlamış, gözlerini ve ağızlarını isteyerek kapatmış değiller. Olan, daha çok toplama kamplarına götürülen Filistinli'lerin durumuna benziyor. Gözleri bantlanmış, elleri arkalarından bağlanmış... Göremiyorlar, yazamıyorlar... çünkü tutsaklar... Yoksa ben, en azından bir çoğunun fikirnn namusundan eminim. Bu RTÜK Tasarısı karşısında aslanlar gibi kükrerlerdi. Ama vaziyet kimsede aslanlık bırakmıyor. Her şeyi yazıyor, ama RTÜK tasarısını yazamıyorlar. Bütün damarlarına basma girişimlerimize rağmen, bu kadar tutarlı suskunluk ancak tutsaklıkta olur. Eminim ki bir çoğunun, belki iki kişi dışında hepsinin gönülleri bizimle beraber, ama elleri ve gözleri bağlı... Vaziyet kimsede aslanlık bırakmıyor, dedim. Peki vaziyet ne? Tıkanmışlık. Gidecek bir yeri olmamak. Hani ekonomik bakımdan özgürlüğünü kazanmamış kadınların, kocaların bütün baskılarına rağmen ayrılmayı göze alamaması gibi. Bugün hangi medya mensubu, ekonomik bakımdan özgür hissedebilir ve bu sebeple, patronuna, "İstediğin diyet buysa al" diyerek, bileğini kesip önüne atabilir ki... Ya da tezgahı kapayıp yola koyulabilir ki... Keşke birkaç tane Yeni Şafak daha olsaydı... Andıçlanan ve patronu ile ters düşen gazetecilerin sığınacağı... Bakın bakalım, kaç tane internet gazetesi oluştu... Bunlar bir bakıma sürgünde hükümet kurmak gibi bir şey. Sayın ki Bolu Beyi'nin hışmına uğramışsınız ve payınıza Köroğlu gibi dağlara çıkmak düşmüş... Deve dişi gibi gazeteciler, internette gazetecilik oynamaya başlamış. Neden? Çünkü "Patron"un nabzından kopmuş... Patron!!! İşte medyanın ukdesi. Ve yeni RTÜK tasarısı, kudreti cilalanmış "PATRON" egemenliğini bugünküne nazaran bin kat daha pekiştiriyor. Hem sadece gazeteciler için değil, tüm ülke yönetimi için... Berlusconi İtalya'da tırmana tırmana siyasal iktidarı buldu. Bizde de siyasal iktidarların şah damarı yakındır, medya patronlarının eline geçecek. Tırmanış o yönde... Keşke birkaç tane daha Yeni Şafak olsa, dedim. Menfa yeri gibi... O zaman eminim, pek çok gazeteci daha hür hissedecekti kendisini. Pek çok sütun, kartelcilerin nefesini ense kökünde hissetmekten kurtulacaktı. Ama sağdan say, bir iki, soldan say bir iki... Aklıma, ortak bildirili kara sayfalar çıkarmak geliyor RTÜK tasarısı geri çekilinceye kadar... Dünyaya rezil etsek şu RTÜK girişimini... Ama kaç gazete, kaç radyo tv var ki kartelin kontrolü dışında? Bu bile, Türkiye basınının hangi tekelci kuşatmanın içinde olduğunu göstermeye yeter. Dilediğinin sesini boğma kudretinde bir medya gerçeği varsa, ve bunu en yakından, orada çalışan gazeteciler idrak ediyorsa ve insanların ağızları, gözleri bantlanmış, elleri arkadan bağlanmışsa, hangi siyaset özgür olabilir o ülkede, hangi kültür özgürce gelişebilir, hangi ekonomi özgürce ve adaletli olarak tanzim edilebilir? Bu yıl Petrol Ofisi vergi rekortmeni oldu! (Bkz. Doğan Grubu gazeteleri) Bravo! Petrol Ofisi, kısa süre önce özelleştirilmiş ve Doğan Grubu tarafından satın alınmıştı... Böyle haberleri bundan (yani yeni RTÜK tasarısının yasalaşmasından) sonra daha çok okuyacağız... Aslında ülkeyi Doğan Grubu'na teslim edip, ekonomik darboğazı aşmak var, en iyisi!!! Nasıl olsa tuttukları altın oluyor. Devlette olanı onlara verirsek, devlet de altınlaşıverir belki kimbilir... Berlusconi İtalya'yı altınlaştırmadı mı? Uluç Gürkan "ötanazi yapıyoruz" dedi milletvekillerine... RTÜK Başkanı Nuri Kayış tüm istikbalini karartmak pahasına "Mevcut uygulama manikalı tüfek vermişti medya patronlarının eline, yeni tasarı atom bombası veriyor" dedi. Bunu en çok milletvekilleri ve hükümet anlamalı, diye düşünüyorsunuz. Çünkü "ötanazi" de onlar için, atom bombasının ilk etki alanına girecek de onlar... Namlunun ucu, önce onlara yönelecek... Ama hayret! Eller kalkıyor, iniyor! Bu çarpık olgunun bile idrakinde değil hiç kimse... Kimsenin içine sinmeyen bir tasarı nasıl çıkıyor sorusunu sormuyor hiç kimse... Ne efsunkar imişsin ey didar-ı medya! Esiri aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten! Lalü ebkem herkes... Bu bile bir şey anlatır anlamak isteyene... Bundan bile bir şey anlayamamak anlamına geliyor medya ile çelişik duruma düşmek demek ki... ANAR'ın milletvekilleri ile yaptığı ankette "Türkiye'nin kaderini belirlemede en etkin kurum sıralaması" nasıldı? Şöyle: TSK: Yüzde 48.6. Hükümet: yüzde 37.5 Medya: 36.5. Meclis 10 puan geriden geliyor: Yüzde 26.9. Dikkatinizi çekiyorum, bu cevaplar milletvekillerine ait. Yine milletvekillerinin gönlünde yatan ise, "en etkili kurum"un Meclis olması. Yüzde 75.3'ü bunu istiyor. Ne denebilir, bu gidişle bu etkinliği kazanırsınız, diyelim. Ne de olsa umut fakirin ekmeği, umar ha umar! Bir yandan medya ateşine odun taşıyalım, bir yandan da etkinlik bekleyelim... Bu Meclis'te sorumluluk alanlar, Türkiye'nin demokrasi tarihi açısından belki en kıyıcı rolü üstlenmiş olacaklar RTÜK tasarısını bu şekliyle geçirmekle... Koca medya adına iki kişi madalya takacak vekillerimize: Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı... Ne diyelim kutlu olsun....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |